Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ha terörist, ha rektörist!.. Onlar "sınır içi"nde!

Ha terörist, ha rektörist!.. Onlar "sınır içi"nde!

Askerlerimiz niye "sınır ötesi"ne geçti?.. Uçaklar, helikopterler ve toplarla, niye "dağ"ları bombalıyoruz?.. Askerlerimiz; gece-gündüz ve kar-kış demeden "kimler"in peşinde?.. Niçin "şehit" veriyoruz?.. Binlerce asker, kışlalarda rahat rahat talim etmek varken, şu karda-kışta kime karşı "operasyon" yapıyor?..
Elbette "terörist"lere karşı!.. Peki, biz kime ve niçin "terörist" diyoruz?..
Sözlükler, "terörist"i şu şekilde tarif ediyor: "Sürekli ve sistemli şiddet hareketlerinde bulunan, korku uyandırmaya uğraşan, insanları yıldırmaya ve dehşete düşürmeye çalışan kişi/kişilere terörist veya tedhişçi denir!"
Aynı sözlükler, "terörizm"i de şu şekilde tarif ediyor: "Terörü, siyasi fikrini yayma ve kabul ettirmede bir metod olarak kullanma görüşü!"
Demek oluyor ki;
"Sürekli ve sistemli şiddet uygulayan" kişiye, biz "terörist" diyormuşuz!.. Ayrıca; insanlar arasında "korku" uyandırmaya, onları "yıldırmaya" ve "dehşete düşürmeye" çalışan kişiye veya kişilere de "terörist" veya “tedhişçi” deniliyor!..
Terörün ve teröristin amacı;
"Kargaşa" çıkarmak ve "otoriteye başkaldırmak"tır!.. Bir "başıbozukluk" havası oluşturmaktır, "kaidelere, kanunlara ve otoriteye isyan etmek"tir!..
Böyle olduğu içindir ki;
Binlerce askerimiz "teröristlerin peşinde"dir, "terör yuvalarını imha etmeye" çalışmaktadır!..
Ve biz, yani 70 milyonluk vatan evladı, "askerinin arkasında"dır, onlara destek vermekte, "terörün kökünü kurutması" için dua etmektedir!..
Ki, ülkeye "huzur" gelsin!..
Ki, "hukuk" egemen olsun ve herkes yürürlükteki "anayasa"ya uysun!..
Evet, binlerce askerimiz işte bunun için Kuzey Irak'ta, işte bunun için "sınır ötesi"ndedir!..
REKTöRLER DE TERöR UYGULUYOR!
Pekiii... "PKK'lılar" birer "terörist"tir de, "bazı üniversite rektörler"i nedir?..
Onlara da "terörist diyebilir miyiz?..
Bana kalırsa, diyebiliriz!..
çünkü, onlar da; özellikle dünkü "uygulama"ları ve "beyanat"larıyla, "kurulu düzene isyan bayrağı" açmışlar; "anayasa"ya da, "yasa"lara da, "kanun" ve "talimat"lara da uymayacaklarını, “Meclis’i ve Cumhurbaşkanı’nı tanımadıklarını” deklâre etmişlerdir!..
Hele söyleyin;
Bir ülkede; "milli iradenin tecelligâhı" olan Meclis, hem de 411 gibi rekor bir oyla "bundan böyle üniversitelerde başörtüsü serbesttir" diye karar alıyor ve "devletin başı" konumundaki Cumhurbaşkanı da, "Aldığınız karar doğrudur" diye onay veriyor, "üniversitelerin başı" konumundaki YöK de; "Yeni bir yasaya ihtiyaç yok, Meclis'in kararı yeterlidir" diyor ama "bazı rektörler" buna karşı çıkıp; "Hayır, ben Anayasa'yı da yasaları da takmam" diyorsa; bunun adı "anarşi", bunun adı "terör" değil de, nedir?..
Biz "PKK'lı terörist"leri niye "düşman" belliyoruz?.. "Birlik ve bütünlüğümüze saldırdıkları" için değil mi?.. "Bölücülük" yaptıkları ve bizim topraklarımızda "ayrı bir devlet, ayrı bir cumhuriyet" kurmaya çalıştıkları için değil mi?..
Peki, "bazı rektörler"in yaptığı ne?..
Dünkü tavır ve açıklamaları, onların "devlet içinde devlet" olmaya başladıklarının bir ilânı değil mi?..
"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"na karşı çıkmak, bir "ayrılıkçılık" hareketi başlatmak değil midir?.. Bu, bir "bölücülük" değilse, nedir?.. Bu, "üniversite Cumhuriyeti"nin bağımsızlığını ilân etmek değil midir?..
Evet, "üniversite Cumhuriyeti!"
Türkiye Cumhuriyeti "Cumhurbaşkanı"nın kararını tanımayan, Türkiye Cumhuriyeti "Meclis"inin iradesine ve dolayısıyla "millet iradesi"ne başkaldıran bir yapılanmaya, siz olsanız "ayrı bir cumhuriyet" demez misiniz?..
"Ayrı bir cumhuriyet!"
Yani, "üniversite Cumhuriyeti!
Cumhuriyet içinde Cumhuriyet!..
Devlet içinde devlet!.."
HIRİSTİYAN PAPAZLAR CUMHURİYETİ!
Peki, bazı rektörlerin "anayasaya ve yasalara isyan bayrağı" açarak başlattıkları "başkaldırı"nın sonunda ilân ettikleri "cumhuriyet" ve "devlet"in temel esasları ne?..
Yani, bunlar "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"na karşı çıkarken, nasıl bir "yönetim modeli"ni amaçlıyorlar?..
Bana kalırsa, temeli "Hıristiyanlığa" dayanan bir "din devleti" istiyorlar!..
Biliyorum; "Hoppalaaa!. Bu da nereden çıktı?" diyorsunuz!..
Şuradan çıktı efendim:
Biliyorsunuz; "rektör" ve "profesör"ün, köken itibariyle anlamı "mahalle papazı" demektir!..
Evet, evet; "mahalle papazı!"
Sırtlarındaki cüppe de, "papaz cüppesi"dir!.
Yani "dinî bir simge" taşımaktadırlar!.
Şimdi, siz söyleyin;
"Mahalle papazı" olan, sırtında "papaz cüppesi" taşıyan bir insan, eğer "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"na karşı çıkıyor ve bir "üniversite Cumhuriyeti"ni savunuyorsa, işte bu cumhuriyetin temel esaslarını "Hıristiyanlık" oluşturuyor demek değil midir?..
Lütfen dikkat;
"üniversite Cumhuriyeti"nin kurulduğu topraklar, bu ülke topraklarıdır... Evet, "nüfusunun yüzde 99'u Müslüman" olan bu ülkenin toprakları!..
Tekrar hatırlatalım;
Biz "PKK'lı teröristler"e niye karşı çıkıyorduk?..
Bu toprakları "kültürel" olarak da, "coğrafi" olarak da "bölmek" ve yerine "marksist/ateist bir devlet" kurmak istedikleri için, değil mi?..
"Terör"ün amacı böyledir de, "rektör"ün amacı farklı mıdır?..
Rektörlerin çoğu da; "nüfusunun yüzde 99'u Müslüman" olan bu topraklarda, temeli "Hıristiyanlığa" dayanan bir "Rektörler Cumhuriyeti", bir diğer ifadesiyle "Papazlar Cumhuriyeti" kurmak istemiyorlar mı?..
EK 17. MADDE MAYINI!
İşin enteresan tarafı;
"Teröristler"in kullandığı "taktik" ile "rektörist"lerin kullandığı taktik, aynı...
Ne yapıyor teröristler?..
Yollara "mayın" döşüyorlar!..
Ki, askerler mayınların üzerine bassın ve ölsünler!
"Rektöristler" de, üniversite yollarına "mayın" döşüyorlar!.. Ki, "Hükümet" bu mayına bassın ve ilerleyemesin!..
O "mayın"ın adı, "Ek 17. Madde"dir!..
Ne diyor "rektörist"ler;
"Anayasa değişikliği yetmez, Ek 17. Madde'nin de değişmesi gerekir!"
Oysa, Ek 17. Madde'nin mevcut hali şöyle:
“Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir.”
Peki, madde bu kadar “açık ve net” iken, Anayasa’nın değişen 10 ve 42. maddeleri de bu açık ve netliği daha da pekiştirirken, “rektöristler” bu maddenin değişmesini niye istiyor?..
İstiyorlar, çünkü;
“Başörtüsü” ve başörtüsünün “bağlama şekli” kanuna girsin ki, Anayasa Mahkemesi; “laik bir devlette dinî ibare olamaz” diye karar verip, yasayı iptal etsin!..
İşte bu “tuzak”tır!.. İşte bu, “üniversite yolu”na döşenmiş bir “mayın”dır!..
Tıpkı, “teröristler”in döşediği mayın gibi!..
REKTöRİSTLER İçİMİZDE!
Uzun lafın kısası;
Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’ta, yani “sınır ötesi”nde, yani Kandil ve Gabar dağlarında “terör yuvaları”nı dağıtırken, biraz da “sınır içi”ne, yani “üniversite”lere baksa, hiç fena olmaz gibime geliyor!..
Zira, “birlik ve bütünlüğümüze yönelik saldırı”lar sadece “dışarıdan” değil, “içeriden” de geliyor!..
“Bölücü”ler sadece sınır ötesinde değil, onların bir kısmı, “Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde” ve burada “bölücülük” yapıyorlar!..
“Mayın” döşeyenler, sadece “teröristler” değil, “rektöristler” de aynı işi yapıyor!..
Teröristler, evet; “ayrı bir devlet” kurmak istiyorlar!.. Fakat, “rektöristler”in “devlet içinde devlet” olmaya başladıkları da apayrı bir gerçek!..
Ancak, şu da var:
“Terörist”leri bağrından söküp atmaya kararlı bu millet, bir gün gelir “bölücü rektöristler”e de hakettikleri cezayı verir!..
Keser döner sap döner,
Bir gün hesap döner!..
Ben, şimdilik bu kadarını söylüyorum!..
------
öğrenimi engellemek "suç"tur!
Anayasa'nın "13. Maddesi" diyor ki:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
Anayasa'nın "112. Maddesi" de diyor ki:
"Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla; a) Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine,
b) öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına engel olunması suç oluşturmaktadır."
Demek oluyor ki; gerek devlet eliyle gerek özel hukuk kişileri aracılığıyla yürütülen eğitim ve öğretim faaliyeti, kişiler açısından bir kamu hizmeti ifade etmektedir. Bu sebeple; kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetinin engellenmesi, aynı zamanda kişilerin eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasını engellemek olarak düşünülmelidir.
Bu engelleme girişimi de, "suç"tur!..
Suç işleyen de, kendini "hakimin huzurunda" bulur!..
"Yasakçı rektörlere" ilânen tebliğ olunur!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi