Ahmet Varol

Ahmet Varol

Arabulucu mu Taşeron mu?

Arabulucu mu Taşeron mu?

Mısır Cumhurbaşkanı Hüsni’nin gözetiminde yürütülen ve görünüşte Filistin’deki iç anlaşmazlıkları sonlandırma amacına yönelik çabalardan bugüne kadar hiçbir sonuç elde edilemedi. Dışa yansıyan şekliyle bunun sebebi ihtilaflı tarafların uzlaşmaya yanaşmamaları. Hatta bazen Hüsni artık meseleye son noktayı koyacağı konusunda çok iddialı konuştuğu halde bir sonuca varılamıyor. Buna rağmen üstlendiği “arabuluculuk” görevini kimseye devretmek de istemiyor. Oysa şimdiye kadar edinilen tecrübeler onun arabuluculuğunun, taraflılığı çok açık birinin hakemliğine benzediğini gösteriyor.
Hüsni’nin taraflı tutumuyla beraber hakemlikteki ısrarı ihtilafı çözme amacı taşımasından değil bu işte bir taşeron görevi almış olmasından ileri gelmektedir. ABD ve Siyonist işgal devleti Filistin’deki iç ihtilaftan rahatsız değil bilakis memnun. Dolayısıyla bu ihtilafın uzayıp gitmesini istiyorlar. Fakat Filistin halkı ve özellikle de bu ihtilaftan birinci derecede zarar gören İslâmî Direniş Hareketi çözüme kavuşturulmasını arzuluyor. Bu arzuyu taşıyanlar da her ne şekilde olursa olsun uzlaşma çabalarının ve görüşmelerin sürmesini istiyorlar. Adil bir hakemin gözetiminde yürütülmesi durumunda çözüm bulunması zor olmayacaktır. Ondan dolayı ABD ve Siyonist işgal devleti uzlaşma çabalarının tam bir kördüğüme dönüşmesini sağlayacak bir hakemin gözetiminde yürütülmesini istiyor ve bu işi de Hüsni yapıyor. Böyle bir taşeron bulmuş olmasalar en azından tarafsız bir hakemin gözetiminde yürütülmesinin ve kademeli de olsa çözüme doğru ilerleme sağlanmasının muhtemel olduğunu düşünüyorlar.
“Öyleyse neden uzlaşma çabaları ısrarla Hüsni’nin arabuluculuğunda yürütülüyor; bir başka hakeme gidilemez mi?” sorusu sorulabilir. Aslında taraflı hakemlikten zarar görenlerin Hüsni’nin arabuluculuğundan memnun olmadıklarını tahmin ediyoruz. Ama diğer taraf bir başka hakemin gözetimini kesinlikle kabul etmiyor. Hüsni’nin elindeki bazı avantajlar da onun işine yarıyor. Taraflılıktan dolayı mağdur edilenler “Hüsni’nin hakemliğinden memnun değiliz, âdil ve tarafsız bir hakem istiyoruz” dediklerinde kendilerini, Siyonist işgal devletinin savaşına ek olarak Hüsni’nin çok yönlü bir siyasi savaşıyla karşı karşıya bulacaklar. Mevcut şartların ise böyle bir siyasi savaşı kaldırmaya müsait olmadığı tahmin ediliyor.
Dolayısıyla Hüsni’ye “ya taraflılığı bırakıp çözüme götürecek bir formül bul; ya da bu işi tarafsız bir hakeme devret” diye bölgesel siyasi güçlerin, sivil toplum kurumlarının ve İKÖ gibi geniş bir coğrafyanın ortak sesi olma iddiasındaki kurumların baskı yapması gerekir.
Çözümsüzlüğünün arka planının görülememesinin en önemli sebebi de işte bu gerçeğin gözlerden uzak tutulmasıdır. Bu yanılgıdan dolayı uzlaşma çabaları çıkmaz sokağa girdiğinde hemen ihtilaflı taraflara yükleniliyor. Herkes ihtilafın sürmesinin sadece işgalcilerin işine yaradığı gerçeğine vurgu yaparak taraflara “artık bu işi bitirin” çağrıları yapıyor. Kimse Hüsni’nin uzlaşma çabalarını bir kördüğüme dönüştürme görevini yerine getirmek amacıyla üstlendiği taşeronluğa vurgu yapma ve bu yüzden ona yüklenme ihtiyacı duymuyor.
Hüsni’nin bu görevini icrada kullandığı en sinsi metot ise İslâmî Direnişi ilkesel konularda tavize ve işgalci Siyonistlerin dayatmalarını kabule zorlamasıdır. Oysa bu uzlaşma çabalarının amacı İslâmî Direnişle işgal devleti arasındaki ihtilafın değil Filistin’deki iç ihtilafın çözüme kavuşturulmasıdır. Filistin iç ihtilafıyla hiçbir ilgisi olmayan, tamamen Siyonist işgalcileri memnun etme ve onların isteklerinin gerçekleşmesini sağlama amaçlı dayatmaların Filistin içindeki ihtilafların çözümü planına şart olarak konmasının ne anlamı olabilir? Üstelik böyle bir şartın kabul edilmesinin mümkün olmadığı da biliniyor. Öyleyse çözüm planına böyle bir şart konmasının amacı uzlaşma çabalarını çıkmaza sokma ve kördüğüme dönüştürme taşeronluğunu sürdürme ısrarlılığından başka bir şey olamaz.
Arap dünyasının tanınmış yazarlarından ve fikir adamlarından Fehmi Huveydi de konuyla ilgili değerlendirmesinde önemli bir noktaya temas etmişti. “Musalaha mı muğalebe mi?” yani “uzlaşma mı galibiyet mi?” başlığını kullandığı yazısında uzlaşmaktan çok üstünlük sağlama amacıyla çaba harcandığına dikkat çekiyordu. Siyonist işgal devletinin ve ABD’nin bölgeye yönelik stratejilerinin taşeronluğunu yapan Hüsni’nin amacı işte bu stratejilerin yararına bir galibiyettir. Böyle bir taşeronluktan uzlaşma ve iç barış çıkması ise pek mümkün görünmüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi