Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Şalom, Lions, Cumhuriyet, CHP, Şengör!

Şalom, Lions, Cumhuriyet, CHP, Şengör!

Başlıktakileri bir kenara bırakıp devam edelim: ulusalcılar, Kemalistler, darbeciler, militaristler, çağdaş Yaşamcılar, Sabataylar..
Hepsinin ortak özelliği başörtüsüne karşı çıkmak..
Prof. Yayla’nın mahkumiyetine hiçbiri ses çıkarttı mı? Askerle telefonla konuşurken bile esas duruşa geçen bir Prof.’u YöK üyeliğine atayanlar işte aynı grub.. Bu işin son ve en önemli kazanımlarından biri de bu oldu: Maskeler düştü.. Kim kimdir biliyoruz artık..
Bu manzara karşısında birileri “Ben kimlerleyim, ne yapıyorum?” diye soracak, ya da birilerinin yakınları, onlara “Oğlum/yeğenim, sen kimlerlesin ve nereye koşuyorsun?” diye soracaklar.. Belki o zaman “derin uyku”dan uyanacaklar..
Derin gerçek ortaya döküldü, derin devlet ortaya çıktı..
Bunların kendi adına ne istedikleri belli değil. “İstemezük”çü bunlar.. İttihat Terakki artığı bir grub.. “Türkiye neden böyle?” sorusunun cevabını ararsanız bu kadroya, bunların media, mafia, sermaye, siyaset ve bürokrasideki uzantılarına bakın.. Kimlerle dans ettiklerine bakın.. Kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı siyasetin babaları işte bu çetenin içinde gizli..
Asıl dertleri, geçmişin hesabının sorulması korkusu. İmtiyazlarını, servetlerini, saygınlıklarını kaybetmekten korkuyorlar.. Vurgun ve cinayetlerinin ortaya dökülmesinden korkuyorlar..
Derin çete, derin aile, hepsi burada. “Boğazdaki aşiret”in “X ilişkiler”ine tanık oluyorsunuz. (Mahmut çetin’in kulağı çınlasın) “Bülbüllerin şakıdığı vadi”de öfkeli bir sessizlik hakim şimdi..
Bir takım kişiler, bugün ya suç ortağı olduğu için, ya da bu çevrelerin yakınında bulunduğundan ve desteklemezse kendisinden hesap sorulacağından veya bu çevrelerin sonunda galip geleceğini düşündüğünden ve galiplerin safında yer almak istediğinden, bugün özgürlük karşıtlarının yanında yer alıyorlar.. Şu Ergenekon işi eğer çözülürse, birilerinin bu işin de üstünün örtüleceği beklentisi boşa çıkarsa, bir gecede “hidayete erecek” insan sayısı çok olacaktır..
Size “herkesin bildiği” bir “sır” vereyim ki, bu işten AK Parti ve Erdoğan zarar görse, hatta düşürülse bile, sonunda bu cunta mutlaka tasfiye olacak ve ılımlı İslâm politikası ile yola devam edilecek.. ABD de, AB de, bugünkü, soğuk savaş döneminden kalma kontrgerilla çetelerini tasfiye edecek..
Bugün batılıların sürece doğrudan müdahele etmemesi, AK Parti’nin burnunu sürtme, zayıflatma, tarafları birbirinin başına bela ederek, bunalımı yönetme ve bunalımın taraflarını daha kolay zabtu rabt altına alma planıdır.
Kaldı ki, bu gün için AK Parti ve Erdoğan’ın bir alternatifi yoktur. Yoksa ABD ve AB, AK Parti ve Erdoğan’dan çok da memnun değildir.. Ancak çete ile AK Parti arasında nihai bir tercih yapacak olurlarsa, tercihlerini, eski suç ortaklarına karşı, AK Parti’den yana kullanacaklardır.
çünkü, soğuk savaş sonrası, kontrgerilla amaçlı özel harp diğer NATO ülkelerinde tasfiye edilirken, Türkiye’de bu yapı, sözde Kemalist bir çizgiye kayarak bağımsızlaştı, mafia ile ilişkiye geçti ve batının kontrolü dışında darbeci bir hüviyet kazandı.. Bir yandan da kendi içinde hesaplaşmaya, grublaşmaya başladı.. “Kontrol edemediğin güç senin değildir” hesabı, batı kontrolden çıkan güç unsurlarını tasfiye kararı aldı. Hatırlasanıza! Apo da kontrol dışına çıkan bir güç unsuru değil mi idi ve sonu ne oldu? Bu defa da bu çevreler, savunma refleksi ile orduyu kendi yanına almak için içerideki uzantıları ile Kemalizm, laiklik bayrağına sarıldılar, ulusalcı ve anti emperyaklist bir söylem gerçekleştirdiler.. İşte bugün gelinen nokta bu..
Aslında bir takım “kötü adam” operasyonları, psikolojik harbin bir parçası olarak düşünülmüş bir operasyondu ve bu şekilde örgütlenmiş çok sayıda örgüt, grub ve kişi vardı.. Yani iş, hakimleri yola getirmek için iyi adamların, kötü adamlar adına ve buna inandırılmış “iyi çocuklar”ın eli ile, hakimin evinin bahçesine bir kaç bomba attırılması gibi bir şeydi..
“İyi adam”ın da “kötü adam”ın da yaptığı iş aslında aynı idi. Bunlar sadece rol model. O senaryodaki rollerini rejisör böyle seçmiş, o kadar! Bu derin gerçek ortaya çıkmasın diye, etrafları, iyi niyetli, ya da saf, örgütün yapısına göre dindar, milliyetçi, sol, laik kişi ve kuruluşlarla iyiden iyiye kuşatılmıştı.. Media da bu tezgahın suç aleti idi.
“Ağuyu altın tas içre sunmuşlar, bal da onun suç ortağı” idi..
Nasıl bir tezgah ama.
Heryerde varlar.. Onlar dokunulmaz.. Asıl güç onlarda. Meclis ve iktidar onların gözünde sadece bir paravan.. Bunlara yasa işlemediği, yargı işlemediği ortada. Bunları yakalayan polis sürülür, savcı görevden alınır, bu gerçeği yazan dergi kapatılırdı düne kadar. Şemdinli’de, özden örnek olayında böyle olmadı mı? Bir kişiye yapılan bir haksızlık bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdit değil mi? Dilerim bundan sonra böyle olmaz!
İşte şimdi sarsılan bu yapı ve bu düzen.. Savundukları, korumaya çalıştıkları rejim bu.. Laiklik, milliyetçilik, Atatürkçülük bunların dilinde bu işin kandırmacası..
Bundan sonra yapacaklarını anlamak için geçmişte yaptıklarına bakın..
Selam ve dua ile.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi