Serdar Arseven

Serdar Arseven

Ben açıklıyorum… Hadi siz de açıklayın Paksüt Hanım!..

Ben açıklıyorum… Hadi siz de açıklayın Paksüt Hanım!..

Tâkip etmişsinizdir; Büyükelçi Dr. Mohammed R. Al Hussaini’nin daveti üzerine katıldığımız Suudi Arabistan Milli Gün resepsiyonunda tuhaf bir durum oluştu…
Devlet Bakanı Faruk Çelik, Enerji Bakanı Taner Yıldız, Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu, diğer milletvekilleri, üst düzey bürokratlar ve biz…
Bir halka oluşturmuş sohbet ediyorken; Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt ile hanımı Ferda Paksüt geldi resepsiyona…

Baktım Ferda Hanım’la Osman Bey’in yanına gelen giden yok… Öyle, bir masanın başında fındık, fıstıkla can sıkıntılarını gidermeye çalışıyorlar… Ferda Hanım bir yandan elinin altındakileri ayıklıyor diğer yandan da bana doğru bakıyor… “Bir selam vereyim” dedim…
“Arseven’siniz değil mi?” diye sükûneti bozan bir ses tonuyla bağırmaz mı Ferda Hanım…

Osman Bey son derece nâzik; biz karşılıklı olarak hal, hatır soruyoruz…
Ferda Hanım, mevzuu bir yerlere getirmeye çalışıyor… Beyefendi’nin pozisyonunu da hesaba katmaksızın; aleyhinde bir haber yapmak için kendisini aradığımı ancak bir “kabine üyesi”nin araya girmesiyle bu işten vazgeçtiğimi öne sürüyor… Ve o bakanın da kendisini arayarak, “O haber neşredilmeyecek” diye teminat verdiğini iddia ediyor.
Devamla; kendilerinin Ak Parti’den birçok isimle yakın temas halinde olduğunu vesaire…
Nedense böyle şeyler söylüyor!..
Şimdiiii…
Neler oluyor?.. Ferda Paksüt kimden bahsediyor?..
“Onu siz de çok iyi biliyorsunuz ben de” derken neyi ima ediyor!..
DEDİM Kİ ONLARA!..
Sabahın erken saatlerinden itibaren birçok gazete ve televizyon kanalı arayıp, bunları bana sordu…
Ben de kendilerine; “İddiayı ortaya atan ben değilim ki… Ferda Hanım’a niye sormuyorsunuz?” yaklaşımında bulundum.
Meğer aramışlar… Lâkin, Ferda Hanım’dan “Dava süreci devam ettiğinden böyle bir konuya girmem doğru olmaz” yollu bir karşılık almışlar!..
Şu hale bak; sanki önceki akşam, resepsiyon esnasında dâvâ sürecinde değildik...
Sormazlar mı hanımefendiye; madem böyle bir tavrınız vardı da, niçin kameralar önünde söz konusu iddiayı ortaya attınız?
Ve madem ortaya attınız, sözlerinizin devamını niçin getirmiyorsunuz?..

Mevzu şenlikli...
Ferda Hanım’a bakınız; bir “Bakan”dan bahsediyor...
Kimmiş o ve elindeki hangi imkanı kullanıp da bizi vazgeçirmiş!..
Biz böyle bir haberi yapmaya niyetlenmişiz de bir “Bakan” baskısıyla filan mı vazgeçmişiz!..
Canlı yayınlarda da ifade ettim; bize herhangi bir “haberi yapmak” veya “yapmamak” konusunda bir şeyler vaat edebilecek bir Bakan ya da herhangi pozisyondaki bir başka zât anasından doğmamıştır!..
Şimdi… Ferda Hanım’a düşen bir görev var: Çıkacaksınız ve açıklayacaksınız!..
Ben “Hodri meydan” diyorum; ya siz ne diyorsunuz?..
Bütün kabine üyelerini olur olmaz ithamlarla töhmet altında bırakacağınıza… Hem de Ak Parti hakkında uzun olmayan bir süre önce “kapatma” yönünde oy kullanmış olan Beyefendinizin yanında böyle bir şey yapacağınıza… Kimse o kast ettiğiniz çıkın ve açıklayın!..

Kendisini aramışım da… Bir haber yapacakmışım da yapmamışım… Baskı olmuş da onun için yapmamışım!..
Ya Sayın Ferda Paksüt;
Hem de Ak Partili bir “Bakan”ın sizi arayarak, “O haber çıkmayacak” dediğini öne sürerken… Bunun peşine takılacak soruları hesaba katmadınız mı?..
Beyefendisi “kapatma” veya “kapatmama” yönünde oy kullanacak olan bir bayanın, kapatılması ya da kapatılmaması söz konusu olan bir partinin mensubu olan bir Bakan’la bu tür diyaloglar içinde olduğunu öne sürmeniz…
Bir dizi –gereksiz- soruyu davet etmeyecek mi?..
Ve bu soruların gündeme gelmesi Sayın Osman Paksüt’ü üzmeyecek mi?..
Şüphesiz üzecek ve hatta üzdü bile…
Sayın Osman Paksüt’ün olanca nezaketiyle hanımefendiyi uyarması ve mevzuun sonlanmaması üzerine hızla resepsiyon salonundan ayrılması da bunu düşündürmekte.
NİYE HABERİNİ YAPMADIM!..
Ha şimdi…
“Ey Serdar, sen böyle bir haberi yapmaya niyetlendin mi niyetlenmedin mi? Niyetlendiysen niye vazgeçtin?..”
E, madem sordunuz. Cevaplandırayım da… Müsaadenizle bunu yarına bırakayım.
‘FERDA HANIM NİÇİN PANİK YAPTI?’ DİYE BANA SORUYORLAR, İYİ Mİ?..
Ha bu arada; bazı televizyonlardan beni arayıp, “İddianamenin o taraflarını okuduk… Ferda Hanım sizin kendisini aramanızdan dolayı niçin bu kadar paniklemiş?” diye soruyorlar…
“Telefon görüşmemizden sonra, ‘K…’ ve ‘B…’ hanımları arayıp hemen istifa etmesi gerektiğini söylemesinin, tabelanın oradan kaldırılmasını istemesinin sebebi ne ki?..
Niçin bu kadar panik yapmış ki?..”
Bunları bana soruyorlar…
Ben ne bileyim niçin böyle yaptığını?.. Bu soruların muhatabı ben miyim?..
Eğer benim “panik” yapmamla ilgili bir sorunuz varsa buyurun!.. Lâkin bir başkasının paniklediğinden ya da paniklemediğinden bana ne?..
Soruyu direkt olarak muhatabına sorsanız daha mantıklı olmaz mı?..

Haklıyım değil mi?..
Hem ben haklıyım hem de onlar…
Ne yapsın ki meslektaşlar, sormuşlar ama, cevap alamamışlar!..

Ferda Hanım, resepsiyonda karşılaşınca bizle;
“izah” mükellefiyeti yüklemiş oldu kendisine…
Üzüldük!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi