Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Rahmi Koç ve Denizaltı’ndaki keşif!

Rahmi Koç ve Denizaltı’ndaki keşif!

Rahmi Koç; bugünlerde hem gündemde, hem de ekranlarda... Kimi, Rahmi Koç’un “tekneyle dünya turu”nu konuşuyor, kimi de Koç’un “ekonomik gidişat”la ilgili görüşlerini almak için onu ekranlara çıkarıyor...
Rahmi Koç, dün de “Ergenekon soruşturması”ndan dolayı gündemdeydi... Sabah saatlerinde ajanslardan geçen haberler şöyleydi:
“Ergenekon” soruşturmasını yürüten savcılar eşliğinde, Rahmi Koç Müzesi’nde “keşif” yapıldığı bildirildi.
Alınan bilgiye göre, müzede ziyarete açılan bir “denizaltı”nda bulunan “bomba”ya ilişkin, “Ergenekon” soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcıları eşliğinde polis tarafından “keşif” yapıldı.
SERGİLENMEYEN ESERLER VAR MI?
Evet, haber bu kadar... Gördüğünüz gibi; “ayrıntı” yok!.. Bu “keşif” niye yapıldı, “ne gibi bulgulara ulaşıldı” veya “netice” ne oldu?..
Hiçbir bilgi yok.
Bilgi olmadığı için de; Rahmi Koç’un “Ergenekon paniği” yaşayıp yaşamadığını elbette bilemiyoruz...
Yine bilmiyoruz ki;
Koç Müzesi’nde sergilenen Uluç Ali Reis Denizaltısı’nda bulunan “bomba”ların ve “patlayıcı”ların dışında “sergilenmeyen” tarihi eserler de var mıdır?.. Varsa, onlar niye sergilenmiyor?.. Yoksa, “derin dalışlar”da bulunan “eser”ler sergilenmeye değer mi bulunmuyor?!?..
Her neyse... “Merak”ımı bu şekilde dillendirdikten sonra, sormak istiyorum: “Rahmi Koç, niye her yerde?”
Öyle ya;
“Karada” o!..
“Denizde” o!..
“Havada” o!..
Hani, bazı insanlar için; “Her taşın altından çıkıyor” derler ya, Rahmi Koç da öyle!..
Sadece “taş”ların altından değil, “yaş”ların da, “kuru”ların da altından o çıkıyor!..
“Hükümeti yıkma” iddialarının altından o çıkıyor!.. “Tuncay Özkan’a destek” iddialarının altından o çıkıyor!.. Malûm, geçmişte de “Bizans’ı ihya” stratejisinin altından o çıkmıştı!..
Tüm bunları bir arada değerlendirince, insan sormadan edemiyor:
“Bu adam ne yapmaya çalışıyor?”
Tersini sormak da mümkün;
“Bu adamın yaptıklarının hesabı niye sorulamıyor?.. Onu bir koruyan-kollayan mı var?..”
Herhangi bir “bilgi”ye veya “duyum”a dayanmayıp, sadece “tahmin”lerime dayalı olarak söylüyorum ki;
“Koç’un eylemleri”yle ilgili “odalar dolusu dosya” bulunuyor olmalıdır!..
Bu “dosya”lar içinde, İzmir’deki “Bizans’ı ihya gösterisi”nden tutun da, “Ergenekon sanığı Tuncay Özkan’a verdiği cansuyu”na kadar bütün “bilgi” ve “belge”ler mevcut olmalıdır!..
Merak ediyorum;
Bütün bu “ilişki”ler ve “girişim”ler “Türkiye aleyhine görülmediği” için mi sorulamıyor?..
ERGENEKONCU TUNCAY’A KIYAK
O günlerde, İzmir’deki bu “etkinlik”(!) hakkında epey gürültü-patırtı çıktı ama, Koç’un üzerine gidilip de; “Ne yapıyorsun sen?.. Senin amacın ne?” diye soran olmadı.
Eee, Rahmi Koç da, “yaptıklarının yanına kâr kaldığını” görmüş olmalı ki; “icraat”larına devam etti elbette!..
Bu “icraat”lardan biri de “Ergenekoncu Tuncay’a kıyak” yapmasıdır!..
Malûm, “Tuncay’a kıyak” haberi, Vakit’in 26 Ocak 2009 tarihli nüshasında özetle şöyle verilmişti:
“Koç Holding, Tuncay Özkan’ın sahibi olduğu dönemde Ergenekon Terör Örgütü’nün sözcülüğünü yaptığı iddia edilen Kanaltürk’e, kurulma aşamasında 8 Milyon 440 Bin TL ödemiş!”
Muhabirimiz Kenan Kıran’ın 6 ay önceki haberi, Şamil Tayyar’ın önceki günkü yazısında daha detaylı işlenmişti...
Şamil Tayyar, “parasal ilişkiler”in nasıl başladığını ve nasıl bir seyir takip ettiğini şöyle anlatıyordu:
“Kanaltürk’e hayat veren ilk şirket Gökcan Prodüksiyon 28 Mayıs 2004’te kuruldu, karar 3 Haziran 2004’te Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlandı.
Şirketin kurucularına bakalım, Ahmet Gökbulut, Müjdat Kerimcan Kamal, Havva Göksu, Emre Eren ve Adnan Bulut. Bir süre sonra Adnan Bulut, hisselerini Tuncay’ın akrabası Ahmet Burak Mızrak’a devretti.
Şimdi, buraya dikkat edin.
Şirketin kuruluş kararı gazetede yayınlandıktan 4 gün sonra, yani 7 Haziran 2004 günü hesaba eski parayla 2 trilyon 175 milyar lira aktarıldı.
Para kimden dersiniz?
Koç Grubu’na ait BEKO Ticaret A.Ş...
Durun bitmedi...
(......)
Koç Grubu’ndan Gökcan Prodüksiyon’a, henüz ortada TV yayını bile yokken aktarılan 2 trilyon 175 milyar lira, Yaşam TV için can suyu olmuştu.
Kuruluş sermayesini o paradan ödediler. Hatta, RTÜK’e lisans ödemeleri bu bütçeden sağlandı.
Ve Kanaltürk, 15 Eylül 2004 günü test yayınına başladı.
Can suyunu Koç Grubu sağladı ama filizlenip meyve vermesi için ilave kaynak suyuna ihtiyaç vardı. Ama onlar hiç zorlanmadılar.
Koç’tan sonra işadamı Hüsnü Özyeğin’e ait FİBA Grubu, Deniz Baykal’ın liderliğindeki CHP ve diğerleri, değirmene su taşıdılar. Mesela, CHP, Kanaltürk şirketlerine toplam 5 trilyon 616 milyar 800 bin lira aktardı. Bu paranın 2 trilyon 745 milyar liralık bölümünü Kanaltürk’ün test yayınından kısa süre sonra 2004 yılı Aralık ayında ödedi.
CHP’nin gerekçesi, Atatürk belgeseliydi. Diğerleri de reklama sığındı. Daha kanal kurulmadan 2 trilyon 175 milyar lira aktaran Koç’un muradı ise pek anlaşılamadı.”
BİLGİSİNE BAŞVURULAMAZ MI?
Evet, Şamil Tayyar’ın da ifade ettiği gibi; “Koç’un muradı pek anlaşılamadı!” Malûm; Tuncay Özkan, bu parayı “Ergenekonculara destek” için kullandı!.. Peki, “Koç’un muradı” da, Tuncay Özkan üzerinden “bu desteğe destek” miydi acaba?..
Öyle ya;
Bir insan, üzerine binmeyeceği eşeğin önüne niye ot atar ki?.. Ot atıyor ki; yesin, semirsin ve kendisini taşısın!..
Bence bütün bunlar sorulmalı Rahmi Koç’a... Bunları sormak için de illâ “gözaltına” almaya gerek yok... Bir “çay veya kahve” içmeye çağrılıp, pekalâ “bilgisi”ne başvurulabilir!..
Kimbilir, o “bilgiler”den hareketle yeni bilgilere ulaşılabilir!..
İşte bu yüzden, dünkü “denizaltı”nda yapılan “keşif”ten ümitlendim!..
Bence, Rahmi Koç’un, artık “denizaltı”ndan, “yer üstü”ne çıkarılma zamanı geldi de, geçiyor bile!..
Dilerim, dünkü “keşif” işi, böyle bir amaca hizmet eder!..
Çünkü ben;
Koç’un çok şey bildiğini düşünüyorum!..
==================
Sincan değil, Türkistan!
Herhalde sizlerin de dikkatini çekiyor olmalıdır... “Doğu Türkistanlı Müslümanlar”ın kendilerine yönelik “cinayet” ve “zulüm”lerine tepkisini “terör eylemi” gibi gösteren ve “Çin’den daha Çinci... Mao’dan daha Maocu” gazeteler, haberlerine başlarken şu ifadeyi kullanıyorlar:
“Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde!..”
Habere böyle başladın mı, gerisini yazmaya gerek yok ki!..
“Sincan” dedin mi; daha en başından “Çin ağzı”yla konuşmaya başladın demektir!.. Çünkü o topraklara “yeni topraklar” anlamında “Sincan” diyen “Kızıl Çin”dir!..
Sen de “Sincan” dedin mi; “Çin’in katliamı”nı zaten kabul etmiş olursun!..
Oysa, o toprakların adı “Sincan” değil, “Doğu Türkistan”dır!.. Hem de; 100 yıldır filân değil, “binlerce yıldır” Doğu Türkistan’dır!..
Unutmayalım ki; gömleğin “ilk düğme”si yanlış iliklenirse, gömleğin yakasının biri Hanya’da, diğeri Konya’da olur!..
Yani, “yamukluk” en baştan başlar!..
Doğu Türkistan’a “Sincan” demek de, “Çin’in katliamlarını hoş görmek” demektir!..
Medya, eğer “kasıtlı” değilse, bu “yanlış”tan dönmelidir!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi