Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Yokları anladık ama neyin olduğunu bilmiyoruz !

Yokları anladık ama neyin olduğunu bilmiyoruz !

İçişleri Bakanı Sayın Atalay'ın basın toplantısında söyledikleri doğrusunu söylemek gerekirse bende hayal kırıklığı oluşturdu. Çünkü, Bakan sadece gündemlerinde nelerin olmadığını söyledi ama nelerin olduğuna sıra gelince topu Başbakan ve Meclis'e attı.

Hükumetin gündeminde yeni bir anayasa hazırlanmasının olmadığını açık bir şekilde Bakan'ın ağzından duyduk.. Ayrıca affın da gündemlerinde olmadığını, resmi dilin ve eğitim dilinin de Türkçe olduğunu biliyorduk ama bir kez daha duymuş olduk. Kısacası Sayın Atalay yeni bir söylemeden sadece bir ay boyunda sürdürdüğü görüşmelerin bir özetini aktardı. Halbuki kamuoyu bunu beklemiyordu ve görüşmelerin içeriğini tam olmasa bile ana hatları biliyorduk.

Demek istediğim o ki demokratik açılım söylemi ortada kaldı.. İçi doldurulmadı. Bu bakımdan olaya sadece açılım olarak bakmakta yarar var. Bu ise derde deva olmaktan uzak bir açılım olmaya mahkumdur. Çünkü, demokratik açılım dediğiniz zaman işin mahiyeti ister istemez farklılık kazanıyor. Unutulmamalıdır ki, bu ülkede demokratik açılıma sadece Kürtlerin değil Türklerin de ihtiyacı var. Bunun da ötesinde halkın seçtiklerinin ihtiyacını söylemeye bile gerek yok.

Hala başörtülü kızlar üniversite kapısında sıraya diziliyor ve kılık-kıyafet ile ilgili olarak Yüksek Yargı Organları tarafından verilmiş kararlara uymaları isteniyor. Aksi halde kayıtlarının yapılmayacağı tehdidine muhatap oluyorlar. Bu bakımdan ülkemizin açılıma değil gerçekten demokratik bir açılıma ihtiyacı var. Bunun da sanıldığı kadar kolay olmayacağını elbette biliyoruz . Bu işin ilk adımının yeni bir anayasa yapmak olduğunu sıkça tekrarlıyorum. Ancak, belli ki iktidar bu yola girmek, bu adımı atmak istemiyor. Bu adımı atmadan bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu ülkenin bir ferdi olarak 60 yılı aşkın ömrümüz boyunca yaşadıklarımız bunu bizlere çeşitli kereler gösterdi. Hatta diyebiliriz ki bu ülkede demokratik açılım gerçekleşecekse bunun için sadece iktidarın iradesi yeterli değildir. Çeşitli güç odaklarının da iktidar ile irade beraberliği içinde olması gerekiyor.

İktidar eğer yeni bir anayasa yapmayı göze alamıyorsa, bunun önünde ciddi engellerin olduğunu düşünüyorsa iki de bir sanki şartlarda ciddi bir değişiklik olmuş gibi ortaya çıkıp, bir takım vaatlerde bulunmasını anlamak zordur. Maksat gündem değiştirmek ise bunun adını 'demokratik açılım' ya da 'yargı reformu' olarak koymaya gerek yoktur. Çünkü, bazı kurumlar ve görevliler benzer her yeni çıkışa karşı tavırlarını almakta, karşı hamleler yapmaktadırlar. Bu da hem bir şey yapılmamasına hem de ortamın gerilmesine sebep oluyor. Bu arada yıpranan sadece iktidar olmuyor onları iktidar koltuğuna oturtan milli iradede yara alıyor.

Bunun için iktidar sahipleri yapamayacakları 10 hamle yerine yapabilecekleri tek bir hamle ile yetinirlerse hem kendileri hem de onları iktidar koltuğuna oturtan irade yara almamış, halk da ümitsizliğe sürüklenmemiş olur.

Bu arada terör sorununun demokratik açılım ile sona erdirilmesine karşı çıkanların da 25 senedir başka yollarla bu sorunun niçin bitirilemediği sorusunun cevabını bu topluma vermeleri gerekir. Güçlü ordunun bu mücadeledeki konumunun ne olduğunun da düşünülmesi gerekiyor.

Bu ülkede bazı kurumlar hep bağımsız bir yapıya sahip olmuşlardır. Bu yapı ülkede çok başlılığı gündeme getirdiği gibi halk iradesinin üzerinde başka iradeler ortaya çıkarmış ve tüm bu ayrıcalıklar kaynağını darbe anayasalarından almıştır. Böylesine ayrıcalıklı bağımsız, Genelkurmay Başkanı'nın ifadesi ile otonom yapıya sahip kurumlarla bir mutabakat sağlanmadan iktidarların millete verdikleri sözleri yerine getirmeleri mümkün olmadığına göre bazı hamleler iktidarlar için güçlerini aşan işlere girişmekten öte geçemiyor. Demokrasilerde elbette özerk kurumlar vardır ama bu kurumların denetlenemez, hiçbir makama hesap vermez, hesap sorulamaz konumları yoktur. Çünkü, halkın seçtiklerinin yanlış yaptıklarında mevcut yasalar karşısında hesap vermeli söz konusu olduğu gibi ilk seçimlerde halkın tasfiyesi ile cezalandırılmaları da mümkündür. Halbuki anayasal özerk kurumlar için bu da söz konusu değildir. Denebilir ki mevcut yapı en iyisi ve doğrusudur, bunun değiştirilmesine gerek yoktur. O zamanda iki de bir demokrasiden ve demokratik açılımdan söz etmenin ve toplumu bazı ümitlere kaptırmanın anlamı yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi