Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ne yani, Ertuğrul “Maymun”dan gelmiş olamaz mı?

Ne yani, Ertuğrul “Maymun”dan gelmiş olamaz mı?

Benim bildiğim, benim tanıdığım Ertuğrul Özkök, söylenenlerin aksine “zeki”dir, “kıvrak kalemli”dir, bir lastik kadar “elastikî”dir... Yani, “neyi, nasıl ifade edeceğini” çok iyi bilir... Ama, yazısında “tartışılacak” ifadeler kullanırsa, bilin ki bunu “kasıtlı” yapar!.. İster ki, “gündem”e gelsin!.. “Tartışıldığı” günlere bakacak olursanız, görürsünüz ki, o günler “Ertuğrul’un reytinginin dibe vurduğu” günlerdir... İşte o günlerde, Ertuğrul öyle bir yazı yazar ki; hem büyük bir ustalıkla “ideolojik düşüncesi”ni ortaya koyar, hem de “tartışma gündemi”ne oturmayı başarır!..
Aynen, dün yaptığı gibi!..

SOYAĞACI’NIN TEPESİNDEKİ MAYMUN!
Meramını “tartışılmayacak” kelime ve kavramlarla ifade edebilecekken, dün yine “şimşek”leri üzerine çekmeyi tercih etmiş... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, “Ermenistan ile yakınlaşma girişimleri”ne destek verirken, CHP’li Canan Arıtman’ın suçlamaları üzerine yaptığı “Müslüman ve Türk’üm” savunmasının “gereksizliği”ne vurgu yapıp, demiş ki; “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den ‘Velev ki’ diye başlayan bir açıklama beklerdim. Yani kökeninde ‘Ermeni’ bulunmadığını açıklamak yerine, şöyle bir cümle:
“Velev ki ailemde bir Ermeni var. Ne olur?”
Ama, bunu yaparken, hiç de gereği yokken şöyle bir “girizgâh”la başlamış yazısına:
“Dün, yazıişleri toplantısında arkadaşlara dedim ki: Gazeteye şöyle bir manşet atalım; “Bırakın şamatayı, hepimiz O’ndan geldik.”
Tepeye de ‘soyağacı’ diye arabaşlık atıp, bir ağaç resmi koyalım ve üzerine de bir maymun yerleştirelim...
Neticede Darwin teorisine göre hepimiz ondan gelmedik mi?
Veya Adem ile Havva deyin...
Ne farkeder...”
Aslında çok şey farkeder... Ertuğrul Özkök de gayet iyi bilir, çok şey farkettiğini...
Öyle ya;
“Maymundan gelmek” ayrı, “Hazreti Adem ile Hazreti Havva’dan gelmek” ayrı!..
Biri “evrimleşme”nin sembolü, diğeri “Yaradılış”ın sembolü!..
Ertuğrul, “soyağacının tepesi”ne durduk yerde “maymun”u oturtuyor ki, yine “tartışma gündemi”nin ortasına otursun!.. İşte şu anda, benim yaptığım da bu... Ertuğrul’u, ben de gündemime aldım, onu yazıyorum.

ERTUĞRUL’U ONAYLIYORUM!
Ama benim amacım “Ertuğrul’un yazısı”nı tartışmak değil... Benim amacım, Ertuğrul’un da sahip olduğu “ideolojik zihniyet”i tartışmak!..
Evet, o zihniyeti!.. “İnsanın yaratıldığını” inkâr edip, “maymundan evrimleştiğini” ileri süren sakat ve saçma zihniyeti!..
Aslında, Ertuğrul’a teşekkür borçluyum... Bu yazıyı yazmama vesile olduğu için, kutluyorum kendisini!..
Dahasını da söyleyeyim;
“Ertuğrul’u onaylıyorum!”
Biliyorum, şaşırdınız... “Soyağacının tepesine maymunu oturtan ve dolayısıyla maymundan geldiğini söyleyen bir adamı nasıl onaylarsın, ona nasıl hak verirsin?” dediğinizi duyar gibiyim...
Durun, kızmayın hemen!..
Bence Ertuğrul, “doğru”ları yazmakta ve hatta “Kitab’ın tam ortası”ndan konuşmaktadır!..
Evet, “Kitab’ın tam ortası”ndan!..
Yani, “Kur’an-ı Kerim”den!..

DARWİNCİLERİN BULDUĞU FOSİLLER
Görüyorsunuz ya; işte tam bu noktada, Ertuğrul ve onun görüşlerine kaynaklık eden “Darwin” ve “Evrimciler”le büyük bir uyum içindeyiz!..
Sorarım size;
Ertuğrul’un da “Hepimiz ondan gelmedik mi?” diye sorarak, “maymun”u “ata” olarak kabul eden görüş doğru olamaz mı?..
Daha da açayım...
“Darwinci”lerin buldukları “fosil”ler içinde, gerçekten de “insana benzeyen bir iskelet” olamaz mı?..
Elbette olabilir!..
Gerçekten de;
“İnsan suretinde maymun fosilleri” bulmuş olabilirler!.. Ve hatta, bir gün gelir, “insan suretinde domuz” iskeleti de bulabilirler!..
Bir gün karşımıza geçip;
“Maymun”dan vazgeçerek, “insanların domuzdan evrimleştiklerini” söylerlerse, ona da hiç şaşırmam!..
Gördüğünüz gibi;
“Darwincilerle büyük bir uyum” içindeyiz!..
“Uyuşmadığımız” bir tek nokta var, o da şu soruda düğümleniyor:
“Maymunlar mı insanlaştı?..
İnsanlar mı maymunlaştırıldı?”
Anlaşamadığımız tek nokta, işte burası!.. Bakın, ben “insanımsı maymunlar”ı kabul ediyorum!.. Buldukları “fosil”lerin “maymun” olabileceğini de kabul ediyorum!..
Birçok “fosil” üzerinde ne “sahtekârlık”lar yaptıklarını, çeşitli “kafatası kemikleri”ni bir araya getirip, onları “eğe ve törpüler”le insanın kafatasına benzetip, “işte ispatı” gibi “şarlatanlık”lar sergilediklerini bilmeme rağmen, buldukları “fosil”ler içinde, gerçekten “insana benzeyen bir maymun iskeleti” bulmuş olabileceklerini de kabul ediyorum.
Kabul etmediğim tek husus;
“Evrimleşme!”
Ben, “Darwinist”lerin aksine, “maymunların insana dönüştüğünü” değil, “insanların maymuna dönüştürüldüğünü” söylüyorum!.. Bunun da, “evrimle-mevrimle” değil, “bir anda” olduğunu ifade ediyorum!..
Dolayısıyla, onların buldukları “fosil”lerin de, “bir anda maymunlaştırılan insanların fosilleri” olduğunu anlatmaya çalışıyorum!..
İnşallah bir gün, anlayacaklar!..

“AŞAĞILIK MAYMUNLAR OLUN!”
Haa, bunu da kafamdan uydurmuyorum...
Cenab-ı Allah, (c.c.) Kur’an-ı Kerim’inde anlatıyor!..
Önce, kısa bir özet:
Yahudiler, “inandık” demelerine rağmen, “sapık atalarının tutum ve davranışlarını tekrarlıyorlar” ve “buzağı”lar ile “putlara tapmaya” devam edip, “Cumartesi günü yasağı”nı da çiğniyorlardı!..
İşte bu durum, Cenab-ı Allah’ın “lânet” ve “gazab”ına uğramalarına yol açmış ve onlara verilen “ceza”lar, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli âyetlerinde şöyle anlatılmıştır:
Bakara Sûresi, 65. ve 66. âyetler:
¥ “Andolsun; sizden cumartesi günü yasağı çiğneyenleri, elbette biliyorsunuz... İşte biz, onlara; “aşağılık maymunlar olun” dedik.
¥ Bunu hem çağdaşlarına hem sonra gelecek olanlara ibret verici bir ceza; takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.
Maide Sûresi 60. âyet:
¥ “De ki; “Allah katında, yeri bundan daha kötü olanı size söyleyeyim mi?.. Allah kime lânet etmiş, kimlerden maymunlar, domuzlar ve Tağut’a tapanlar yapmışsa, işte onların yeri daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır.”
A’râf Sûresi 165. 166. âyetler:
¥ Artık ne zaman ki (onlar) kendilerine yapılan nasihatleri unuttular, (biz de) kötülükten yasaklayanları kurtardık; zulmedenleri de isyân etmekte olduklarından dolayı şiddetli bir azâb ile yakaladık!
¥ Buna rağmen (onlar), kendisinden yasaklandıkları şeylerde (ısrâr ile) isyân ettiklerinde, (biz de) onlara: “Aşağılık kimseler olarak, maymunlar olun!” dedik.

İNSANLAŞMA DEĞİL, MAYMUNLAŞMA!
“Âyetler” de gösteriyor ki;
Cenab-ı Allah, “İnkârcı Yahudiler”in bir kısmını “aşağılık birer maymun”a, bir kısmını da “Domuz”a dönüştürmüştür!..
İşte, buradan hareketle diyorum ki;
“Darwinci”lerin iddia ettiği gibi, “insana benzeyen maymunlar” evet vardır!..
Ne var ki;
O maymunlar, “evrimleşerek insan olacak maymunlar” değil, tam aksine “insan” iken, Cenab-ı Allah’ın lânet ve gazabı ile “aşağılık birer maymuna dönüştürülmüş insanlar”dır!..
Evet, “İnkârcı Yahudiler”dir!..
Ve onlar, “evrim” sonucu değil, “bir anda” maymunlaştırılmışlardır!..
Uzun lâfın kısası;
Ortada bir “maymun fosili” olabilir!.. Ama bu, “insanlaşan maymunlar”a değil, “maymunlaştırılmış insanlar”a ait fosillerdir!..
Dolayısıyla, şunu söylememiz mümkün:
Darwinciler, “İnsanın atası”nı aradıklarını zannederken, aslında “Yahudilerin ataları”nı araştırıyorlar!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Bulacakları, her “insanı andıran maymun fosili”nin altından “aşağılık maymuna dönüştürülmüş inkârcı Yahudilerin ataları” çıkacaktır!..
Çünkü; insanın atası Hz. Adem (as)’dır!..
Hz. Adem de; “Yaratılan ilk insan”dır!..

ERTUĞRUL’U YİNE DE SEVERİM!
Peki, ya Ertuğrul’un atası kim?.. Kendisinin de ifade ettiği gibi; “Soyağacının tepesine yerleştirmeyi düşündüğü maymun” mu?..
Niye olmasın?!?.. Ertuğrul’un dedesinin dedesinin dedesi ve onun da dedesinin dedesi, pekâlâ “maymunlaştırılmış insanlar”dan olabilir!..
Kendisi de bunu kabul ettiğine göre, bize lâf düşmez!..
Ancak, “aramızdaki hukuk gereği” ben yine de “insanlık” yapıp, bir uyarıda bulunacağım kendisine;
Bir insanın, “insan ırklarından birisi”ne ait olması veya “dinlerden biri”ne mensup olması, ya da onlarla “iftihar” etmesi ayrı şeydir, “maymundan geldiğini” söylemesi apayrı bir şey!..
Çünkü, birinin odağında “insan” vardır, diğerinde “hayvan!”
Haa, hâlâ “Ne farkeder” diyorsan, söyleyecek hiçbir sözüm yok!..
Ama ben, yine de seni severim!..
“İnsan” da olsan severim,
“Maymun’un torunu” olsan da!..
Öyle ya, bir “Müslüman”ım ben...
Biz, “Yaratılan” her şeyi severiz,
“Yaratan”dan ötürü!..
Nerelerdeydiniz?
Vakit başta olmak üzere, bazı gazeteler, bir yıl öncesine kadar neyden şikâyet ediyordu?.. Eski Cumhurbaşkanı A.N. Sezer’in “tarafsız ve adil davranmadığından” değil mi?.. Öyle ya, A.N. Sezer; mesela “50-60 oy” alan bir rektör adayını değil de, “bir tek oy” alan adayları “rektör” olarak tayin ediyordu.
Biz de diyorduk ki; “Madem öyle, üniversitelerdeki rektör seçimine ne gerek var?.. Sezer gözünü-kaşını ve görüşünü beğendiği birini seçsin, onu atasın!”
Biz bunları derken “dut yemiş bülbül” rolüne soyunanlar, ya da “Çokoprens almaya” gidenler, şimdi bakıyorum da; “kafa tatili”nden dönmüş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e akıl veriyor!..
Mesela, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi. Süleyman Bey; Sayın Gül’e “mektup” gönderip, demiş ki; “İstanbul Üniversitesi’ne, rektör olarak, YÖK’ün birinci sıradan seçtiği Prof. Yunus Söylet’i değil, Prof. Dr. Ali Akyüz’ü seçin!. Aksi halde tarafsız, adil ve objektif olamazsınız!”
Kim söylüyor bunu?.. DİSK Başkanı!.. Peki, bu beylere sormazlar mı; daha önceleri nerelerdeydiniz?.. Sezer’in “kadrolaşması”na ve “üniversiteleri kendi ideolojisi doğrultusunda yapılandırması”na niye hiç gıkınız çıkmadı?..
Sorarım size, “demokrasi” yeni mi aklınıza geldi?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi