Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Mülteci sorunu..

Mülteci sorunu..

Dün 600 mülteciyle bir piknikteydik. İHH’nın düzenlediği Mülteciler pikniğinde, Irak’tan kaçıp gelen bir ailenin dramını dinledik..
Irak’ın işgali sırasında bombalanan bir köyde, hamile bir kadın bombalardan etkileniyor.. Yara bere içinde bir çocuk dünyaya getiriyor. Kadın, çocuğu kurtulsun diye, kocasının çocuğunu alıp Türkiye’ye gitmesini istiyor. Türkiye’ye geliyor, para yok. Avrupa’ya gitmeye karar veriyorlar. Ama vize yok. Geri İstanbul’a dönüyorlar. Aç ve perişan vaziyette İHH tarafından bulunuyorlar.. Çocuğun tedavisi yapılıyor. Annesi ve kardeşleri bulunuyor Irak’ta, onlar da getiriliyor.. Şimdi bu aile BM gözetiminde Kanada’ya gönderiliyor..
Türkiye Doğu ile Batı arasında, Kuzey’le Güney arasında, 3 kıtanın kavşak noktasında bir ülke.. Ama işin garip yanı bir mülteci yasamız bile yok..
Oysa Balkanlar’a, Kafkaslar’a, Ortadoğu’ya, Doğu’ya, Batı’ya göç vermiş ve göç almış bir ülkeyiz.. Topraklarımızda 30’u aşkın ülkenin bakiyesi yaşıyor.. Türk Dünyası, Hilafete bağlı topraklar, Ortadoksluğa bağlı topraklar, Osmanlı sınırlarındaki devletleri düşündüğünüzde, bu günkü 202 devletten 110’u bir şekilde İstanbul’a bağlı idi..
Biz Müslüman bir topluma sahibiz. İslama göre, yeryüzünün bütün mazlumları, açları ve çocukları, ümmetin yetimidir.. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti olmanın bize yüklediği bir sorumluluk var.
İslam Medeniyeti’nin temelleri Medine’de, bir Ensar ve Muhacir dayanışması, işbirliği sonucu şekillendi..
Ebu Eyyüb el Ensari derken, yardım edici ev sahiplerinden söz ediyoruz ve Ensar’dan bir sahabi İstanbul’da muhacir konumundadır..
Hicret konusunda bir fıkha sahip bir ümmetin, bu gün Haymatloslara, mültecilere bu kadar ilgisiz kalmasını anlamak mümkün değildir.
Özellikle ve öncelikle yurtlarından çıkartılmış ya da çıkmak zorunda kalan insanlara yardım elimizi uzatmak, farzı kifayedir bizim için..
Çeçen muhacirlerin bu topraklarda başına gelenleri biliyorum.. Hayır! Böyle bir şey olamaz..
Biz bu konuda sadece Müslüman halklara değil, herkese kucak açmak zorundayız.. Hatta bunu sadece devletten beklemiyorum, Müslüman halka verilen bir görev ve sorumluluktur bu.. Yoksulluktan kurtulmak istiyorsak bu insanlara sahip çıkmak zorundayız.. Resulullah, yoksulluktan şikâyet edene, sadaka vermesini öğütlemiştir.. Bu işi batılı iktisatçıların ekonomik modelleri ile anlamaya, açıklamaya çalışırsak çözemeyiz.
Kadere, rızka ve ecele hükmeden bir Allah’ın yeryüzünde halifesi olmak misyonu ile konuya bakmamız gerekiyor..
Bırakalım diğerlerini, daha Ahıska Türkleri’nin sorunlarını çözemedik.. Hani burada yaşarken devletin gönderdiği, daha sonra geri döndüklerinde kendilerini yabancı olarak kabul eden bir siyasetten söz ediyorum.. Balkanlar’dan gelenlerin bir kısmı da böyleydi.
Daha yüzyıl önce Cezayir’den Yemen’e, Bosna’ya kadar bir ve beraber değil mi idik?..
Bırakalım bu insanlar için kanun çıkartmayı, önce şu mültecilerden defter parası, evrak parası diye alınan paradan vazgeçemedik daha.. Etmeyin, yapmayın, bu insanları dilenciliğe mecbur bırakmayın..
Bilmiyorum sorunun çözümünde anayasal bir engel mi var? Ya da neden korkuyorlar..
Tabii, biz daha kendi insanımızın insan hakkını güvenceye kavuşturmadık ki, sıra mültecilere gelsin..
Ama bu da bir insan hakkı olarak önümüzde duran bir görev.
Cumhuriyet ve Büyük Millet Meclisi mana ve mefhum olarak hilafetin sorumluluğunu üsleniyorsa, bu insanların dertlerine çözüm üretmek de aynı zamanda devlete düşen bir görevdir. Diyanet’e ve vakıflara düşen bir görevdir.. Dini vakıfların imkanlarından yararlanılarak Türkiye’nin dört bir yanında mülteci kampları açılabilir. Diyanet ve vakıflar, Kızılay, İHH, Mazlum-Der gibi kuruluşlar bu konuya sahip çıkabilir.
Bu konu hepimize düşen bir görev.. Bunu da bir köşeye not edelim.
Mülteciler sözkonusu olunca, Gıda Güvenliği Hareketi’nin GDO’larla ilgili basın toplantısına katılamadım.. Kemal Özel’in tarım politikalarına ilişkin açıklamaları ve bu konuda GDO’lu ürünlerle ilgili yapılan yeni düzenleme konusundaki yazılarını da titizlikle takip etmek gerek..
Dünya yeni bir durum, yeni bir tehdit ve yeni örtülü bir savaş tehdidi ile karşı karşıya..
Ve sanırım bu savaş ötekilerden sonuçları itibarı ile daha yıkıcı olacak.. Aile ve ahlak gibi “para” etmeyen işlerle kimsenin ilgilendiği yok.. Parlak domateslerin içine gizlenmiş GDO bombalarını yutmaya hazır o kadar çok insan var ki..
Pazardaki tezgahtarın elindeki sebze ve meyvelerin her biri midenize fırlatılan bir el bombasına dönüşmesin sakın.
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi