Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Töre cinayeti!

Töre cinayeti!

“Töre cinayeti”. “Dinci terör” gibi bir şey bu.
Ne din, ne töre, cinayeti emretmez.. Kanlı bir cinayetten yola çıkarak törenin aşağılanmasından başka bir şey değil bu! Nedir töre denilen şey: “Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, âdet.” “Bir toplumdaki ahlaki davranış biçimleri, adap.” TDK, “Törebilim ne demektir?” sorusuna şu cevabı verir: “Yarar, iyi, kötü vb. sorunları inceleyen, töre ile ilgili bir davranış yasası geliştirilen, neyin uğrunda savaşılmaya değer, yaşama neyin anlam kazandırdığı, hangi davranışın iyi ve hangisinin kötü olduğu gibi sorunları kendine konu edinen bilim, ahlak bilimi, ilmi ahlak, ahlakiyat, etik.”
Kan davası sadece bize ait olan bir şey değil. “İntikam” duygusu, “kan dökücülük”, her zaman, her yerde, her toplumda olmuştur.. Bunlar insanın fıtratına yabancılaşmasıdır..
Bütün dinler, kan dökmeyi yasaklar, ama dinler adına da kan dökülmüştür. İsrail’de yaşananlar, Haçlı seferleri ve daha birçok örnek.. Komünizm, Kapitalizmin, Faşizmin sebeb olduğu cinayetler.. Terör olayları.. Soğuk savaş..
1. ve 2. Dünya savaşını örnek alacak olursak, savaşın bizzat kendisi de genel anlamda!
Bu işin cahili, alimi de yok.. Hiroşima ve Nagazakiye atom bombası atanlar hep akıllı adamlardı.. Mafia babaları da öyle..
Her töre her zaman iyi ya da kötü değildir. İyi olanlar da var, iyi olmayanlar da.. Ama hiçbir zaman, kötülüklerin kaynağı olarak gösterilemez.. Diktatörlerin yasaları kötü biçimde kullanıyorlar olmaları, yasa geleneğini olumsuzlamak için kullanılamaz! Menderes’i asanlar ya da Hitler’in, Stalin’in cinayetleri de yasalara dayandırılmıyor mu idi? Hukuka uymayan yasa sonunda cinayet aleti değil mi? Öyle ise, bu gerçekten yola çıkarak “yasayı genel anlamda olumsuzlama” hakkından söz edebilir miyiz? Aslında töre genel bir kavramdır ve içinde birçok toplumsal davranış modelleri besler.. Bunlar zaman içinde yeniden şekillenir ve yavaş bir şekilde değişir.
Son olay “töre” ile açıklanabilir mi?
Her erdemi bilim ve çağdaşlık, her kötülüğü din ve töre ile, tarihle açıklama alışkanlığı içinde olan çevreler vardır.. Her şey evrildiğine göre, dün hep kötü kalacaktır.. Oysa bugün ve yarın da daha sonraki gün için düne aittir.. Oysa sözkonusu olan değişimdir ve bu değişim hem iyi hem de kötü yönde olmaktadır. Tereddi ciddi ve yaygın bir hastalıktır. Eskilerin dediği gibi, “Eğer ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi!”
“Cinayet”, “kan davası” aşağılık bir suçtur.. En büyük günahlardan biridir.. Bu insanlar üzerinde İlahlık ve Rablik taslamaktır.. “Töre cinayeti” diyip işin içinden çıkmak, kolaycı ve ucuz bir yaklaşımdır.. Namaz kılan insanların üzerine ateş açılmıştır..
Bu kişiler kimlerdir.. Silahları kim, nereden ve nasıl temin etmiştir? Bu cinayeti kim azmettirmiştir?.. Bu kişilerin geçmişten gelen sabıkaları var mı?
Bu işi biraz eşelersek bakarsınız arkasından korucu sistemi filan da çıkar..
Peki bu kadar eğitim veriyorsunuz, okullarınız niçin etkili olmuyor? Güvenlik sistemimiz niçin yetersiz kalıyor? Bu bölgedeki herkes potansiyel suçlu mu? Bu toprağın çocukları, halkı, tarihi hep suç ve suçlu mu üretiyor?
Hayır! Göreceksiniz bu işin içinden başka şeyler çıkacak.. “Kız meselesi, “Teyzeoğlunun husumete dayalı intikam kavgası” bana inandırıcı gelmiyor! Kan davası ise, töre ise maske takmaz.. Namazdaki adama kim niçin kurşun sıksın? Kadın-çocuk demeden öldürsün..
Korkum o ki, bu bölgeyi rahat bırakmayacaklar, Mesele Kürt-Türk meselesi değil. Bu bölge insansızlaştırılmak isteniyor.. Mutlaka birilerini bulacaklar, bir bahane bulunacak ve kan akmaya devam edecek. Tâ ki, bu plan görülüp, buna göre tedbir alınana kadar..
Sahi bu cinayetin kökleri nereye kadar gidiyor.. Koruculuk sistemine mi, toprak paylaşımına mı, köyden göçe zorlama olayına mı, geri dönüşe mi, dinden uzaklaşmaya mı? Devletin, güvenliği sağlasın diye, eline silah tutuşturduğu insanlara bakar mısınız? Bunlar T.C. Vatandaşı.. Nüfus cüzdanlarında “Müslüman” yazıyor! Ölen öldü, şimdi, öldüren tarafın tüm bireyleri kan davası korkusuyla ömürleri boyun titreyecekler! Üstelik terörden çok çekmiş bir halk bu insanlar ve teröre karşı ellerine silah verilmiş.. Her iki taraf da Kürt. O da yetmedi, akraba ya hu! Evlenecek bir kız var ortada.. Benim düşmanıma sen kız veremezsin diye elinde silah köy basıyorlar, hem de tek kişiyi hayatta bırakmamacasına!
Düşünsenize eline silah tutuşturduğunuz bu insanlar, başkasına ne yapmaz ki!
Terörle Mücadele Müsteşarlığı kurarken, önce terörün tanımı üzerinde durmak gerek. Sonra bu iş, Büyük İskender’in müsteşarlığına benzemesin! Ciğeri kediye emanet etmeyin de. Devletin içindeki terör üretim merkezlerini ne yapacaksınız? Korucularla nasıl baş edeceksiniz? Dış istihbarat kaynaklarının içerideki uzantıları ve onların desteklediği grublarla nasıl baş edeceksiniz. Mafia bağlantıları, petrol, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile baş edebilecek misiniz? Peki silahlar ya askeri bölgede saklı ise. Kişiler Yener Yermez gibi şahıslarsa.. Adamlar NATO tatbikatına giderken savaş gemisi ile uyuşturucu nakli yapıyorlarsa! Terörist dediğiniz adamlar sadece dağda değil ki. Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK, her yerde varlar.. Rütbeli, rütbesiz, şeyh, fahişe, hepsi var!
Bana sorarsanız Mardin’deki bu insanın kanını donduran katliamda başka bir şeyler daha olmalı.. Zaman içinde ortaya çıkar.. Köyden göçedenlerin topraklarını üzerine geçirmiş köyde kalanlar. Bu toprakları kendi aralarında paylaşmışlar.. Birileri şimdi geri dönmek isteyince, tabii toprak sorunu çıkıyor ortaya. Onun için köye geri dönüşü engelleyen birileri var. Birileri ise (vurulan taraf) geri dönüşü destekliyor.. Bu durumda tapuların incelenmesi gerek.. Ölen, öldürülen, köyden giden, geri dönmek isteyen herkesin ifadesine başvurmak gerek. Yoksa ölen 44-45 kişinin arkasından ağlamak, eline silah tutuşturulan 8-10 kişiyi hapse tıkmakla bu iş bitmez.. Bitmemeli.. TBMM ve hükümet koruculuk sistemini mercek altına almalı. Bütün korucu grubları, tek tek ve grub olarak mercek altına alınarak incelenmesi gerek.. Hem de hemen, çeteler, halkı sokağa dökemediler ama, korucuları sokağa dökmeyi başarırlarsa, terör neymiş o zaman görürsünüz siz!
Yok hava operasyonları ile terör hedefleri vuruluyormuş, terörün son çırpınışları imiş. Geç bir kalem. Ben İran’da, Irak cephesinde bulundum. Bosna’da, Afganistan’da olanları izledim.. Günlerce yoğun havadan ve karadan bombalama yapıldı. Her saat gökten yüzlerce bomba yağdırıldı, sonunda direniş de devam etti bir şekilde, hayat da.. 2-300.000 kişi ile birkaç bin kişiye karşı, havadan ve karadan sürdürülen operasyon sonunda katedilen mesafe ne? Ormanlar yakıldı, hayvancılık bitirildi, köyler boşaltıldı, tarım yapılamaz oldu. Dağlardaki canlı flora tahrip oldu.. 30 yıl geçti aradan, sonuç ne? Yüz milyarlarca dolar harcadık. Sağlıktan ve öğretimden kestik ölüm makinelerine, silaha harcadık bu parayı.. Bu parayı birkaç bin kişiyi yok etmek için değil, bunun dörtte birini bu insanları kazanmak için harcasaydık keşke! Bu kadar öfke yerine bunun dörtte biri kadar sevgi gösterebilse idik..
Gelinen noktada, NATO tatbikatı için İtalya’ya giden gemi ile uyuşturucu sevkıyatı haberleri ile birlikte, Kadir Gecesinde camide toplanan insanların fişlenmesi ve tutulan zabıtlara tanık oluyoruz. Cami cemaati topluca tekbir getirmiş. Başka ne getirecekti ya hu!
Daha fazla kan değil, daha fazla merhamet gerek bize..
Dini baskı altına almak değil, dini hayatın güçlendirilmesi gerek..
Bu utanç bize yetmez mi? Bu kan ve gözyaşı, kan davası, etnik çatışma, insanların inançlarını, dillerini, kimliklerini, kültürlerini baskı altına alma çabaları bitsin artık.. Ha bu bize ders olsun. Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi