Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Ne olacak bu açılımın sonu?

Ne olacak bu açılımın sonu?

Başlıktaki soru ile sıkça karşılaşıyorum... Bizde aklımız erdiği dilimiz döndüğü kadarıyla ne olabileceğini anlatmaya çalışıyoruz. Hemen belirteyim ki bu soru aslında sonucun merakından çok konu hakkında sizin ne düşündüğünüzü öğrenmeye yöneliktir. Bir bakıma dolaylı yoldan tartılmaya çalışıldığınızı hissedersiniz. Çoğu zaman karşınızdaki kendi fikrini ve tavrını başlangıçta gizler. Zaten sorunun doğrudan size yöneltilmesi önce sizin cevap vermek durumunda kalışınız sebebiyle tavrınızı ortaya koyarsınız. Ya da soruya soru ile cevap verir karşınızdakinin düşüncesini öğrenmek istersiniz. Eğer böyle yaparsanız çoğunlukla size ilk soruyu yönelten yuvarlak laflarla sizin sorunuzu geçiştirir. Kısacası terör sorununa bir çözüm bulma arayışlarına rağmen insanlar bu konuda nedense net bir tavır sergilemekten hala kaçınıyorlar. Hiçbir sonuç çıkmadan, belli bir mutabakata varılamadan konu etrafındaki konuşma son bulur. Bazıları ise kesinlikle bir mutabakat arayışı içinde değillerdir. Meseleye çözüm bulmak gibi bir hedefleri de yoktur. Onlar için ortada kesinlikle bir Kürt sorunu yoktur, olan terör sorunudur. Bunun için de uzlaşma söz konusu olamaz. Terör örgütü silahını bırakıp teslim olmalıdır.

Muhatabınıza 25 yıldır bunu sağlamak mümkün olmadı. Bir diğer ifade ile silahlı kuvvetler yoluyla terörün önlenmesi, bununda ötesinde kökünün kazınması sağlanamadı. Ortada bir terör sorunu olduğu hususunda bir ihtilaf olmadığına göre bu beladan kurtulmanın iki yolu yol vardır... Birincisi silah alıp dağa çıkmış olanların ülkemize ve insanımıza yönelttikleri saldırılar sonucu 25 yılda on binlerce insanımızın hayatını kaybettiği ve kaybetmeye devam ettiği gerçeği ortadadır. Buna son verilmesi için yürütülen askeri harekat sonuç vermemiştir. Vermez, veremez demiyorum. Verebilir ve şimdiye kadar terörün kökü kazınması gerekirdi ama olmamıştır. Bunun nedenlerini ilgililer bilirler elbette. Yani terörle başa çıkmanın birinci yolu emniyet güçlerimizin yürüttüğü çalışmadır. İkinci yol ise bir takım görüşmeler sonucunda sağlanacak mutabakat ile sona erdirmektir.

Bu bakımdan birbirimize "Ne olacak bu terörü sona erdirmek için başlatılan çalışmaların sonu?" diye sormak yerine ne yapılması gerektiğini seslendirmek gerekir.

Özelliklede insanların birbirlerini ne noktada duruyor diye kontrol etmek yerine görüş ve tekliflerini açık yüreklikle ifade etmeleri ve bunun ortamının sağlanması gerekiyor. Bu arada birileri kendilerini vatansever, aynı görüşü paylaşmadıkları, farklı öneriler ileri sürenleri ise vatan haini gibi görmekten vazgeçmedikleri sürece soruna çözüm bulmak zorlaşır. Hatta imkansız hale gelebilir. Birde bunca kan akmış, binlerce ailemizin yüreğinde evlat acısı tazeliğini korurken konunun iç politika ve oy hesaplarına indirgenmesi çözüme yardımcı olmayacağı gibi, çözümsüzlüğün kalıcı hale gelmesine vesile olacaktır. Hele birde meseleyi "Gerekirse bizlerde 25 sene dağlara çıkarız" yollu söylemlere indirgemek bu ülkede başta silahlı kuvvetler olmak üzere emniyet güçlerinin görevini üstlenme hevesinin dile getirilmesi anlamına gelmez mi?.

Elbette gerektiğinde insanımız silahını eline alıp dağlara çıkar ama bu ülkemizin işgal edilmiş olması ya da işgal tehlikesinin söz konusu olduğu bir zeminde düşünülebilir. Milli Mücadelenin nasıl gerçekleştirildiği düşünülürse yeri geldiğinde insanımızın neler yapabileceği görülür. Aksi halde biz bunca asker ve polisi ne diye koruyoruz? sorusu akla gelmez mi.. Bu noktada elbette 25 yıldır askeri çözüm sonuç vermemiştir demek kesinlikle silahlı kuvvetlerimizi yıpratmak olarak düşünülmemelidir. Belli ki ortada bir takım zorluklar ve sıkıntılar vardır. Diyalog yoluyla bu meselenin çözüme çalışılmasını taviz vermek olarak algılayanlar o zaman oturup silahlı mücadeledeki aksayan yanlarımız ve eksiklerimizin neler olduğunu düşünmeli ve bunların giderilmesi için gereken tedbirlerin alınması için ilgililerin harekete geçmesi sağlanmalıdır. Çözüme ulaşmada tarafların öncelikli olarak samimi olmaları gerekiyor. Kendisini Kürt olarak tarif eden bir vatandaşımız bu kimliğini gizleyerek bana "Bu işin sonu ne olacak?" diye bir soru yöneltiyorsa o kişi ile konuyu konuşmamın ve tartışmamın bir işe yaramayacağını söyleyebilirim. Bunun akside söz konusudur. Demek istediğim o ki önce samimi olmalıyız. Samimi olunabilirse çözüm gelir. Hem de kimse incinmeden çözüm bulunur. Ama, söylediklerimiz ile iç dünyamızdaki düşünceler farklı ise tüm çabalar boşuna gayretten öte geçemez.

Sonuç olarak gerçekten kan dursun isteniyorsa bir çözüm sunmak gerekir. Her iki çözüme de karşı çıkmak sanıyorum çözümsüzlüğün devamından yarar ummakla eş anlamlıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi