Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Amerika bir İslam ülkesi mi?

Amerika bir İslam ülkesi mi?

ABD Devlet Başkanı Barack Hüseyin Obama ilk yurtdışı resmi gezisini Türkiye'ye yapmıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşma, büyük yankılar uyandırmıştı.

Dün Mısır'ın başşehri Kahire'den İslam dünyasına seslendi. (Bu konuyu ayrıca değerlendireceğim.)

Bu konuşma öncesinde Obama'dan şaşırtıcı bir mesaj düştü medyaya.

Obama, Fransız TV kanalı Canal Plus'a verdiği demeçte, "ABD'deki Müslümanları sayarsak, ABD'nin dünyanın en büyük Müslüman ülkelerinden biri olduğu görülür" dedi.

Obama, buradan yola çıkarak, "ABD ve Batı dünyası, İslam'ı daha iyi tanımayı öğrenmelidir" noktasına geldi.

Obama'nın birinci cümlesi hiç kuşkusuz oldukça ilginç.

"ABD, dünyanın en büyük İslam ülkelerinden biri..." cümlesi...

Nüfus miktarına bakıyoruz. 2008 verilerine göre 305 milyonluk ABD nüfusu içinde Müslümanlar, 6.5 milyon nüfusla yüzde 2.11'e tekabül ediyor.

Bu çok büyük bir rakam ve oran değil. Ama ABD Başkanı, ülkesini "ABD'deki Müslümanları sayarsak" deyip, "En büyük İslam ülkeleri" arasına sokuyor.

Acaba neden?

Bu soruyu soruyorum. Çünkü, bir ara, bizim eski bir Genelkurmay Başkanımız (Hilmi Özkök) "Türkiye bir İslam ülkesi değil" deyivermişti.

Bu durumda, asıl soru şu değil mi?

Türkiye neden yüzde 90'larda bir nüfus çoğunluğu ile Müslüman olduğu halde "İslam ülkesi" olmuyor da, Amerika'nın, yüzde 2.11'lik Müslüman nüfus oranıyla en büyük İslam ülkelerinden sayılması isteniyor.

Bu, işin özünde, kendinizi nerede konumlandırdığınızla ilgili önemli bir meseleyi gündeme getiriyor.

Konuyu daha iyi değerlendirmek için birkaç bilgiyi daha paylaşmamız gerekiyor.

Lozan müzakerelerinin yapıldığı masanın bir tarafında İtilaf Devletleri temsilcileri vardı, diğer tarafında Türk temsilci heyeti.

İngilizler'i, önemli devlet adamı Lord Curzon temsil ediyordu.

Lord Curzon, ikide bir "İngiltere en büyük İslam devleti olarak..." diye söze başlıyor ve cümlenin sonunda, mesela "Osmanlı Devleti'nin elinde bulunan Mukaddes Emanetlerin Araplar'a verilmesini" talep ediyordu.

Türkiye'ye karşı "En büyük İslam devleti" iddiasıyla "Araplar adına" bazı taleplerde bulunmak çok ilginç bir durum değil mi?

Bir ara, Rusya Devlet Başkanı sıfatıyla Viladimir Putin'in de, ülkesini "En büyük İslam devletlerinden biri" olarak nitelediğine tanık olunmuştu. Putin, bu özelliğiyle Rusya'nın İslam Konferansı Teşkilatı'na gözlemci üye sıfatıyla katılmasını istemişti. Ve bu ısrarlı talep, sonunda Rusya'yı İKÖ'de gözlemci üye haline getirdi.

İşte böyle...

Amerika, Rusya, İngiltere...

İslam ülkeleri...

Eminim, Fransa için de "İslam ülkesi" diye nitelenmek, bizdeki kadar reddedilmeye layık bir vasıf olarak görülmeyecektir.

Nasıl oluyor bu?

Zannımca şöyle oluyor:

Adını saydığımız ülkeler, global güç olma iradesi taşıyor ve büyük İslam dünyası ile kurabildiği her alakayı, stratejik bir değere dönüştürmeye çalışıyor.

İngiltere söz konusu olunca, sömürge ilişkisi bile, İslam dünyası ile aidiyet ilişkisi halinde algılanıyor.

Amerika'nın İslam coğrafyası ile ilişkileri, onu minicik Müslüman nüfusundan yola çıkarak, İslam dünyasına aidiyet duygusuna yöneltiyor.

Rusya'nın hakeza... Müslümanlıkla ilişkilenmeyi, kendisi için bir güç haline getirmeyi arzuluyor.

Ya biz?

Biz, İslam'la ilişkilendirilmekten garip biçimde ürküyoruz.

Amerika'nın Türkiye ile İslam ekseninde ilişki kurmasını yadırgıyor, "Ilımlı İslam" sözcüğünden müthiş bir paranoya üretiyoruz.

"İslam ülkesi" diye tanımlanmanın, Türkiye'ye bir fatura getireceği kaygısına sürükleniyoruz.

Bunlar, taa Osmanlı'nın yıkılış günlerinden bu yana yüreğimize salınan korkular...

"Kendimizi İslam ülkesi diye tanımlarsak, İslam ülkelerinde çıkarları bulunan emperyalist güçler bize büyük bedel ödetirler" korkusu...

Yani Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa...

Sömürgeci ilişkilerle İslam ülkeleri...

Biz dostluk, kardeşlik, kültür-tarih birlikteliği ile İslam ülkesi değiliz...

Bu çarpık bir denklemdir.

İslam ülkeleri, bu çarpık denklem içinde birbiri ile konuşmaktan, birlikte iş tutmaktan kaçınır hale getirilmişlerdir.

Bu çarpık denklem sayesinde, İslam Konferansı Teşkilatı'nın içi on yıllar geçmesine rağmen yeterince doldurulamamıştır.

Bu çarpık denklem sayesinde, kimi İslam ülkelerinin birbiri ile diplomatik ilişkisi bile yoktur.

Bu çarpık denklem sayesinde, her bir İslam ülkesi, Amerika ile Rusya ile İngiltere ile dostça konuşur, birbirinin dilini anlamakta zorlanır.

Türkiye, yakın zamanda, bu çarpık denklemi değiştirmeye ve doğru buluşma zeminleri oluşturmaya çalışıyor.

Kimliğinden utanmamak, bu işin elifbası olmalı.

Bu elifbayı aydınlarımızın sökmesi herhalde Türkiye için en acil mesele olarak görülüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi