Sayın Baykal'ın nezaketi

Sayın Baykal'ın nezaketi

13 Şubat çarşamba günü, saat 20.00 sularında CHP Genel Başkanı sayın Deniz Baykal telefonla beni aradı. 12 Şubat Salı günü de sayın Emin çölaşan aramıştı. Bu iki dostun, birer gün arayla, art arda aramaları doğrusu beni memnun etti. O konuda ‘Birer gün arayla iki dost aradı’ başlığı altında bir yazı yazdım. Ancak her iki dostun söylediklerini köşeme sığdıramadım. Onun için bu yazıyı yazıyorum. öbürünü bu yazıdan sonra yayınlayacağız inşallah.
Sayın Baykal zaman zaman kendileri için yazdığım yazıları okuyormuş. Onun için beni aramış. Konuşmamız epeyce uzun sürdü. Sağ olsun. Bana teşekkür ediyordu. Hz. Peygamber (sav)’in bir hadis-i şerifleri vardır. “Hayır söyle; hayır söylemeyeceksen sükut eyle” buyurmuşlardır. Onun için biz olaylara hep olumlu açıdan bakarız. Yine Hz. Peygamber (sav), bir köpek leşinin yanından geçerlerken, burunlarını tutan ashabına; “Dikkat ettiniz mi, o leşin ne kadar güzel dişleri vardı. Tıpkı sedef gibiydi” demişlerdir. Bir leşte bile güzellik gören İslâmî bakış açısı...
Bu inanışa hayran olmamak elde mi? İnsanlar sadece bu ölçüye uysalar, dünyadaki bütün atışmalar, çekişmeler, kavgalar, savaşlar sona erer. Bu ölçüyü kendi ülkemizde uygulasak, iftira, itham, iddia ve yalanlar son bulur ve halkımız hasretini çektiği huzura kavuşur.
çok şükür ben demokrasiye inanmadığım için, oldukça rahatım. Siyasal bağnazlıktan uzağım. Parti ve patırtıların dışındayım. Onun için olaylara objektif bakabiliyorum.
“Ayinesi iştir kişinin; lafa bakılmaz” demezler mi? Sayın Baykal’ı dikkatle takip ediyorum. Bakıyorum ki İslâm’a son derece saygılı, imanlı, vatansever ve samimi bir Atatürkçü... Biraz fazlaca hırçın olmasına rağmen, dürüst ve nâmuslu bir Anadolu çocuğu...
Sisteme, rejimin temel ilkelerine ve laikliğe bağlı kalacaklarına yemin edenlerden oyunu kaidesine göre oynamalarını istiyor. Hepsi bu kadar. Böylesi sağduyulu bir lîderle anlaşıp uzlaşmak çok mu zor? İktidarla anamuhalefet uzlaşsa, bu memlekette ne güzellikler olur. Ah, be bağnaz particilik gözün kör olsun.
Sayın Baykal, kendileri için yazdığım yazılardan dolayı bana teşekkür ediyordu. “Ben hep inandığım doğruları söylemeye çalışıyorum. Bu benim vatanseverlik ve insanlık görevim. Partizanlık diye bir derdim yok. Kimseden bir beklentim de yok. Siz Halk Partisi lîderisiniz. Neden halkla kucaklaşmak dururken, birtakım baskıcı seçkinlerden (elitlerden) bir türlü kopamıyorsunuz?” dedim.
Bana öyle ilginç bir söz söyledi ki, bunu bütün halkımızın ve kendileri ile bir türlü yıldızı barışmayan (başta sayın Başbakan olmak üzere) bütün iktidar ileri gelenlerinin bilmesi lâzım.
“Bu söylediğinizi yazabilir miyim?” diye sayın Baykal’a sormadığım için ne dediğini açıklamaya elim varmıyor. Ancak önemine binaen sır olarak saklamayı da doğru bulmuyorum.
Ben kendilerine neden baskıcı, dayatmacı çevrelerden kopamadığını sorduğum zaman bana aynen “Biraz önce birisi bana telefon etti. ‘Siz iktidarı koruyorsunuz. Bir an önce bunlardan kurtulmamıza olanak vermiyorsunuz. Askerî darbeyi önlüyorsunuz. Siz nasıl anamuhalefet partisi başkanısınız?’ diyordu” dedi.
Sayın Baykal’a inandım. Onun anlayışlı tutumu ve yardımı olmasaydı, sayın Tayyip Erdoğan, ne milletvekili, ne de Başbakan olabilirdi.
Ben daima, birlik, beraberlik ve kardeşlikten yanayım. Büyüklerimize yol göstermek haddimiz değil amma... Serde çatlaklık var ya... İki taraf da bizi bağışlasınlar.
Dostça kucaklaşmalarında ülkemiz için sayılamayacak kadar faydalar var. çağdaş uygarlığın üzerine çıkma yolları ancak o zaman açılabilir.
Biraz hırçın ve kulisçi olduğu için sayın Baykal’a cephe almak, büyük haksızlıktır. İnsanız; hepimizin hata ve günahları vardır. Kusursuz dost arayan, dünyada dostsuz kalır.
Vatana, millete, dine, devlete zerre kadar hizmeti geçen ebediyen unutulmamalıdır.
Allah (cc) doğruların yardımcısıdır.
En derin selâm, sevgi, saygı ve dualarımla...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi