Mahir Kaynak

Mahir Kaynak

Çıkarlar mı hedefler mi?

Çıkarlar mı hedefler mi?

Türkiye’yi yönetenlerin sloganı ülkenin çıkarlarını koruyacaklarıdır. Hedeflerin ne olacağını da çıkarlar belirler. Bu hedefin en önemli boyutu ekonomik çıkarlardır ve bunlar genellikle kısa vadelidir. Yani ülkemiz bezirgan zihniyetiyle yönetilir. Uluslararası planda statükonun korunması tek hedefimizdir ve bu var olan sınırların değişmezliği olarak ifade edilir.
Ekonomide hedef büyümedir ve bu milli gelirdeki artışla ölçülür. Oysa ekonomi dersi verdiğim yıllarda bu ölçünün lastik gibi olduğunu ve istenirse uzatılacağını ya da kısaltılabileceğini söylerdim. Ayrıca bir ülkede yüz liralık yiyecek ya da pırlanta üretiminin milli gelire katkısı aynıdır ve bunlar eşit sayılır.

Her iddiaya inanılır. Mesela Ermenilerin ülkemizden toprak alacakları, Kürtlerin bağımsız bir devlet kurabilecekleri, Suriye’nin Hatay’ı işgal edebileceği gerçek sayılır. Kimse bunun mümkün olup olmadığını ve ne gibi sonuçlar yaratacağını düşünmez.

Her zaman bir ülkenin önce hedeflerini belirleyip buna ulaşmak için çaba sarf etmesi gerektiğini düşündüm. Hedef şu olmalıydı; Halkımızın asgari ihtiyaçlarının karşılanması, herkesin yeteneklerini geliştirebileceği bir eğitimden geçirilmesi, insanların değerinin sahip oldukları servetle değil bilime, sanata ve insanı yücelten diğer faktörlere katkısıyla ölçülmesi gerektiğini düşündüm. Yani yaşadığımız kapitalist çağ tarihi süreçte bir aşamaydı ve bundan sonraki aşamaya geçmekte öncü olabileceğimizi düşünüyordum. Ülkelerin başkalarını esir etmesi, sömürmesi için maddi güçleri yeterlidir ama kimse düşünceyi ve onun yaratacağı yeni bir düzeni engelleyemez.

Türkiye nasıl bir düzene öncülük edebilir? Ekonomiye ve bunun yarattığı askeri güce, onu tamamlayan kapitalist ya da sosyalist ideolojiye bir alternatif yaratılabilir mi? Böyle bir alternatifin ekonomik ve askeri güce ihtiyacı yadsınamaz. Ancak bu güçler nihai hedef değil sadece ulaşılacak yer için kullanılacak araçlardır. Bu ideolojide insanların seçmedikleri soyları ya da din gibi toplumsal baskılar nedeniyle kabul etmek zorunda kaldıkları özelliklerini üstünlük ya da aşağılanma sebebi sayamazlar Bunlar kişisel özelliklerdir ve sarışınla esmer arasındaki fark kadar önemli olabilir.

Üretim toplumsal bir olaydır. Ne sosyalist düşüncede olduğu gibi sadece işçiler tarafından yaratılır ne de kapitalist düşüncede olduğu gibi pazarın belirlediği gelir kişinin katkısının bir ölçüsü sayılabilir. Mesela büyük bir icat mucide sağladığı gelirin çok fazlasını icatta hiçbir katkısı olmayan kullanıcılara sağlar. Ayrıca mucit toplumdan soyut değildir ve ulaştığı yer tarihi ve güncel çevrenin ürünüdür.

Kişilerin elde ettiği gelirler katkılarının bir ölçüsü değildir ve yeniden bölüşümün kuralları tarafından belirlenir. Bu kurallar değiştirilebilir ve bu konuda üretimi artıracak, bu bölüşümün daha iyi bir geleceğin inşasına yardım edecek nitelikte olmasına özen gösterilir.

Sözlerim bir fantezi sayılabilir ama ben önce düşüncenin sonra düzenin olacağına inanırım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahir Kaynak Arşivi