'Kürt çözümü' için öneriler

'Kürt çözümü' için öneriler

Çözümün neden gerekli olduğu ve nasıl uygun bir konjoktürden geçtiğimizi konuşmak artık anlamsız. Çözümün yöntemini ve içeriğini ayrıntılı bir şekilde ortaya koymanın zamanı.
Aslında bunlar da bilinmedik şeyler değil. Yeni olan, bu somut adımları atacak bir siyasi iradenin varlığı. Ancak 'Kürt çözümü' tek başına AK Parti hükümetinin de altından kalkabileceği bir iş değil. Peki çözüm sürecinde 'başlangıç' adımları neler olabilir? Çözüm, 'vatandaşlık' kavramının anayasal zeminde yeniden tanımlanmasını gerektiriyor. Bunun için 1924 Anayasası'nda yer alan 'vatandaşlık' tanımı bile yeterli olabilir. Kim itiraz edecek "Atatürk'ün anayasası"na? 'Türkiye halkına din ve ırk (etnik köken) farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla (Türk) ıtlak olunur' ifadesinin anayasaya yeniden monte edilmesi Türkiye Cumhuriyeti halkının etnik bakımdan çeşitliliğini/çoğulluğunu göstermesi için bir başlangıç teşkil eder. 'Geriye dönerek birlikte yaşamanın kökleri'ni bulmak 'kurucu irade'ye yaslanmak/dayanmak itibarıyla da 'meşru'dur.

'Ayrımcılık yasağı'nın Anayasa'da belirginleştirilmesi bir başka yumuşak geçiş, irade beyanı ve jest olabilir. Eşitlik ilkesini düzenleyen Anayasa'nın 10. maddesine, 'kimse dili, dini, cinsiyeti ve etnik kökeni itibarıyla ayrımcılığa tabi tutulamaz' ibaresinin eklenmesi, eşitlik yanında 'ayrımcılık yasağı'nı da vurgulamış olacaktır.

Katı merkezî yönetim anlayışından yetki ve sorumlulukların tedricen yerel yönetimlere devrini sağlayan bir yönetim modeline geçiş düşünülmeli. Bu, yeni bir olgu da değil. 80'lerin ortalarından beri kısmen uygulanmaya başlayan bir yaklaşım. 'Hizmetlerin, hizmet alanlara en yakın yönetim birimleri tarafından yerine getirilmesi' ilkesi bugün modern yönetim anlayışının temelini oluşturur. Kısaca, hükümet 'yerel yönetimlerde reform paketi'ni raftan indirmelidir.

Kürt meselesi, birçok boyutu yanında bir dil, yani Kürtçe meselesidir. Kürtçenin Türkiye genelinde görünür hale gelmesi Kürtleri psikoloji olarak rahatlatacak; Türkleri, en azından toplumsal düzeyde çok dilli bir toplumda yaşadıkları konusunda eğitecek, çözüm sürecinde daha 'görünür' hale gelecek olan Kürt kimliğiyle birlikte yaşamaya hazırlayacaktır. Bu bağlamda kamu görevlilerinin ve siyasi partilerin toplumsal alanda Kürtçe konuşmaları önündeki engeller kaldırılmalı, belediye meclislerinin kararlarıyla çift dilli mekân isimleri (şehir, cadde, sokak, köprü, vs.) kullanmaya tedricen geçilmeli, eski köy, mahalle isimleri yeniden tesis edilmelidir.

En kolaylıkla yapılacak işlerin başında üniversitelerde 'Kürt dili ve edebiyatı' bölümlerinin açılması ve 'Kürt tarihi/kültürü araştırma merkezleri'nin kurulması gelir. Bu, Kürtçenin normalleşmesi, Kürt kimliğinin de Türkiye'nin bir parçası olarak görülmesini getirir. Öte yandan bu hazırlıklar uzun vadede ilköğretim okullarında seçmeli anadil eğitimi için altyapı işlevi görür. ilköğretim okullarında Kürtçe seçmeli ders okutulması için ön hazırlıklara başlanabilir, birkaç okulda pilot eğitime geçilebilir.

Bütün bunlar yapılırken bir yandan da PKK'nın silahsızlandırılması için içeride ve dışarıda girişimler ve kamu diplomasisi yürütülmelidir, PKK'nın dağdan indirilmesi ve silahsızlandırılması bağlamında suça karışmamış elemanlarının toplumla entegrasyonunu sağlayacak rehabilitasyon ve istihdam imkânları oluşturulmalıdır. Koruculuk sistemi yeniden yapılandırılmalı, istihdamları muhafaza edilerek korucuların PKK'dan önce silahsızlandırılmasına başlanmalıdır.

Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile ilişkilerin geliştirilmesi hem PKK'nın barışa zorlanması hem Türkiye ve Irak Kürt kamuoyunun kazanılması için son derece önemlidir. Erbil'de derhal bir Türkiye konsolosluğu açılmalıdır. Mahmur Kampı'nda bulunan TC vatandaşı sivillerin dönüşü sağlanmalı, acilen gönüllü bir grup ailenin dönüşünü sağlayacak bir pilot uygulama başlatılmalıdır.

Bütün bunların ve diğerlerinin yapılabilmesinin şartı ise Türkiye'nin kendine ve halkına güvenmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi