Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

İnternet cemaati ve Ergenekon

İnternet cemaati ve Ergenekon

Ergenekoncular yine kaybettiler.. Ekim geldi, hâlâ tık yok..
Toplumu mobilize edemiyorlar.. Üniversiteler açılıyor, birkaç cılız protestodan başka bir şey yok. Mediadaki uzantıları zaten büyük ölçüde deşifre olmuş durumda. Bürokrasi ve siyasetteki uzantıları sessiz kalmayı tercih ediyor. Askerler de öyle. Yargıdaki uzantıları biraz hareketli. STK’lardaki ve sermayedeki uzantıları da sessiz.
Dinlenme ve izlenme korkusuna tetikçilerle buluşamıyor ve konuşamıyorlar.. Para ve silah desteği sağlanamıyor..
En etkili olduğu alan internet. Orada, din, ırk, milliyetçilik, kehanet ne istersen hepsi var..
Anlaşılan internete fazla umut bağlamışlar. Gerçekten güçlü ve önemli bir ağ, ama şunu hesaplamamışlar: İnternete yönlendirdikleri kitleler, kendi informasyonları kadar, karşı informasyona da muhatap oluyorlar..
İnternet cemaati agnostiktir. Aklı karışık bir topluluk. En fazla tepki verdiği zamanda bile tepkisi sanaldır.. Bu yalanlara bazı saflar bugün için inanıyor gibi olsa da, yarın ne yapacağı belli olmaz. Yeni bir bilgi, yeni bir iddia evdeki hesabı altüst edebilir.. En azından kararsız kalabilir.. Bu çocukların çoğu tartışma yorgunu..
Fanatik bir Ergenekoncu, 10 kişiye bir mesaj gönderiyor, “Allah, kitap, vatan, millet için bunu en az 10 kişiye gönder, yoksa hakkımı helal etmem” diye mesaj gönderiyor.. Mesaj gönderdiği kaynaktan 100 tepki alıyor..
Birtakım çevreleri provoke edelim derken, karşıt grupları kendi üzerine çekiyor. Bir bakıma paratoner görevi üstleniyor..
Bana göre kaybedecekleri muhakkak olan bir yarışa giriyorlar..
Bir de söylemleri öylesine yapmacık, öfke dolu, birbirine benziyor ki, bu işlerin profesyonel çevrelerce üretilen komplolar olduğu hemen anlaşılıyor..
İşin başından beri en üst perdeden yüksek sesle konuştukları için, daha fazla dikkat çekmeleri de mümkün değil..
29 Ekim’den önce bir şeyler olacak diyorlardı, bütün kışkırtmalar boşa çıktı.
Ergenekoncuların, başkalarını sokağa çekmeleri şöyle dursun, kendilerini sıkıştıkları köşeden kurtaracak mecalleri yok.
Bir de işin gerçeği yavaş yavaş daha iyi anlaşılıyor..
İrtica planları bitti. Kürtler üzerine oynanan oyunlar da büyük ölçüde deşifre oldu. Ermenilerle ilgili tehditlerin de toplumda fazla bir yankısı yok..
Türkiye yavaş yavaş inanç, din, ideoloji, kültürel kimlikler, daha doğrusu korkuları ile yüzleşmek zorunda..
Son Osmanlı’ya gösterilen ilgi bana kalırsa bu açıdan anlamlı idi.
Kimsenin padişahlığı geri getirmek gibi bir niyeti yok.. Tanzimat sonrası gelişmelere bakılırsa, zaten Osmanlı devam etse de, ideolojik, politik, sosyal bir kırılma yaşanacaktı..
Aslında Ergenekoncuların söyleyecekleri her şey önemli.. O iddiaların konuşulması, tartışılması gerek.. Karşı kanada yönelik suçlamalarının büyük bir bölümü de önemli. Aynı yanlışın karşı taraftaki uzantılarına işaret ediyorlar.. Suç dengesi böylece bozuluyor.. Birbirleri hakkında söyledikleri ile ülkemizin derin gerçeğini öğrenmiş oluyoruz..
Ergenekoncuların internet atağı, geri tepecek bir atak..
Zaten görünen gerçek, artık Ergenekoncuların darbe yapmaları değil, paçayı kaptıranların kendilerini kurtarmak için arkalarındaki kalabalıkları kullanma çabalarıdır.. Yoksa “Kendisi himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmet ede”.
Bu saatten sonra darbe yapsalar bile, birbirleri ile uğraşmaktan başkaları ile uğraşacak halleri yok.
Bu işlerde ayakta iken elinizi öpenler, yorulup oturunca ya da tereddüt gösterince, korkunca saldırıya geçer ya da çevrenizden dağılırlar, düşünce de vururlar..
Kimileri menfaat gördüğü yere, kimi korktuğu yere sığınır.. Bunu kendileri de biliyor..
Bir Bahçeli ve Baykal bilmiyor gibi de, sanki onlar da, operasyonun kapsamını daraltmak, masada bulunmak, pazarlık gücünü elinde tutmak için sesini yükseltiyor gibi..
Bir de gırtlağına kadar bu işe batmış, kendini geri dönülmez bir noktada hissedenlerin, daha fazla ayakta kalma mücadelesi gibi geliyor bana..
Bir de tabii, metastaz yapmış bir konu bu. Çok büyük ve her yere uzanan bir örgütten söz ediyoruz.. İşin ucu çok başka yerlere uzanıyor. Uluslararası boyutu var. Devri sabık meydana getirilecekse, arkasında yarım asırlık bir geçmişi olan, faili meçhuller, yağmalar, vurgunlar..
Basit bir şirketi bile tasfiye etmek kolay değil bu memlekette. Adına derin devlet dediğiniz bir yapıyı tasfiye etmek elbette kolay olmayacak..
Bir de bu işlerin tasfiyesi için mevzuat müsaid değil. Tabular var.. Bu açıdan sistem kilitlenmiş vaziyette. Birileri de bu durumdan güç alıyor. Bu yapıya umut bağlamış durumda..
Ama, bana sorarsanız süreç işliyor ve geri dönüş yok..
29 Ekim de geçecek, ardından Kurban Bayramı gelecek..
29 Ekim de geçtikten sonra bakalım birileri “İş işten geçmeden ne yapmak gerekiyorsa yapalım” diye eteklerindeki taşları dökmeye kalkar mı?
İktidar da, muhalefet de, derin güçler de ihtiyad payını elinden kaçırmıyor. Başbakan, Anayasa reformunu şimdilik ertelemiş gözüküyor. Başka projeler öne çıkacak gibi.
Kurban Bayramı’ndan sonra bakalım ne olacak?
Bakalım 29 Ekim’de yine bildik sözler, bildik sahneler tekrar edilecek mi?
Sahi, Hilafeti yeniden tanzim eden, “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” devrim yasasına göre “Hilafet, mana ve mefhum olarak Cumhuriyet kavramı içinde mündemiç”ti değil mi?
Eylül-Ekim’de halk ayaklanması bekleyenler, hayallerini ertelemek zorundalar..
Şimdi yeni bir dalga ve yeni bir iddianame ve yeni davalar, mali operasyonlar için beklemek gerek..
Gerçekten Ergenekoncular, bu kadro, bu ideoloji ile mi darbe yapacaktı!? Birileri bunlara mı umud bağlamıştı?.
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi