Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ergenekon “CHP’nin iyi teröristleri” midir?

Ergenekon “CHP’nin iyi teröristleri” midir?

“İki kör”ün, “dolma yeme” hikâyesini bilirsiniz... Hani, “kör”lerden biri, diğerine; “Dolmaları çift çift yemeye utanmıyor musun?” demiş de, diğer kör; “Allah’tan kork!.. Sen kör, ben kör!.. Nereden çıkardın dolmaları çift çift yediğimi” deyince, arkadaşını itham eden kör, şöyle cevap vermiş ya; “Ben, çift çift yiyorum da!”
“Ergenekon Terör Örgütü’nün avukatlığı”na soyunan CHP’nin, İstanbul ve Ankara baroları ile YARSAV Başkanı’nın yaptığı da bu!.. “Yargıya siyasal baskı yapılıyor” demelerinden tutun da, “Cumhuriyet’in temel ilkeleri ile hesaplaşıldığını” ve “Cumhuriyet’e sahip çıkanlardan hesap sorulduğunu” söylemeye varıncaya kadar her türlü “paranoya”yı ve saçmalığı dillendirmekten çekinmiyorlar!..
CHP, YARGIYA BASKI MI YAPTI?
Hiç düşünmüyorlar ki;
Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik operasyonlar “yargıya baskı” ise, demek oluyor ki, “CHP ve yandaşı kuruluşlar”ın daha önce yaptıkları da “yargıya baskı” imiş!..
Meselâ, “367 dayatması”nın mucidi Sabih Kanadoğlu’nun söylemleri!..
Meselâ, “Anayasa Mahkemesi CHP’nin görüşü doğrultusunda karar vermezse, ülkede çatışma çıkar” mealinde sözler sarfeden CHP’nin tavrı!..
Ya da;
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olan Tayyip Erdoğan hakkında verilen ve “Siyasî hayatı bitti!.. Artık muhtar bile olamaz” dedirten kararlar!..
Veya;
Refah Partisi ile Fazilet Partisi hakkında verilen “kapatma” kararları!..
Son olarak da;
AK Parti hakkında açılan kapatma dâvâsı!..
Demek oluyor ki;
Tüm bu dâvâların açılmasında ve kararların alınmasında “yargıya baskı” yapılmış!..
Peki, kim yapmış bu “baskı”yı!..
Hele bakın etrafınıza... “Kürsü”lere ve “ekran”lara çıkıp, “en çok kim bağırıyor” ise, onlar!..
Yani, demek istiyorlar ki;
“Geçmişte, biz yargıya çok baskı yaptık ve istediğimiz kararları aldırttık!.. Bugün, sizin yaptığınız da yargıya baskıdır!”
Bunu demek istemiyorlarsa, sorarım;
“Demek istediğiniz ne?”
Ne yani;
Geçmişte, “dolmaları çift çift yutan” siz değil miydiniz?..
Değilse, “AK Parti’nin yargıya baskı yaptığını” nereden çıkarıyorsunuz?..
BAYKAL, NİYE PANİKTE?
Bir de, şöyle bir durum var...
Malûm; “Kör ölür, badem gözlü olur... Kel ölür, sırma saçlı olur!” derler...
Galiba, yine öyle oldu!..
Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik operasyonlar kapsamında gözaltına alınan kişiler, birdenbire “aydın” oluverdi, “bilim adamı” oluverdi, “Cumhuriyetçi” oluverdi!.. Sanki dışarıda kalan 70 milyon insan “vatan haini”dir de, sadece gözaltına alınanlar “vatansever”dir!..
İşin doğrusu, cevabını merak ettiğim soruyu, dün AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün sormuş!..
Baykal’a sormuş:
“Sayın Baykal, sizi bu kadar paniğe sevkeden şey nedir?.. Yoksa, Ergenekon virüsünün size de bulaşmış olmasından mı endişe ediyorsunuz?”
Paniğin sebebi, “arkadaşlık”lardan, “dostluk”lardan olmalı!..
Öyle ya; “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” demişler!..
Bay Baykal, acaba “arkadaşlıklarının deşifre olmasından” mı endişe ediyor?!?..
Oysa ne Baykal’ın, ne de bir başkasının endişe etmesine hiç gerek yok!..
BU KADAR SİLAH, NİÇİN?
Dün, Nihat Ergün’ün de dediği gibi; “bu operasyonlar yapılıyor” ki;
“Ülkemizin yakın geçmişindeki tüm karanlık noktalar aydınlansın ve Cumhuriyet'in, Türkiye'nin geleceğini aynı yollar ve aynı metodlarla karartmak isteyenler bir daha cesaret bulamasınlar.
Hiç kimse, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerini cebren iskata teşebbüs, darbe ortamı hazırlamak amacıyla halkı Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek amacı güdemesin.”
Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik bu operasyonlar yapılıyor, kimi insan gözaltına alınıp, kimi tutuklanıyor ki;
¥ Danıştay'a saldırılarak yargıçlar öldürülüp yaralanmasın. Sivil-asker hiç kimsenin evinde veya iş yerinde 62 el bombası, 11 kilogram C-3 patlayıcı, 6.6 ton TNT patlayıcı, 1,16 ton tahrip kalıbı, 55 ruhsatsız tabanca, 5 kaleşnikof tüfek, 1 kanas marka suikast silahı, 1 makinalı tüfek, 13 bin muhtelif silahlar için mermi, sinyal kesici cihazlar, telsizler ve susturucular bulunmasın.
¥ Bu vesileyle ormanlara ve derelere atılmış olarak 3 lav silahı, bir roketatar, 2 kanas marka suikast silahı, 1 makinalı M-16 otomatik tüfek, 6 kaleşnikof, 5 tabanca, 1 kalem tabanca, 54 el bombası ve 2,5 kilogram C-3 ve C-4 patlayıcı bulunmasın.
¥ Hiç kimse, devlete ait gizli bilgi ve belgeleri ele geçirip amacı dışında kullanmasın.
¥ Kişiler, hiçbir nedenle fişlenmesin.
¥ Millet egemenliğinin kullanılmasına illegal yollardan engel olmaya kalkılmasın.
¥ Faili meçhul cinayetler işlenmesin, gayri müslim vatandaşlar sansasyon amacıyla öldürülemesin.
¥ Sözde saygın kişilerin evinde ve iş yerinde Başbakan ve Genelkurmay başkanlarına suikast planları ele geçirilemesin.
¥ Hiç kimse, çete ve mafyavari yapılanmaları, adı bilinen-bilinmeyen terör örgütlerini bu amaçlar için taşeron olarak kullanamasın.
¥ Hiç kimse polislerden, jandarmadan, savcılardan, yargıçlardan bunca silahı, patlayıcıyı, mühimmatı, olanı biteni ve bundan sonra yapılmak isteneni görmezden gelmesini beklemesin.
Unutulmasın ki;
En kanlı olaylar sadece bir kişiyle, bir tabanca ve kaleşnikof silahla, bir el bombasıyla işlenmektedir.
BİR MERMİ, BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI!
Ve yine unutmayalım ki;
Birinci Dünya Savaşı; Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun tek veliahtı François Ferdinand’ın (Fransua Ferdinand) karısıyla gittiği Saraybosna’da, 29 Haziran 1914’te bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesiyle başlamıştır!..
Demek oluyor ki;
Bazen bir tek mermi, bir tek bomba, bırakın “darbeye zemin hazırlama”yı, “savaş”lara bile zemin hazırlar!..
Yukarıda sayılan “silah ve mühimmat”ın ne büyük olaylara yolaçacağının ve Türkiye’yi nasıl bir kaosa sürükleyeceğinin takdirini sizlere bırakıyorum!..
Son söz olarak diyorum ki;
CHP ve yandaşları; “Benim teröristim iyidir” demekten bir an önce vazgeçmelidir!..
Adı Ergenekon da olsa, terörist teröristtir!..
----------------
28 Şubat kime karşı?
28 Şubat sürecine damgasını vuran olaylardan biri de Köstebek olayıydı. Batı Çalışma Grubu’na ait gizli belgeleri çalmakla suçlanan Emniyet İstihbarat Daire Başkan Vekili Bülent Orakoğlu ve Onbaşı Kadir Sarmusak askeri mahkemede hakim karşısına çıkmıştı!.. Askeri hakimler önce tutuklama, daha sonra ise beraat kararı vermişti.
Bunun üzerine davaya bakan hakimler, çeşitli baskılara maruz kalmış, bir kısmı emekli edilirken bazıları ise sürgün yemişti.
O dönemde davaya bakan mahkemenin kıdemli üyesi Askeri Hakim Binbaşı Mesut Kurşun, Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Erdal Şenel’in baskılarına maruz kalanlardan...
Mesut Kurşun, o gün başından geçen olayı şöyle anlatıyor:
“Erdal Şenel beni Genelkurmay Karargahı’ndaki makamına çağırdı. Beni sigaya çekti. Bana hesap sordu. ‘Nasıl yaparsın, ne hakla yaparsın, neden yargılamaya gerek duymuyorsun, olayın üzerine neden bu kadar düşüyorsun? Çok fazla kurcalama’ gibi ifadelerle tehditkâr bir şekilde sigaya çekti.”
Şimdi, bazı medya mensupları soruyor; “Son operasyonlar 28 Şubatçılara karşı mı yapıldı?”
Onlara sormak lâzım; “28 Şubat kime karşı yapılmıştı?”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi