Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Sultan IV. Murad dönemi “andıç”ı!

Sultan IV. Murad dönemi “andıç”ı!

“Osmanlı Devleti zamanında, şimdi olduğu gibi ordu siyasete müdahale eder miydi?” sorusuna dünden beri cevap arıyoruz...
Dün Sultan II. Osman (Genç Osman) döneminden acı mı acı, vahim mi vahim bir örnek vermiştik...
Bugün Sultan IV. Murad döneminden bir örnek vereceğiz...
Devletin bekası açısından bu da acı, bu da vahim...
Kestirmeden şunu söyleyelim ki, ordunun tarihte de maalesef siyasete müdahaleleri, muhtıraları ve “andıç”ları var...
Ama aradan bunca yüzyıl geçti.
Ordunun siyasete müdahalesi sonucu öldürülen Sultan II. Osman’dan sonra padişah olan Sultan IV. Murad dönemini bir ibret tablosu olarak, özetlemeye çalışacağım. (Geniş bilgi için bakınız: Sutlan IV. Murad, Yavuz Bahadıroğlu, Nesil Yayınları, 0212 551 32 25).
¥
Bağdat Fâtihi Sultan Dördüncü Murad onbir yaşlarında iken padişah olup atalarının tahtına oturdu...
Arkasında Genç Osman gailesi, önünde ise Yeniçeri Ocağı’nın serkeşlikleri vardı. Devleti ne Padişah yönetiyordu, ne de “Padişah Naibi” sıfatını taşıyan annesi: İpler fiilen yeniçeri generallerinin (Yeniçeri Ağaları) ellerindeydi.
Zaten tarihimiz bu döneme “Ağalar (generaller) Saltanatı Dönemi” diyor.
Ordunun siyasete müdahalesinin de tarih içindeki en çarpıcı örneklerinden birini teşkil ediyor.
Ağalar Saltanatı döneminde her şey başıboş kalmış, rüşvet alıp başını gitmişti.
Devlet israf içinde yüzerken, halk ağır vergiler altında bunalıyor, Yeniçeri Ocağı ise askerlikten başka her şeyle uğraşıyordu...
Askerler At Meydanı’nda (Sultanahmet Meydanı) salıncaklar kurup ahaliyi silah zoruyla salıncağa bindiriyor, böylece paralarını alıyorlardı.
Kısacası, devleti kılıçlarının gölgesinde kuran Ordu tümüyle şirazesinden çıkmıştı. İşi o kadar ileri götürdüler ki, yaptıklarını hoş karşılamayan Sadrazam Hafız Ahmed Paşa’nın kellesini istediler...
Buna razı olmayan çocuk Padişahın yüzüne karşı, “Virmez isen vaziyet başkaca olur” şeklinde, kendisini de öldürebileceklerine ilişkin tehditler savurdular. (Sultan Genç Osman’ı daha az geçerli sebepler yüzünden boğmamışlar mıydı?)
Sonuçta devlet yönetiminde pişmiş, son derece deneyimli Sadrazamın Hafız Ahmed Paşa’nın kellesini aldılar.
Topal Recep Paşa sadrazamlık makamına kuruldu. Ve ilk işi, zaten son derece ağır olan vergileri daha da ağırlaştırıp israfı yaygınlaştırmak oldu.
Ocağın serkeşliklerine dayanamaz hale gelen İstanbul esnafı bıkkın, yılgın, yorgun ve perişandı. Bıçak kemiğe dayanmış, sabır taşı çatlamıştı...
Hemen bir şeyler yapılmazsa ortada ne İstanbul kalacaktı, ne devlet.
Yeniçeri Ocağı’nın aklı başında serdarları ise kara kara düşünüyor, bir çıkış yolu arıyorlardı. Bu böyle gitmezdi, gitmemeliydi.
Bozulmuşluğun gayyasında çırpınan Yeniçeri Ocağı’nı, devlet düzeniyle birlikte yeniden inşa edecek bir himmet eli uzanmalıydı.
Öte yandan çocuk Padişah da durumun farkındaydı. Annesinin ve generallerin zoruyla Sadrazam yaptığı Topal Recep Paşa’ya sık sık hesap soruyor, ancak her seferinde annesinin savunmasına tosluyordu: “Sen bu işlerle kafanı yorma aslanım, hamdolsun Sadrazam’ın ve Ağaların (dönemin generalleri) teb’anı (milletini) gül gibi idare ediyorlar.”
Hâlbuki güller yolunmuş, dikenler ise halkın artık yüreğine batıp kanatmaya başlamıştı.
Sultan Dördüncü Murad nihayet delikanlılık çağına geldi. Hemen her gece kıyafet değiştirip sokağa çıkıyor (tebdil çıkma), halkı bilinçlendiriyordu.
Böylece ilk “irade imtihanı”nı vermiş, sarayın taş duvarlarıyla birlikte etten-kemikten oluşan “dalkavuklar duvarı”nı da aşmıştı.
Halk onu tanıyor ve seviyordu.
Halktan aldığı güçle annesini saltanat naipliğinden azledip Eski Saray’a (Bayezit’deki İstanbul Üniversitesi) gönderdi, yeniçeri generallerinin baskısıyla sadrazamlığa getirdiği Topal Recep Paşa’yı ise cellâda verdi...
Padişah’ın, milletin iliğini sömüren eski sadrazamı cellâda vermeden önce, “Beri gel bre topal zorba başı!” diye seslenmesi meşhurdur.
Osmanlı Devleti’ni o günlerde yıkılmaktan kurtaran saik, genç Padişahın işte bu çıkışıdır.
Sonrasında Yeniçeri Ocağı’nı hızla siyasetten arındırdı, eğitti, yeniden yapılandırdı ve gitti Bağdat’ı fethetti.
Çok sonra gelen Sultan II. Mahmud ise Yeniçeri Ocağı’nı ıslah etmeyi göze alamadı. Ortadan kaldırma yoluna gitti. Kışlalarını topa tuttu. Çok kan döktü. Millî bünyeye büyük yara açtı.
Kuşkusuz Sultan IV. Murad’ın “ıslah” metodu daha yerinde idi.
Yarın Yavuz Sutlan dönemini konuşalım inşallah!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi