Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Domuz gribi aşısına inanalım mı, inanmayalım mı?

Domuz gribi aşısına inanalım mı, inanmayalım mı?

Bir domuz gribi sardı her yanımızı. Neden ve nasıl oluyorsa, dünyanın neresinde bir pislik çıksa, dakikasında gelip bizi buluyor. İnternet, telefon, hatta ses ve güneş hızını bile aşarak, gelip kapımıza oturuyor.
Bu mikroplar bizi öyle seviyor ki(!), gelip oturmakla kalsalar iyi, hemen ardından çaresi de geliyor. “Grip neydi, nereden ve nasıl geldi, belirtileri nedir?” gibi sorular cevaplandırılmadan derhal çözüm yolları tespit edilip, milletimizin sağlığı düşünülüyor(!) ve böylece her türlü tehlikeyi küçük sıyrıklarla atlatmış oluyoruz.
Bu arada dünyanın diğer ülkelerinden pek çoğu, hatta gribin çıkış merkezi sayılan memleketlerde nedense bu çarelere hiç başvurulmuş olunmuyor. Bütün dünyada sadece biz böylesine sınırsızca abanıyoruz. Çünkü onlar bulaştıkları gribin sersemliğinden kurtulamıyorlar. Ne de olsa bizim gibi uyanık bir millet değiller, hemen gaza gelmiyorlar.
Millet olarak içimizde öyle uyanık fertlerimiz var ki, daha gribin “g”si zuhur ederken, hemen bütün tedavisi biliniyor ve televizyonlar, gazeteler, internet siteleri ile çokbilmiş uzmanlar tarafından aydınlanıyoruz (!). Hastalığı bile tam tanımadan, tedavisinin toplumumuz için ne kadar faydalı olduğunu öğreniyoruz. İş sadece Milli Eğitim Bakanı’nın çıkıp; “Bu meseleyi, okullarımızda ders olarak okutalım” demediğine kalıyor.
Sonra bu nasıl bir dertse, hep de domuz etinin yasak olduğu, haram sayıldığı ülkelerde dolaşıp duruyor. “Acaba” diyorum, “Domuzlar kendi aralarında sözleşip; siz misiniz bizi yemeyen ve haram sayan, alın işte hastalıklarımızı gönderiyoruz” mu diyorlar? Neden olmasın? Sokakta genel geçer bir laf vardır. “Burası Türkiye, her şey olur.”
Sadece bu söz bile bir toplumun ne hale geldiğini göstermesi bakımından önemlidir dostlar. “Burası Türkiye, her şey olur.” Latife bir yana, esasında çok ağır bir sözdür hem milletimiz hem de devletimiz adına. Maalesef domuz gribi aşısı meselesinde de aynı sözler hâlâ herkesin ağzında ve insanlar lafa başlarken böyle ifadeler kullanıyor.
Bütün olup bitenlere bu zaviyeden bakınca ya çok şüpheciyiz ya da şüphelerimizde haklıyız. Altmış yıldır o kadar çok aldatılmış, kandırılmış, ihanete uğramış, sırtımızdan vurulmuş, elimizden ekmeğimiz, kapımızdan eşeğimiz çalınmış veya gasp edilmiş, kaşıkla verilip, kepçeyle alınmış ve olmazsa üstüne bir de sopa atılmış ki, feleğimiz şaşmış.
Korkutulmuş, ötelenmiş, itilmiş, kakılmış nesillerin ahfadı olarak ileri gittiysek, “Ne ulan, sen anarşist misin” diye geri durdurmuşlar. Geri kaldıysak; “Senin bir bildiğin var hinoğlu hin, geri kalıyorsun, demek ki bir şeyler düşünüyorsun” denilmiş ve kötek yemişiz. Velhasıl ne yaptıksak, sisteme ve sistemin rantçılarına yaranamamışız.
Bakmışız olmuyor, “darbeler” başta olmak üzere her yanımız; “ateşli-ateşsiz, soğuk-sıcak, baskı, şiddet ve zulüm silahlarıyla” sarılınca çaresiz kalmış ve “Gökyüzünde karpuz biter mi” denilince; “He biter, hem de kafam kadar” demeyi kurtuluş saymışız. İşte son altmış yıldır; “He biter, hem de kafam kadar biter” diye diye bugünlere kadar gelmişiz.
Nasıl şüpheli olmasın ki toplum? Buyurun yakın geçmişe kısa bir yolculuk yapalım ve hemen vatandaşın aklına gelenleri sıralayalım. “Deli dana hastalığı” dediler, hayvancılığı bitirdiler. Deli dana hastalığının ilk çıktığı yerlerden et ithal edildi ve halen ediliyor. Geçimini hayvancılığa bağlamış vatandaşlarımızın kendilerine yetecek inekleri bile kalmamış, onlar da sütü, peyniri, yoğurdu şehirlerinden getirtiyorlar.
Et sıkıntısından vazgeçtik, yakında süt sıkıntısı da baş gösterecek. Büyük firmalar süt bulmakta zorlanıyor. Çok kısa zaman içinde süt ithal eder olacağız veya benim çocukluğumda olduğu gibi griplerin çıktığı ve aşıların satıldığı ülkelerden süt tozu alarak beslenmemize (!) devam edeceğiz. Göreceksiniz, süt tozunun gerçek sütten daha faydalı olduğuna dair medya baskısı yiyeceğiz.
Kuş gribi dediler, köylerdeki tavuklara kadar bütün tavuklar itlaf edildi. Yurtdışından yumurta ithal eder olduk. Söz uzar yol olur, yol uzar gaf olur. Sözü uzatmadan şunu diyelim ki; milleti aldatmayacak ve son altmış yılda (Menderes dönemi hariç) yaşadıklarımızı yaşatmayacak bir iktidara sahip olduğumuza inanıyoruz. Domuz gribi ve aşısı konusunda halkın büyük kesimi ikna olmuş değil. Ben de onlardan biriyim ve ikna olacak da değilim. Şahsen aşı olmayacağım.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi