Ö. Vehbi Hatipoğlu

Ö. Vehbi Hatipoğlu

İnsan nasıl canavarlaşır?

İnsan nasıl canavarlaşır?

Saadet Partisi Genel Merkezi'nin görevlendirdiği Lütfü Esengün, Hüsamettin Korkutata ve Ahmet Cemil Tunç Bey, Diyarbakır ve Mardin İl Başkanları ile çevre ilçelerin başkanlarından oluşan kalabalık bir heyetle taziyede bulunmak ve olayı mahallini incelemek için Bilge Köyü'ndeyiz.

Burada insanın kanını donduran bir katliam yaşanmış. Tamamı 35 haneden oluşan köyden 44 cenaze çıkmış. Oysa köyün tamamı akraba. Köyde imam ve öğretmen hariç hiçbir yabancı yok. Hayatını kaybedenlerin tamamı birinci dereceden akraba. Katliamın failleri olarak tutuklanan ve arananların tamamı da ölenlerin birinci dereceden akrabaları.

Bir insanın eline silahı alıp ablasını, amca, teyze, hala veya dayı çocuklarını acımasızca öldürmesi mümkün mü? Yaşlı teyzesinden kundaktaki yeğenine kadar ...İnsanoğlu bu kadar canavarlaşabilir mi? Fail bir kişi olsa cinnet dersiniz. Oysa bir değil bir düzine insanın bu katliamı gerçekleştirdiği iddia edilmektedir. Bir düzine insanın da bir anda cinnet geçirdiğini kabul etmek herhalde mümkün değildir.

Bize olayı anlatan aile büyükleri, aralarında hiçbir husumetin olmadığını, kız isteme veya namus meselesi gibi ağır tahrik sayılabilecek hiçbir olayın meydana gelmediğinin altını çiziyorlar. Medyada yer alan birçok haber ve yorumun hayal mahsulu olduğunu vurguluyorlar. Onlar da olayı izah etmekte güçlük çekiyorlar. Çünkü hiçbir mantığı yok...

Elbette ki insan hayatına kastetmenin hiçbir haklı mazereti ve gerekçesi olamaz. Böylesi bir vahşeti ise canavarlar bile yapmaz.

Olayın gerçekleştiği köy bir korucu köyü. Koruculuk kurumunun ne olduğunu, nasıl işlediğini, korucuların yaşam biçimini bilmeyenler silahla iç içe bir yaşamın insanı hangi psikolojiye mahkum ettiğini de algılamada zorlanırlar. Korucu elinde devletin silahı, köyünü koruyan veya dağda terörist avına çıkan insandır. O silahla yatar kalkar. Korucu köyünde doğan çocuklar bizim çocuklarımız gibi alış veriş merkezlerindeki mağazalardan aldıkları plastik silahlarla oynamazlar. Bebekken kundaklarının yanı başında duran silahları görürler. Babaları gecenin karanlığında kucaklarına aldıkları keleşlerle nöbet bekler. Silah erkek olmanın, adam olmanın, güçlü olmanın simgesidir. Silah hayatın bir parçasıdır. İlköğretim çağına giren erkek çocuk keleş kullanmayı bilir. Bilmesi değil, bilmemesi ayıp kaçar.

Silah hem güç hem de statüdür bu bölgede. Silah hem hak ve adaletin hem de zulmün aracıdır bu bölgede. Silah, feodal beylerin gücüne güç katar bu bölgede. Silah bir gün gelir bir bakarsınız onu kendisine verene doğrulur ve ölüm kusar bu bölgede. Ölmemek için öldürmek üzerine kurgulanmış bir yaşam felsefesinin doğal sonucudur katliamlar, acı, keder ve göz yaşları.

Oysa biz yaşatmak için yaşamak gerektiğini öğütleyen muhteşem bir medeniyetin mensuplarıyız. Haksız yere bir insan öldürenin bütün insanlığı öldürmüş gibi olduğuna inanan insanın yaşama hakkına saygıyı Allah'a ibadet olarak gören bir dinin mensuplarıyız. Sevgiyi, adaleti, merhameti emreden bir medeniyeti ve onun hayat veren ilkelerini,öğretilerini unutturma çabasında yarışanlar; acaba peş peşe tanığı olduğumuz hunharlıkları nasıl yorumluyorlar?

Kız arkadaşının başını kesen, annesini bıçakla doğrayan, babasını sevgilisine öldürten, eşini aşığına kurşunlatan, öğretmenini tehdit eden, polisi askeri acımasızca kurşunlara hedef yapan, tablo neyin habercisi?

Bize ne oluyor Allah aşkınıza... Dün düşmanının yarasını saran el, bugün nasıl oluyor da öz amcasını, yeğenini, teyzesini kurşunlayabiliyor? Saçını okşadığı arkadaşının kafasını testere ile kesebilecek kadar nasıl canavarlaşabilir ve aynı yastığa baş koyduğu eşine nasıl kıyabilir bir insan?

İnsanı insanın kurdu haline getiren, gücü hak sebebi olarak telakki eden, zayıfı ezmeyi marifet bilen vahşi uygarlığın materyalist değerler sistemi insanlığımızı kemiriyor. Vicdan ve merhameti geri kalmış toplumların duygusal fantezisi olarak gören canavarlaşmış değerleri örtülü veya örtüsüz şekilde eğitim proğramlarına şırınga eden anlayış terk edilmedikçe, milli manevi ve ahlaki değerleri önceleyen bir eğitim programına dönülmedikçe sorunu çözmek mümkün olmayacaktır.

Türkiye tez elden yeniden bir din ve ahlak eğitimi programını hem yaygın hem de örgün eğitim kurumlarında hayata geçirmelidir. Kitle iletişim araçları, yazılı,görüntülü ve elektronik medya manevi ve ahlaki değerler ile ilgili çalışmalar yapmalıdır. Aksi takdirde şiddet ve acımasızlık en büyük sosyal afet haline gelir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ö. Vehbi Hatipoğlu Arşivi