Serdar Arseven

Serdar Arseven

Ruh farklı, anlayış farklı!..

Ruh farklı, anlayış farklı!..

Saraybosna
Ahmet Davudoğlu’nun “nasıl bir Dışişleri Bakanı” olduğunu aralarında “Mesut Yılmaz”ın bile bulunduğu eski Bakanlara sormuşlar.
En insafsızın, en muhalifin notu, 8!..

Karteldeki dönek bile, Davudoğlu’nun başarısını teslim ediyor.
Lâkin bir kulp takarak.
Davudoğlu, “kendisini beyazlara ispat çabasındaki bir zenci” imiş...
Başarısı da oradan geliyormuş...
Zırva!..

Bakan Davudoğlu ile Bosna Hersek’e doğru uçarken, “başarısının nereden geldiğine” dair tespitlerimiz oldu.
Daha doğrusu bilgilerimiz pekişti.

Boşnak Müslümanları hedef alan Sırp katliamının olanca rezilliği ile sürdüğü günlerde Malezya İslam Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptığını hatırlattı Sayın Bakan.
O günlerde, birçok Boşnak öğrenci Malezya’ya gelmiş okumak için.
Öyle sahnelerdi ki gözümüzün önünde canlandırdığı...
Düşünün, Bosna’dan yani memleketinden 11 bin kilometre uzakta okumaya çalışan bir öğrenciniz var.
Bir gün, bu öğrencinizin kız kardeşinin Sırplar tarafından katledildiği haberi geliyor.
Bu acı haberi verme görevi de size düşüyor!..

Bir başkasının babası, annesi, ağabeyi...
Her acı haber ilk önce size geliyor ve o en zor görev size düşüyor!..
Ne büyük tecrübeler.
Ve ne bulunmaz bir ruhi hazırlık süreci.

O günlerde Malezya’nın başında, Mahattir Muhammed vardı.
Mahattir Muhammed, o meşhur “D-8” hamlesinin önemli aktörlerinden.
“Petrol satışlarından Bosna’daki mücahitler için pay ayıracak kadar” büyük bir dâvâ adamı.
Davudoğlu, Malezya’da böyle bir dâvâ adamıyla da yakın temas halinde bulunma imkânına kavuşmuş.
Ne büyük nimet.

Davudoğlu, hiç şüphesiz alanındaki en büyük “otorite”lerden.
Lâkin...
Bu yetmez.
Yaşamak ve hissetmek lâzım.
Bilgi ve birikiminize ruhunuzu da katabilirseniz, en amansız muhaliflerinizin bile “8’den aşağı not veremeyeceği” bir “ekol” haline gelirsiniz.
Başarının sırrı işte buradadır.
Ancak, hissedenler yapabilir!..

Bilgisiz “hissedişler” çoğu zaman felakete götürür.
Mesela;
Türkiye’yi 1. Dünya Savaşı’na götüren süreçte hisler öne çıkarken, akıl devre dışına itilmişti.
Cennetmekân Abdülhamit Han’ın, Osmanlı’nın yıkılışını belki yarım yüzyıl geciktiren akıl dolu hamlelerine o günlerde hissi yaklaşımlarla muhalefet edenler...
O’nun devre dışı kalmasından sonra bir yandan karşı karşıya kalınan felâketlere ağıt yakmak, diğer yandan da pişmanlıklarını dile getirmek mecburiyetinde kaldılar.

Davudoğlu, müthiş bir akıl-his dengesiyle götürüyor bu işi.
En önemli gücünü de Yüce Allah’ın (C.C.) kendisine müthiş bir hazırlık sürecini nasip etmiş olmasından alıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi