Serdar Arseven

Serdar Arseven

Van minut Tayyip Bey!..

Van minut Tayyip Bey!..

Mayın işinin “kilit” noktası şu: Temizleyecek olan firma aynı zamanda tarımsal üretim de yapacak!.. Yani öyle bir firma olacak ki; hem mayından hem de tarımdan anlayacak!..
Bu iki işi de sadece İsrail'li terörist silah firmaları yapıyor!..
Üç “T” yani;
“T”emizlik, “T”arım ve bu arada “T”erör!..

İki Kıbrıs büyüklüğündeki arazinin mayınlardan “Siyonistler” tarafından “temizlenecek” olması... Ve bu durumun da “Ne yapalım, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kuvveti o mayınları çıkartmaya yetmiyor”la izaha çalışılması ne hazin bir durumdur!..
Ne güzel, gömdüğünü çıkartamayan bir Kuvvetimiz var!..
Gömme kuvveti var ama çıkarma kuvveti yok!..
Ve yine ne güzeldir ki; hükümetle hemen hiçbir mevzuda anlaşamayan Kuvvetimiz, bu konuda üç aşağı beş yukarı “mutabakat” modunda!..
Kurumlarımız kol kola,
Ver ihaleyi Mişon'a!..

Bu işin şakası yok. Hiç kimse “sorumluluktan” kaçmaya, dikkatleri başka taraflara çekmeye kalkmasın!..
Türkiye-Suriye sınırındaki 216 bin dönümlük alanı, 49 yıllığına (aslında süresiz olarak!) “siyonistlere” teslim etmenin de, teslim edilmesine göz yummanın da vebali ödenemez!..
Şu hale bakın;
Erdoğan, Başbuğ, Canikli...
“Mutabakat” halinde...
Deklare ediyorlar: “Bizim devlet bu işte aciz kalmıştır!.. Devletin herhangi bir biriminin kendi araç, ekipman, insan gücüyle ve kendi imkanlarıyla mayınları temizleyemeyeceği bugüne kadar yapılan çalışmalarla ortaya çıkmıştır. Bu işi Silahlı Kuvvetler beceremez!.. Buna teknolojimiz de paramız da yetmez!..”

Bu ne acı bir tablodur böyle!..
Bir devlet, acziyetini itirafta bu kadar mı pervasız olur!..
O devlet ki, yıllar yılı dünyanın en pahalı benzinini, en pahalı doğalgazını, en pahalı istihdam vergisini vesairesini yüklemiştir vatandaşının sırtına!..
Yıllar yılı fedakarlık istemiştir; “aydınlık yarınlara, aydınlık yarınlara” diye diye!..
“Öl; bu vatan için sen de öl, sen de sen de!..”

Ve, nesillerin karşılıksız fedakarlıklarıyla bugünlere gelen devlet, şimdi gececek karşıma... “Ben yapamıyorum, siyonistler yapabiliyor” diyecek!..
O devletin handiyse periyodik darbe yapan; örtüyü, ilahiyi, Kur'an eğitimini “muhtıralık tehditler” olarak önümüze uzatan Silahlı Kuvvetler'i, mayın temizleme işini “kıvıramayacağını” itiraf edecek!..
Kemalizmi, laikliği filan bulunmayan üç milyon nüfuslu bir terörist devletçiğe muhtaç olacağız, kendi Silahlı Kuvvetlerimizin döşediği mayınları temizleyebilmek için!..

Hükümetten açıklamalar geliyor...
Efendim; ne fark var?!..
Suriye sınırındaki topraklarımızla Muğla'daki topraklarımız arasında ne fark var!..
Moda’yla, Caddebostan'la Suriye sınırı arasında ne fark var!..
Hepisi vatan toprağı, hepsi bizim!..

Ya buna kim inanır;
Aptal mı bu millet!..
Caddebostan'dan “kuyumcu dükkanı” işleten bir Ermeni ile 605 kilometrelik Suriye sınırımızda 49 yıl boyunca “hüküm sürecek” olan Siyonistin tehdidi eş mi olacak?..
Ne demek; “Ha Ümraniye ha Suriye!..”
O sınırda 49 yıl boyunca “hububat” ekiciliği yapmakla yetinecek, tarımsal ve de mayınsal Siyonist, öyle mi?..
Başka hiçbir şey yapmayacak ya da yapamayacak!..
Devletimiz; hani, o tanklarını tamirde, mayınlarını temizlemede İsrail'e muhtaç olduğunu deklare eden devletimiz, “amaç dışı faaliyetler” sözkonusu olduğunda “dur” diyecek...
Diyebilecek!..
Buna muktedir!
Mayınlarını temizletmek için “muhtaç” olduğu İsrail'in tezgahlarını etkisiz kılmaya muktedir ama mayın temizlemeye değil!..
Öyle mi?..
“AK Parti iktidarda olduğu müddetçe ve Davos'ta 'One Minute' kükreyişiyle cümle düşmana korku salan Erdoğan Başbakanlıkta bulunduğu müddetçe!..”
“Sen gönlünü ferah tut!..”
Yazık ki; Başbakan “Bir dönem sonra yokum!..” dedi...
Ve yazık ki Cumhurbaşkanı Gül de, “Hiçbir hükümet kalıcı değildir” diye ekledi.

Bir de Sayın Başbakan, “İki Kıbrıs büyüklüğündeki arazimiz, İsrail'e peşkeş mi çekiliyor!” yollu tepkilere karşılık verirken... Konuyu tamamen alâkasız yerlere taşımaz mı?..
Hani, “Olmaz böyle şey, yaparlar mı?.. Mümkün değil” diyen AK Partilileri bile endişeye sevk edici bir tavır!..
Başbakan; bugün “İsrail yayılmacılığına dikkat çeken”lerin, “azınlıkları bu ülkeden kovanlarla” aynı zihniyette olduklarını öne sürerek savunuyor, “mayın temizleme” konusundaki pozisyonlarını...
Bu arada; “yabancı sermaye” düşmanlığı ile “Siyonizm karşıtlığını” da bir kefeye koyuyor!..
Ne alâkası var?..
Filistinliler bugün; 1, 3, beş, bin, 10 bin, 100 bin derken, “çoğunluk” haline gelen “Irkçı teröristlerle” uğraşmıyor mu?..
Siyonizmin, “azınlıktan çoğunluğa” evrilme potansiyelini yakın tarih göstermiyor mu?..
Van minüt yani!..
KURTULMUŞ'TAN MECLİS'E MAYIN ÇIKARTMASI!..
SP Lideri Numan Kurtulmuş bugün Meclis'te “mayın uyarısı”nda bulunacak!..
Daha doğrusu “Siyonizm” uyarısında!..
Dün kendisiyle konuştum;
“Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan'a görüşlerimizi içeren bir dosya sunacağız” diyen Kurtulmuş, şöyle devam ediyor: “Bu mesele, bana 1 Mart tezkeresini hatırlatmakta!.. O günlerde de büyük sıkıntı vardı, AK Parti grubunda. Yine bakıyoruz, iktidar partisi grubunu toplamakta zorlanıyor. Sayın Başbakanın grubunu iknaya çalışması da bu konunun yeterince olgunlaşmadığını göstermekte. AK Partili vekillerin de sindiremedikleri bir durum var ortada.”
Evet, 1 Mart tezkeresinin öncesindeki gibi, büyük bir tedirginlik var!..
“Mayınlar” mutlaka temizlenmeli de, bu işin hiçbir tarafında “Siyonist teröristler” olmamalı!..

Kurtulmuş buna benzer mesajları yarın Meclis'te net bir şekilde vereceğini söylüyor...
Ve son olarak, Sayın Başbakanın kendisine cevap verirken kullandığı “Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu, acaba kazandık mı?..” sorusunun mevzu ile alâkasızlığına dikkat çektikten sonra, şu ilginç soruyla muhatabına karşılık veriyor: “On yıllar boyunca Siyonizmle mücadele etmiş olan Sayın Başbakan'ın birden bire böyle bir yola yönelmesinin sebebi... Acaba ne ola?..”



Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi