Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yüreklerimiz yangın yeri

Yüreklerimiz yangın yeri

• Bir yanımızda uyuşturucu bataklığı...
• Bir yanımızda alkol duvarı...
• Bir yanımızda bar-gece kulübü bolluğu...
• Bir yanımızda kumar istilâsı...
• Evlerimizi her gece kirleten televizyon programları…
• Gençlere flört tavsiye eden andavallılıklar..
• Nikâhsız beraberliği özendiren aymazlıklar...
• Gençlerimizi çalışmadan kazanmaya, “beleş” yaşamaya teşvik eden yarışmalar…
• Kan ve şiddete yönlendirmeler...
• Sözde sanatçıların rol olarak oynadıkları sahte hayatlardan yaldızlı kesitler sunmak suretiyle, gençleri aile ortamından koparma çabaları...
• Cinsî sapıklığın envâi çeşidini telkin edip özendirmeler...
• “Moda” ve “özgürlük” patenti altında çıplaklığı teşvik...
• Yayıncılık görüntüsünde müstehcenlik...
• İnsanı ahlâk ve vicdan plânında koruduğu bilinen dinî inançların etkisini kırma bağlamında atılan “irtica” çığırtkanlığı…
Bunların her biri tek başına bir Nemrut ateşi!
Anlayacağınız, binlerce Nemrut ateşi, her gün yakacak İbrahim’ler arıyor.
Binlerce Nemrut ateşinde her gün binlerce İbrahim yanıyor!
Her çocuk, aslında İbrahim olarak doğar.

Evet, her çocuk aslında potansiyel İbrahim’dir. (Hani Nemrut’un ateşinde yanmayan Peygamber...)
Her çocuk bir yürek seferi olarak gelir dünyaya...
Dünya, İbrahim ile Nemrut arası tercihlerin yapıldığı kürenin adıdır…
Her gün karar vereceksiniz: Her gün ya İbrahim olup Hakk’ı bulacaksınız, ya da Nemrut’laşıp İbrahim’leri yakacaksınız!
Ama unutmayın: Ateşe attıklarınızın biri de kendi çocuğunuz olabilir!

• Bilgisizliğimiz ayrı ateş...
• İlgisizliğimiz ayrı ateş...
• Sorumsuzluğumuz ayrı ateş…
• Sevgisizliğimiz ayrı ateş...
• Öfkelerimiz ayrı ateş...
• Nefretlerimiz ayrı ateş...
• Şiddete meyilimiz ayrı ateş...
• Maddeciliğimiz ayrı ateş...
• Umursamazlığımız ayrı ateş...
Kendi Nemrut ateşimizi kendimiz yaktık, korkunç bir umursamazlık ve aymazlıkla çocuklarımızı içine atıyoruz! Etrafımızda kıvılcımlar uçuşuyor...
Kıvılcımlardan biri de keşke yüreğimize düşüp, yüreğimizi ateşlese!..
Yüreğimiz hep böyle çorak kalacağına, bari tutuşup yansa! Belki “pişkin” olmak yerine pişmiş olmayı öğrenirdik.
“Hamdım, yandım, piştim” diyebilmek Yunusleyin, ne saadet! Yunus Emre, hamlıktan pişmişliğe geçiş sebebiyle çok mutlu olmalı: Kendi imtihanını verip ebedî vuslata ulaşmak budur.
Bizim sınav maratonumuz ise sürüyor. Oysa, öğrencilik yıllarımızda, okulun bitmesiyle birlikte sınav maratonunun da biteceğini zannederdik...
Hoş; şimdiki gençler de öyle zannediyor. Hayat, bir anlamda, tekrarlanan hatalar zinciri!
Ve hayat, her gün değişik sorular, sorunlar ve sorumluluklarla birlikte gelen yeni bir sınav maratonu...
Dünya zaten büyük bir “imtihan salonu”: Ya kazanacaksınız, ya kaybedeceksiniz.
Ama bazı kazanımlar gerçekte “kayıp”, bazı kayıplar ise gerçekte “kazanım” olabiliyor.

Marifet; İbrahim olarak doğmak değil, hayat boyu İbrahim kalabilmek galiba! O hamleyi de anneler ve babalar başlatacak. Başka çaremiz yok.
Anne-babalar, çocuğu elinden tuttukları kadar aklından da tutarlarsa, bu iş olur gibime geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi