Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Teşekkürler efendim!

Teşekkürler efendim!

O kadar çok destek mesajı aldım ki.. Sağolun, varolun, teşekkürler..
Önemli bir şey değil bu konu. Ülkelerin çalındığı bir dünyada yaşıyoruz. Benim evim, bir ülkedeki, bir şehrin, bir ilçesinin bir semtindeki bir apartmanındaki bir daire.. Zulüm sıralarınsa bahsi olur mu?
Benim üzüldüğüm nokta, eğer bu bana yapılıyorsa, kime ne yapılmaz ki!? Eğer ben bu gasp karşısında susarsam kimin hakkını savunabilirim ki!? Kelin ilacı olsa önce kendi başına çalar derler ya..
Bu konu, “kızım sana söylüyorum gelinim sen dinle” kabilinden bir şey.. Vakit’e, Dilipak’a bu yapılabiliyorsa, o zaman düşünmek gerek. Hep diyorum ya, bir kişiye yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir.
Bir de benim inancıma göre, haksızlıklar karşısında susmak dilsiz şeytan olmakla eş değerdir. Onun için susmadım ve susmayacağım.. Hesap soracağım, birilerini itham edeceğim. Yazdıklarımdan daha fazlasını yazacak ve daha fazlasını söyleyeceğim, hadi Erkaya ailesi ve avukatları yeni davalar açın..
MSN’de “Auranızın rengi ne?” diye bir anket vardı, geçen gün öyle bir bakayım dedim. Ne çıktı biliyor musunuz? “Bütün duygular aşırı yoğun kıvamlarda karşılık buluyor sizde. Öfkeniz derin, aşkınız ateşli, aklınız hevesli. İnandığınız şeylere fanatiklik ölçüsünde bağlanabiliyorsunuz. Bir şeyden vazgeçtiğinizde ise yanından bile geçmiyorsunuz artık. Dostlarınızla iletişim kurarken gösterdiğiniz samimiyet, düşmanlarınıza gösterdiğiniz sertliğin de ölçüsü. Size ait bir şeye zarar vermeye kalkışanın vay haline. Ama kimseye bir zararınız yok. Bilinçli kötülüğe bütün varlığınızla karşı koyuyorsunuz. Öte yandan kederinizle başa çıkmak çok zor. Mutlu olduğunuz zamanlarda ise sizden daha uçucusu yok.”
“Felek bütün esbabı cefasın toplasın gelsin, dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetten”
Emekli bir memure hanım arıyor geçen gün, kenarda köşede bir 1000 lirası varmış, hesap numarası istiyor, havale çıkartacak.. “Ev alalım” diyen var, “Evim boş, hemen taşının” diyen var..
Sağolun teşekkür ederim. Ben kendi başımın çaresine bakabilirim.. Gazetemde, dostlarımla paylaşmayı biliyoruz biz, dertlerimizi ve mutluluklarımızı. Kaldı ki, daha bir durum yok. Satışın iptali için itiraz edeceğiz.. Bu ev onların olmayacak..
“Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” derler. Onlar daha Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacaklar. Pişman olacaklar yaptıklarına..
Bir şey yapmak istiyorsanız, gazete alın, sesimize ses katın. Bir eleştiriniz, şikayetiniz varsa yazın söyleyin.. Ben de hata yapıyor olabilirim.. Sevginiz eleştirinize, eleştiriniz merhametinize engel olmasın..
İnanın eğer biri Erkaya ailesine bir haksızlık yapacak olsa, ben bugün yine onların hakları için onlara haksızlık yapanın karşısında olurum. Haksızlık oğlumdan da gelse..
Önemli olan haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olmak.. “Bir kavme olan düşmanlığınız, sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin” der Kur’an-ı Kerim.. Hakaret, küfür, iftira, yalan olmamalı.. Celladımız da olsa karşımızdaki adil şahidler olmalıyız..
Kuşkusuz bizim de hatalarımız vardır, olacaktır. Onun için Allah(cc) her Fatiha’da bize “Bize hakkı hak, batılı batıl göster, hakta toplanmayı nasib et” dedirtir..
Dostlara teşekkür ediyorum. Dua edin yeter, en değerlisi o.. Maddi destek konusuna gelince, hayır. Sağolun. Benim durumumla kıyaslanamayacak kadar zor durumda olanlar var.. Bir şey yapacaksanız, sesimize ses katın, Vakit’i alın okutun mesela.. Tirajımızı artıralım, eksik, yanlış gördüklerinizi söyleyin, bize nasihat edin, düzeltelim.. Zaten iki günümüz birbirine eş olmamalı değil mi? Din nasihatle kaimdir. Ve de biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir, değil mi? Ne söylediğimiz kadar, bu sözlerin nasıl anlaşıldığını da hesaba katmamız gerekiyor. Sonunda okurumuz bizim veli-i nimetimizdir! Birlikte bir anlam ve değer ifade ediyoruz.. Mesela Mazlumder’e, İHH’ya yardım edin. Yetimler, yurtlarından çıkartılmış insanlar var..
Vakit’i istediğiniz kadar eleştirebilirsiniz, ama Vakit’in ifade ettiği değer ve anlamı, misyonu görmezlikten gelemezsiniz..
Tabii eleştirenler, hakaret edenler de var çok az da olsa. Bu arada, belki bir gün onlardan da söz ederim..
Dostlar soruyorlar, “siyasilerden arayan oldu mu?” diye.
SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş aradı liderlerden, AK Parti’den üst yönetimden kimse aramadı. Bakanlardan Ertuğrul Günay aradı sadece.. Bir de CHP’den İlhan Kesici. Eski Bakanlardan Hasan Celal Güzel bir de.. Gazeteye görüş açıklayanlardan Cemil Çiçek’i gördüm. STK’lardan yoğun destek vardı.. Ama siyasiler suskun kalmayı tercih ettiler.. Eksi bakanlardan Süleyman Arif Emre aradı, Hasan Aksay tabii..
Milletin bu kadar büyük ilgi, destek ve sahiplenmesine rağmen, media, sermaye ve siyaset çevresinin ilgisizliğini anlamak zor.. Aynı durumda olan bir başkası olsaydı, daha fazla ilgi göstereceklerinden kuşkum yok.. Benden mi çekiniyorlar, yoksa Erkaya’nın Ergenekoncu arkadaşlarından mı? Yoksa “Sessuzluk” politikası mı uyguluyorlar.. Bu nasıl bir açılım böyle?.
Gerçekten neden görmezlikten geliyorlar, işaret mi bekliyorlar ve gerçekten korktukları için mi?
Ben hemen hepsini tanıyorum.. Onların çoğu da beni tanır..
Onlara güvenip yola çıkmadım bu arada. Onu da söyleyeyim.. Bu anlamda arkama da bakmayacağım.. Onları desteklemem gerektiğinde de, bir haksızlığa uğradıklarında, işaret beklemeyeceğim, onlar bana sahip çıkmasalar da.. Böyle bir şey beklediğimden de değil. Ben siyasileri 40 yıldır bilirim. Siyasette vefa olmadığını da. Servet ve makam yükseldikçe insanların dostluk bağlarının gevşediğini de bilirim..
Bu arada malum medianın ilgisizliği de ayrı bir mesele.. Hürriyet’ten Ahmet Hakan yazdı, ama o da Vakit’le sürdürdüğü polemiğe malzeme oldu..
Hele bekleyin, bazı bilgi ve belgeler bekliyoruz.. Bu iş onların yanlarına kâr kalmayacak.. Başlarına çok iş açacak. Pişman olacaklar. Hukuk önünde bedel ödeyecekler..
Allah (cc) her şeyi görüyor, biliyor ve hüküm sahibi O’dur..
Hayat işte tam da böyle bir şey.
Bu arada şunu da söyleyeyim, inanın bir evi kaybetmek değil, asıl canımı acıtan Türkiye gibi bir ülkede, hukukun bu kadar gözü kara bir şekilde böylesine ayaklar altına alınıyor olması..
Unutmamak gerekir ki, hukuka uygun olmayan yasa, hakkı korumayan yargıç suç aletidir..
Benim bir tek suçum vardı, “Beyaz Türkler”in gözünde bir “kara derili” olmam.. Suçum öylesine büyük, öylesine büyük ki, bütün cezalar ona nisbetle küçük! Darbe anayasaları ile yönetilen, “brifingler”den geçirilmiş yargıçların elinde adalet ancak bu kadar olur. 28 Şubat devam ediyor ve bu dava, bu hali ile belki de Ergenekon’a bile uzanır.. Bakalım görelim bu işin sonu nereye varacak?.
Hepimiz imtihan oluyoruz, yaptıklarımız ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızla, söylediklerimiz ve söylememiz gerekirken söylemediklerimizle.. Sonuçta ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyoruz ya da kendi cehennemimize odun.. Sonuçta herkes yaptıklarının karşılığını görecek..
Selam ve dua ile.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi