Mustafa Erdoğan

Mustafa Erdoğan

Şu ‘itibarlı kişiler’

Şu ‘itibarlı kişiler’

Ergenekon soruşturmasının son gözaltı dalgasına yakalanan bazı ünlülerle ilgili olarak ortalıkta dolaşan bir söz var. Deniyor ki, ‘Ergenekon’un çağrıştırdığı kirli işler ve karanlık kişilerle bu itibarlı zevatın ne ilgisi olabilir? Bunlar, devletin önemli makam ve mevkilerine kadar yükselmiş seçkin ve son derece saygın insanlar.’

Bu düşünceye karşılık verme ihtiyacı duyanlar da kabaca ‘evet, ne olacak, onların bir ayrıcalığı mı var?’ demekle yetiniyor, ama en az bunun kadar önemli olan başka bir meseleyi onlar da gözden kaçırıyorlar. O da şudur: Sözü edilen kişiler gerçekten de saygın kişiler midir ve eğer öyle iseler bu ne anlamda bir saygınlık veya itibardır?...

Önce şunu tespit edelim: ‘İtibarlı kişi’ istisnası talep eden söz konusu argümana itiraz etmenin kimsenin aklına gelmemesi aslında ‘devletçi’ bakış açısının büyük çoğunluğumuzun zihnini tutsak almış olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü istisna beklentisine karşı çıkanların bile çoğunun nazarında devlette yükselmiş olmak kendi başına saygınlığın bir kanıtı sayılıyor. Bu, benim öteden beri kani olduğum bir düşünceyi doğruluyor: ‘Türkiye’de sadece nimetin değil onur ve saygınlığın da kaynağı devlettir.’

Şimdi bu ‘itibarlı’ kişilere biraz daha yakından bakarsak, bunların hemen hemen hepsinin ortak özelliği, çoğulcu-demokratik rejimden ve hak-hukuktan hazzetmemeleridir. Meselá Kemal Gürüz’ü alalım. Hak-hukuk tanımazlığın mücessem bir ifadesi olan bu zatın Başkanlığı döneminde YÖK’ün sadece üniversitelerin değil ülkenin de üstüne bir kábus gibi çöktüğünü unuttuk mu sanıyorsunuz?...

Açtığı irtica kampanyalarıyla üniversitelerde terör estiren, baskıcılığa karşı çıkan öğretim üyelerini adli makamlara ihbar eden, dünya görüşlerinden hoşlanmadığı kimi akademisyenleri meslekten çıkartan, üniversitelere MGK ve Genelkurmay bildirilerini tamim eden, başı örtülü kız öğrencilere zulmü yeniden başlatan, kısaca üniversiteleri kışlaya çeviren, Kemal Gürüz’ün başında olduğu yönetim değil miydi?

Dahası var: Meşru iktidara karşı silahlı kuvvetleri ‘göreve’ çağıranların ön sıralarında yer almamış mıydı Kemal Gürüz?...

Peki, itibarlı kişiler ‘onur listesi’nde adları geçen emekli 28 Şubat paşaları çok mu farklıydı?... Bunlar değil miydi gözleri her yerde ‘irticacı’ ve ‘bölücü’ gören, her vesileyle sivil yönetime posta koyan, demokratikleşme adımlarını, AB üyeliği çabasını eleştiren ve Türkiye’nin yönünün otoriter rejimler diyarına çevrilmesi gerektiğini buyuran?

Daha yakın zamanlara kadar televizyon ekranlarında ısrarla ve inatla demokrasinin Türkiye’ye uygun olmadığı temasını işleyen Kemal Yavuz değil miydi?

Peki Yalçın Küçük’ün ‘itibar’ı nereden geliyor dersiniz?... Yalçın Küçük’ü cömertçe itibarlılar listesine dahil edenler onun şöhretini borçlu olduğu saçma sapan tezlere ‘itibar’ ediyor ve bizim de itibar etmemizi mi istiyorlar acaba?

İsimlerinin önündeki ‘Prof.’, ‘Orgeneral’ vb. ünvanlar kendi başlarına o isimlerin sahiplerinin itibarlı kişiler olduklarının kanıtı mıdır?

Şu doğrudur: Ülkemizin medeni ve demokratik istikbali bakımından hayati önemi olan Ergenekon soruşturması için bile olsa hiç kimseye, bu arada adı geçen zevata da haksızlık yapılmamalıdır. Evet, herkesin hakkına-hukukuna saygı gösterilsin. Ama eğer siyaseten asıl itibar etmemiz gerekenin ‘insan haklarına bağlı demokratik hukuk devleti’ olduğunda mutabık isek, o zaman kişiler hakkında ‘itibarlı’ sıfatını kullanırken daha özenli olmak zorundayız.

Açıktır ki, insanların hukuki anlamda ‘suçlu’ olmamaları saygın kişiler oldukları anlamına gelmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Erdoğan Arşivi

Alarm

31 Temmuz 2010 Cumartesi 09:16