Türban ve Avşar’ın…

Türban ve Avşar’ın…

Balbay’ın günlükleri, Şener paşamız ile şürekâsının gazetelerde türban görmektense Avşar’ın pop o’sunu görmeyi tercih ettiklerini gösteriyor.

Bu da yeni bir laiklik anlayışıdır; poplaiklik.

Literatüre girmiş kaç laiklik anlayışı var bilemiyorum ama dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ülkesinde böyle bir laiklik anlayışının olduğunu sanmıyorum.

Bu bize, daha doğrusu bazı Paşalarımıza ait bir laiklik anlayışı.

Demek ki ağalar kazara bir darbe yapmış olsalardı vay halimize. Gazeteler onun bunun şeyinden geçilmezdi.

Şeyi diyorum, çünkü iki de bir aynı kelimeyi kullanmaktan hayâ ediyorum.

İsteyen istediği laiklik anlayışını savunur buna diyecek bir sözüm olamaz. Ne de olsa özgür bir ülkeyiz. Poplaiklik, toplaiklik, raklaiklik, şarlaiklik, hatta penlaiklik. Herkes kendine göre bir laiklik seçebilir. Burası Türkiye, laikliği dünyadaki gibi değil, yediğimize, içtiğimize, giydiğimize göre ayarlayan büyüklerimiz var.

Daha birkaç hafta önce, eski genelkurmay başkanının bir komutanın önüne şarap koydurup içtirdiğini yazdılar da kimsenin çıtı çıkmadı. Sadece o komutan, bana zorla kimse bir şey içiremez kabilinden bir şeyler söyleyebildi.

Bu kadar farklı yorum karşısında vatandaş ta ne yapacağını şaşırıyor. Kimin laikliğini tutsam da başıma bir şey gelmese diye düşünüyor. Enuygun gibi poplaikliği tercih etse, yıkılası hanedeki hatun var. Ula bu nasıl Laiklik diye kıyametin kopacağını biliyor. Kadın milleti bu, siz istediğiniz kadar, hatun bu tercihim taktikseldir, başımıza bir şey gelmesin diyedir deyin, o bildiğini okuyacak, Avşar’ın şeyini laiklik ve hayat memat meselesi sebebi ile diğerlerine tercih ettiğinizi anlamayacaktır. Kelleyi kurtarayım derken hane halkını kaybetme, onlarla papaz olma tehlikesi var yani.

Bu arada Avşar’ı da kutlamak lazım. Dünyada herhangi bir uzvu laikliğin simgesi olmuş tek bayan sanatçıdır herhalde. Kendisiyle, daha doğrusu poplaikliği ile ne kadar övünse yeridir. Kolay mı bu pop dünyasında aradan sıyrılıp sembol olmak.

Yalnız günlüklerde anlayamadığım bir şey var,Enuygun paşamız mecbur musun bre ikide bir gazetende türbanlı resmi yayınlamaya deyince Aydın Doğan’ın niçin Avşar’ın resmini yayınlama gereği duyduğudur. Bu aydın Doğan’ın mizah anlayışının bir neticesi midir, yoksa aynı poplaiklik anlayışının bir sonucu mudur çözemedim. Doğan cin fikirli bir adamdır, Enuygun Paşa ile dalgasını da geçmiş olabilir.

Paşa ile Doğan’ın aralarındaki muhabbet bizi ilgilendirmez. Ama vatandaş olarak bu olaydan dersler çıkarmamız lazım. Bu misal Enuygun paşa ile şürekâsının gözünü nasıl kin ve nefret bürüdüğünü gösteriyor. Türban görmektense Avşar’ın bilmem neyini görmeyi tercih eden bu zevat iyi ki iş başına gelmemiş. Bırakınız kamusal mamusal alanı, gazetede türban görmeye tahammül edemeyen kim bilir memleketi ne hale getirirdi. Hilmi Özkök’e bir defa daha teşekkür, bizi Avşar’ın şeyinden kurtardığı için.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi