İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Kork, Allah’tan korkmayandan...

Kork, Allah’tan korkmayandan...

İsrail'deki seçimler, tahmin edildiği gibi sonuçlandı. Gazetemizin kıymetli yazarı Sayın Mustafa Özcan, seçim sonuçlarını "Gazze'nin hâsılatı" olarak değerlendiriyor. Acı ama gerçek.

Artık hiç kimse, İsrail halkının masum olduğunu falan söylemesin. Savaşı en çok onlar istiyor ki, vekilleri oy uğruna bu kadar azgınlaşabiliyor! "Tepkim İsrail halkına değildi" diyenler, seçim sonuçlarından sonra, herhalde bir kez daha düşünme ihtiyacı hissetmiştir.

Bazı yayın organları, seçim sonuçlarını "şahinler kazandı" ya da "şahinler işbaşında" gibi başlıklarla duyurdu. Şahin kelimesi, İsrail'i aklamaktan başka bir işe yaramaz. Şuna, "katiller kazandı" diyelim. İsrail işgal devletinin tepe kadrosuna bir bakın. Adına kıdem dediğimiz şey, orada daha farklı işliyor. Ne kadar çok Müslüman katlederseniz, o kadar kıdem alıyor ve yükseliyorsunuz.

İsrail'in barbarlığını durdurmak için Avrupa ve Amerika'dan medet uman Müslümanları da hiç anlamıyorum.

İsrail işgal devletinin bir Filistinli çocuğu katlettiği gün, yani cumartesi günü, Amerikan uçakları da yirmi Pakistanlıyı şehit etti. Avrupa'nın lokomotifi olan Almanya'nın Başbakanı, bir hafta kadar önce, bir vesileyle şunu söyledi: "Yahudilerle tam ve tartışmasız bir dayanışma içinde bulunuyoruz."

Düğün bizim, oyna kızım gibi bir şey bu. Müslümanlar, zalimleri durduracak birlik ve beraberliğe, ayrıca yüksek şuura ulaşmadıkları sürece, canımız yanmaya, onurumuz zedelenmeye devam edecek.

Yeşil Sermaye, gitsin, Romanya'da fabrika açsın. Gitsin, Rusya'da yatırımlar yapsın.

Dolar milyarderi Arap şeyhleri, dünyanın parasını vererek İngiltere ve İtalya'dan futbol takımı satın alsın.

Mısır, Amerika ve İsrail'i arkasına alarak, Araplar arasında liderlik mücadelesine girişsin; ayrıca mütedeyyin vatandaşlarıyla uğraşsın.

Amerika ve İsrail'in "sadık müttefiki" ve "stratejik ortağı" olan Türkiye, pembe dizileriyle ve baş belası laikliğiyle, İslam dünyasına model olmaya çalışsın.

Suudi Arabistan, Sam Amca'nın uslu çocuğu olmaya devam etsin.

Müslümanlar da Latin Amerika'daki bir ülkenin çıkışını alkışlasın.

Şeyh Ahmet Yasin'in "çiğnenen hürmet" dediği şey, galiba bu...

Sayın Erdoğan'ın 'tartışmalı' Davos çıkışından sonra, Başbakan'a ilk ciddi tepkiyi Türk Genelkurmayı göstermiş ve "ikili ilişkilerde milli menfaat esastır" diye tuhaf bir açıklama yapmıştı. Bu cümlenin Türkçe mealini, önceki yazılarımızdan birinde vermiştik.

Oysa Türk Genelkurmayının yapması gereken tek şey, köşemizde yer alan fotoğrafı internet sitesine koymak olmalıydı. Birinci Dünya Savaşı'na ait bu fotoğrafta, Gazze siperlerindeki Türk askerleri görülüyor.

"İkili ilişkilerde milli menfaat esastır" derseniz; İsrailli meslektaşınızın da cesareti artar ve işte bunları, bunları söyler.

Attığı iftiraları, "saygısız ağız anahtarsız açılır" gibi özlü sözlerle geçiştiremeyiz.

İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı, Türkiye ve Türkler aleyhine zehir zemberek sözler söylüyor ve İsrail Genelkurmayı, "bu onun kişisel görüşüdür, bizi bağlamaz" diyor.

Buna inanmalı mıyız? Bu kadar basit mi?

Genelkurmay Başkanları, kara kuvvetleri komutanlarından olmuyor mu?

Türk Genelkurmayı ise yaptığı cevabi açıklamada, yine "iki ülke arasındaki milli menfaatlere" dikkat çekiyor.

Teselli arayanlar, bu açıklamayı, "Genelkurmaydan sert tepki" başlığı altında duyurdu. Yani şunu: "Mizrahi'nin sözleri maksadını aşan, talihsiz, sorumluluklarıyla bağdaşmayan ve iki ülke arasındaki milli menfaatlere zarar verebilecek boyuttadır. İsrail Genelkurmay Başkanlığı'nın konuya açıklık getirmesini bekliyoruz."

Şimdi bu, "sert tepki" mi oluyor?

Bu açıklamanın, yukarıdaki açıklamadan ne farkı var?

Tepki olarak, en azından, Türk hava sahası İsrailli pilotların eğitimine kapatılabilirdi.

İsrailli generalin saçmalıklarından sonra, Türk Dışişleri de İsrail'e bir nota verdi. Bu nota, bana bile müzik notası gibi geldi. Onlara kim bilir nasıl gelmiştir?

Türk askerleri Filistin'den çekilirken, Filistinli bir genç, askerlerimize şöyle seslenir: "Bizi kimlere bırakıp da gidiyorsun ey Türk!"

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Filistin'in çeşitli yerlerinde müfreze komutanı olarak görev yapan Selahattin Günay'ın Suriye ve Filistin anılarından oluşan kitabının adı da budur. (Kültür yayınları.)

Bu kitabı yüksek rütbeli askerlere ve üst düzey devlet memurlarına ısrarla tavsiye ediyorum. Belki içlerinde bir şeyler uyanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi