Kutluyorum
Bülent Orakoğlu, Ergenekon'un son dalgasını yorumlarken bir dahaki operasyonun kamu kurumlarına, son basamağın da Meclis olacağını öne sürmüştü. Ve “savcılar davet ederse gider ifade veririm” dedi..
Aynı sözü Özkök de söylemişti ve savcılarla buluştu ve bildiklerini anlattı..
Onurlu bir davranış.. Kutlamak gerek.. Şimdi bunun örnek olması, başlangıç olması ve bu konuda bilgi ve belge sahiplerinin aynı onurlu duruşu sergilemesi gerek.. Elindeki bilgi ve belgeleri yakanlar yanlış yapıyorlar. Susmak da çözüm değil..
Ergenekonculara sahip çıkanlar, Ergenekoncuların avukatlığına soyunanlar bir gün bu sözlerinin altında kalırlar.. Çiller saklanamaz.. Özkan da. Bir gün onların da kapısı çalınır..
Hadi Meral hanım! 28 Şubat döneminin İçişleri Bakanı! Lütfen siz de..
Bana bu işlerle ilgili zaman zaman bilgiler veren bir isim var; Mustafa Erdoğan Sürat.. Önemli ilişkileri olduğunu düşünüyorum.. O da gitmeli ve bildiklerini anlatmalı.. Ama tabii savcılık davet etmeli önce..
Aslında Ağar konuşsa bu iş biter de, konuşmuyor. Onu Susurluk’tan kurtaran Albay da konuşmalı ama, kimse konuşmuyor.. Konuşması gereken, ama konuşmayan o kadar çok kişi var ki!
Ne bekliyorlar, ya da neden korkuyorlar?..
Oysa susarak bir yere varılmıyor..
Şimdi elinde bilgi ve belge olanların savcılığa göndermesi gerek.
Unutmayalım ki, haksızlıklar karşısında susmak doğru bir iş değil.. Hatta suça iştirak anlamı taşır..
Keşke Mazlumder, Özgürder, Hukukçular Derneği bir ihlal-ihbar hattı kursa..
Bakın daha önce Büyükanıt Paşa da, “davet gelirse gideriz” dediler. Bakalım Özkök Paşanın arkasından başka kim gidecek? Aslında davet de beklememek gerek belki. Ülkenin selameti için kim ne biliyorsa, onu söylemeli. Siyasilere de çözüm önerisinde bulunulmalı.. TESUD’dan kimse yok mu? ASDER çevresinden..
Şimdi ikinci iddianamenin ekleri de açıklandı. O eklerle ilgili daha yeni birçok bilgi, belge, iddia atılacak ortaya..
Sanırım bir yandan da bu işi sulandırmak isteyenlerin gerçekleri gizlemeye, soruşturmaları saptırmaya yönelik yeni iddialarına şahit olacağız..
Vatan gazetesinin internet editörü, Devrimci Karargah operasyonu kapsamında gözaltına alınmasının ve Doğan’ın Dalan’la ilişkisinin ortaya çıkmasından sonra Doğan Grubu üzerindeki dikkatlerin yoğunlaşacağını düşünüyorum..
Doğan Mediası artık emin bir sığınak, güçlü bir kalkan ya da zırh değil, şaibeli isimler için adeta bir paratöner gibi..
Doğan Grubu, Deniz Feneri işini alevlendirmekle hiç de iyi etmedi. Bu işin Almanya ayağı, İtalya ayağı, İsrail ayağı, DM’nin ve yabancı ortaklarının başına bela olacak gibi gözüküyor..
Göreceksiniz Doğan Mediasının üst yönetimi, yazarları ve önemli isimleri yavaş yavaş, tek tek ayrılmaya başlayacaklar.. Gelmedik kalmayacak bu gidişle başlarına.. Çünki hangi taşı kaldırsanız altından çıkıyorlar..
Ergenekonun derin sırrına vakıf olmak için daha bir süre beklemek gerekecek. Sanırım bu iş böyle olmayacak.. Bildik tanıklar ve olaylarla karşı karşıya değiliz..
Sanıkların beden muayenesi yapılıp, tutuklanmalarına karar veriliyor.. İş biraz daha karmaşık.. Yakalanan kişilerin ruh sağlıklarının, kan tahlillerinin de yapılması gerek..
Bunların kimi uyuşturucu, kimi hap kullanıyor, kiminin kişilik yapısı ilaçlarla bozulmuş insanlar. Son operasyonda hayatını kaybeden kişinin geçmişine bakın. Dayısının anlattıklarına..
Bu yapıda kim av, kim avcı çok da belli değil.
Hasan Mezarcı’yı hatırlayın.. Daha başka birçok kişiyi. Bu işle uğraşanların çoğunda çift kişilik, ya da kişilik bozukluğu ortaya çıkıyor..
Bazı tetikçiler, biyonik robot gibi.. Onlar da bir kurban aslında.
Bazısı çok ustaca yalan söyler, bazıları gerçekten hiçbir şey hatırlamıyor olabilir..
Kesinlikle bu sanıkların gözaltı sürelerinin ciddi bir şekilde ve yakından takip edilmesi gerek..
Özel donanımlı bir tutukevine ihtiyaç var. GATA ya da Askeri hapishane; diğer hapishaneler olmaz.. En azından Silivri’de özel tip bir tutuk ve cezaevine hemen başlanılması gerek. Birileri bu insanları kıskaca almış.. Akrebin kıskancında sürüp giden bir hayat bu..
Yarın yeni birtakım itirafçılar çıkabilir. 40 kişiyi sanık sandalyesine oturtmaktansa, 40 kişinin suçunu bir kişiye yükleyip, 39’u kurtulmaya çalışabilir.. Bakarsınız biri Mumcu’dan Ersever’e kadar, Çatlı’ya kadar herkesi kendisinin öldürdüğünü söyleyebilir..
Kahraman itirafçı rolü oynayabilir.. Hem zaten tek kişiyi kurtarmak daha kolay. Gerekirse hastahane virüsü kapar ve defter kapanır.. Sonunda içeride kimse kalmaz; işsiz güçsüz bir adam, bir de uzatmalı çavuş.. Sonra da bize, “Ergenekon diye gözünüzde büyüttüğünüz bu mu?” derler..
Bu tartışmalar, örgütte çözülmenin ve sessizce ortadan kaybolma hazırlığının bir işareti olabilir mi? Tabii bunlar sadece bir plan.. Bana sorarsanız, bu işler için çok geç.. Kolay anlaşılacak işler.. Silahları toprağa gömmek, evrak yakmak da çözüm değil..
Bakalım bundan sonra işler nasıl gelişecek..
Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler..
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.