Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Sonsuz Karelerde Bir Çığlık

Sonsuz Karelerde Bir Çığlık

“Sonsuz Karelerde Bir Çığlık.” Çok severim bu sözü. Böyle bir ifade, herhalde az insana yakışır. Elbet herkesin yakıştıracağı kişiler olabilir ama benim tıpatıp uyar dediğim insan ise Mesut Uçakan’dır. Söz de zaten Uçakan’a ait.
Bir yönetmen, bir sanatçı, bir yazar, bir şair, kendisini ancak böylesine harika bir sözle ifade edebilirdi. Sonsuz karelerde bir çığlığın devamı da var. Uçakan kendisini bu sözle tamamlamıyor ve şu ilaveyi yapıyor: “Hepimiz sonsuz karelerden oluşan bir filmin içindeyiz.”
Gerçekte de her birimizin hayatı, “bir varmış, bir yokmuş”tan ibaret değil mi? Dün var olanlar, yarın yok oluyor. Yaşayan sadece geride bıraktığımız iyi ve kötü hatıralarla, elle tutulur, gözle görülür yine iyi ve kötü miraslarımızdan başka neyimiz var?
Bu sebeple hepimiz sonsuz karelerden oluşan bir filmin içindeyiz. Günü geldiğinde her birimizin “ömür filmindeki” rolü bitiyor ve o kareyi boşaltıyoruz. Boş kalan kare ise hiç zaman kaybetmeden dolarak, kaldığı yerden yeni figüranlarla devam ediyor.
Evet, Mesut Uçakan’ın sonsuz karelerdeki çığlığının üzerinden 56 yıl geçmiş ve 56 yılın, 35 yılını; bir sancıya, bir ifadeye, bir ideolojiye, bir davaya, bir inanca adamış. Tam 35 yıl yürekten inandığı değer yargılarını, sinema ile anlatmaya çalışmış, halen de yine büyük bir çığlıkla bu mesaisine telaş, heyecan ve çırpınışla devam etmekte.
Mesut Uçakan’ın çığlığının hikâyesi, yani 35 yılın serüveni, iki buçuk saatlik bir programla anlatılmaya çalışıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı’nın katkı ve mükemmel organizasyonuyla gerçekleştirilen “sanata ve ustaya saygı” programında, tanıdıkları ve dostları Mesut Uçakan’ı konuştu.
Sinemanın duayenlerinden Halit Refiğ ile Yücel Çakmaklı’nın yanı sıra, sinema eleştirmeni İhsan Kabil, gecenin ana konuşmacılarıydı. Sinema dışından da Uçakan dostlarının anlattıkları hatıralarla güzel bir vefa gecesi gerçekleştirildi.
Yazıyı saygı gecesiyle bitirmeden Mesut Uçakan’ı anlatan kitaptan da söz etmeliyim. Sonsuz karelerdeki çığlık, sinema perdesinde kalmayıp kitaplaştırılmış. Mesut Uçakan’ın 35 değil, 56 yılını anlatan harika bir eser olmuş.
Mavi Yayıncılık’tan çıkan kitabın adı, yine yukarıda sıkça söz ettiğim, “Sonsuz Karelerde Bir Çığlık Mesut Uçakan” olmuş. İlk çıkış yaptığı “Lanet” filminden bu tarafa, Mesut Uçakan hakkında iyi kötü kim ne yazmışsa, hangi gazete ve dergide ne tür haberler çıkmışsa, hepsi kitapta yerini almış.
Mesut Uçakan kendisini anlatan eseriyle aslında hem geçmişiyle hesaplaşmış hem de hakkında kim ne söylemişse, samimi bir hoşgörüyle hepsini bağrına basmış. Günümüzde böyle bir hoşgörü ve samimiyeti görmek zordur. Uçakan bu sebeple de teşekkürü hak ediyor.
Eser aynı zamanda son elli yılın da yakın tarihi gibi olmuş. Çünkü yazılanlar arasında sadece Mesut Uçakan’ın sineması veya kendisi yok. Yaşadığı dönemin Türkiye’si var. Sosyal ve siyasal ortamlar var. Kentten kırsala, kırsaldan kente kültürel ve siyasal yolculuk var. Kültürel değişimin tarihi var, ekonomik dokunun açmazları ve vazgeçilmezleri var. Sinema kültürü adına Türkiye’nin nereden nereye geldiği var.
O dönemin sineması, dini ve milli değerlere öcü gibi bakmaktaydı. Gerçi hâlâ bir kısmı öyle bakmaya devam ediyor ama o yıllarda din adamları insan yiyen vampirler gibi gösteriliyor, toplumun milli ve manevi değerleri, ortaçağ zihniyeti olarak anlatılıyordu.
Mesut Uçakan, Yücel Çakmaklı gibi milletimizin değer yargılarına sahip çıkan yönetmenler de; “Sizin anladığınız dini ve milli değerler böyle değildir, büyük yanlışlıklar ve iftiralarla seyircinin karşısına çıkıyorsunuz” diyerek karşı filmler yapmış ve büyük ölçüde de başarılı olmuşlardır. Mesela son dönemlerde çok seyredilen bir kısım sosyal içerikli filmlerde dini değerler aşağılanmamaktadır.
İşte Mesut Uçakan’ı anlatan kitapta bu gerçeklerin hepsini bulacaksınız. Okumayı sevenler için bir çırpıda okunacak eser olmakla birlikte, kütüphanelerimizde bulunması gereken önemli bir kaynaktır. Ya da sinemanın bugüne kadar yazılmak istenmeyen tarihi de diyebiliriz. Sanki bu ifade daha doğru gibime geliyor.
Eser hakkında bilgi için, Mavi Yayıncılık: 0212 635 83 96

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi