Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

İnsansızlaştırma!

İnsansızlaştırma!

Batı uygarlığının karakteri ateştir. Korkutmak, yakmak, yıkmak, yok etmek!
Ateşin bilgiyi temsil etmesi boşuna değil. Orada sadece aydınlanma yok, Promete’nin Tanrı’dan ateşi çalması ile başlar mitolok hikâye ve sonra Pandorassa kutusunun açılması. Yani cinin şişeden çıkması. Aydın kelimesinin etimolojisi de bu mitoloji ile ilgili.. Mesela Münevver ile Aydın arasında temelde ontolojik bir fark var. Münevver içinde hakikatin bilgisi olan, akıl ve hikmet sahibi, yaradılıştan üstün olan; aydın ise ateş/ışık ve beş duyusu ile doğayı algılayan, ona hükmetme çabasındaki kişiyi ifade eder. Münevverin bilgisi “Vehbi”, Aydının bilgisi “kesbi”dir. Biri hakikati arar, diğeri gerçeği!
Judeo-Grek kültüründe bu sembollerin özel bir anlamı vardır.. Bu mitoloji, Mecusiliğe kadar uzar.. Sabiilerin aya yıldıza tapmalarının hikmeti de budur bir yerde...
Kızılderililerin yok edilmeleri, zencilerin köleleştirilmesi, Haçlı Seferleri, dünya savaşları, soğuk savaş, darbeler, kontrgerilla örgütleri, hepsi bu kültürün ürünüdür.
Geçen gün bir arkadaştan mail aldım.. Mesajda diyordu ki;
“Sevgili dostum.. Teksas Üniversitelerinden birisinde Ekoloji Profesörü olan Eric R. Pianka, Mart 2006’da Beaumont Üniversitesi, Teksas’ta kendisine verilen ‘Teksas’ın Seçkin Bilim Adamı’ ödülü programı sırasında, televizyon kamerasını kapattırdıktan sonra, yaptığı konuşmada, insanların diğer varlıklardan daha üstün olduğu fikrinin yanlış olduğunu, hatta insanların mikroptan bile üstün olmadığını söyledikten sonra, dünyanın yaşayabilmesi için insanların nüfusunun çok fazla azaltılması gerektiğini belirtmiş, AIDS, savaşlar, açlık vs. gibi seylerin bu fazla nüfusu azaltamayacağını (en azından kısa sürede) eklemiş ve dünya nüfusunun % 90’ının çok kısa zamanda yok edilmesine yetecek ‘havadan atılabilecek’ Ebola virüsünün mevcut olduğunu söylemiş ve orada bulunanlarca ayakta alkışlandıktan sonra ödülünü almış. Nice 1 Mayıslara ve de domuz griplerine. Selamlar. Demir”
Bana sorarsanız mesela Güneydoğu’da son bir asırdır yaşananlar, insansızlaştırma operasyonundan başka bir şey değil..
Geçen gün Dr. Sürat ucuz birtakım ilaçların piyasadan çekilmesi ile ilgili ilginç şeyler anlattı.
Bu konuda bir sürü komplo teorisi var.. Mesela aşılarla kısırlaştırıldığımız yönünde. Ya da doğum kontrolü. Ailesizleştirme. Evlilik yerine birlikte yaşam.. Çocuk büyütmek yerine köpek beslemek mesela..
Çin’de ve Hindistan’da acımasız bir doğum kontrolü uygulandığını biliyor olmalısınız..
Hatırlarsanız; AIDS’in bir biyolojik savaş silahı üretelim derken laboratuvardan yayılan mikropların sebeb olduğu bir hastalık olduğu da söylenir.. Tabiî bunların isbatlanması kolay değil..
Gen teknolojisi ile nano teknolojisi, klonlama ile kişiye özel ilaçlar geliştirilebilmesi, aynı zamanda kişiye özel mikroplar geliştirme anlamına da geliyor..
İnsanları mankurtaştırma ya da biyolojik bir robot haline getirme konusunda çabalar da yok değil. Kimi sinir sistemini, kimi beyni kontrol etmek istiyor, kimi psikolojik etkiyi kullanmaya çalışıyor.. İpnotik etki ve uzaktan kontrol yanında parapsikolojik müdahaleler de söz konusu.
İşin ilginç yanı, teolojik beklentiler ya da bilim teknik temelli kurgular, insanları bu yönde ciddi bir etki altında bırakıyor.. 2012, Niburi, Marduk vs.
Teolojik açıdan ise, Mehdi ve Mesih beklentisi, Yecüc-Mecüc, Dabbetül Arz konuları, kıyamet savaşı olarak tanımlayabileceğimiz Melheme-i Kübra ya da Yuhanna Vahyindeki tanımı ile Hıristiyan dünyasının beklediği Armegedon, Gog-Magog inanışı, dünyanın sonuna ilişkin rivayetler kafaları karıştırmaya yetiyor..
Kıyamet savaşında insaların üçte ikisi ya da beşte dördünün hayatını yok edeceği iddiaları da aslında “madem birileri ölecek, birileri yaşayacaksa, yaşayanlar arasında olma” konusunda insanların şuuraltını tetikliyor olabilir..
Madem dünya insanlara yetmiyor, ekonomik ve siyasi kriz, çevresel felâketler önlenemiyor, o zaman buna sebeb olanların ipini çekmek gerek...
Birileri böyle düşünüyor olabilir.. Teksas’dan gelen haber de bunu doğrular nitelikte..
Kimyasal silah, biyolojik silahlar, nükleer silah, salgın hastalıklar, kitlesel ölümlere yol açması beklenen ekolojik felâketlerle beslenen bu tür rivayetlerin, gelecekte insanların korkulu rüyası olacağı açık..
Bu konuda o kadar çok rivayet var ki? Genetik kirlenmenin sebeb olacağı allerjik reaksiyonlara ilişkin rivayetler bile tek başına bir felâketin eşiğinde olduğumuzu gösteriyor.. Psikolojik sorunlar, yeni yaşam tarzının sebeb olduğu sakat doğumlar ve değişik sebeblere bağlı engellilerin hızla artması, nüfusun hızla yaşlanması, can sıkıcı bir sürü ihtimali de beraberinde getiriyor..
Bu arada batıda yüzbinlerce insanın çeşitli sebeblerle kısırlaştırıldıklarını biliyor muydunuz? Zaten bir kısmı uyuşturucu, alkol ve psikolojik sebeblerle bu konuda yeterliliğini kaybetmiş durumda.. Bunun yerine tüp bebek, taşıyıcı anne, genetik müdahale ile çocuk sahibi olma arayışı içinde.. Sakat olma ihtimaline dayalı olarak ya da başka sebeblerle birçok embrio günyüzü görmeden istenmeyen gebelik adı altında sonlandırılıyor..
Anlayacağınız, savaş, terör yetmiyor, bir de böyle örtülü bir savaş var..
Görünen o ki; “Bir hayata çattık ki; hayata kurmuş pusu!”
Allah (c.c.) encamımızı hayreyleye..
Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi