Bu komik dilekçeyi okudunuz mu?

Bu komik dilekçeyi okudunuz mu?

Biliyorsunuz; CHP anayasa değişikliği ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu ve özetle dedi ki: “Yapılan anayasa değişikliği yok hükmündedir..”

Buraya kadar tamam; başvuru dilekçesinde bir de şu var: “Ayrıca yürütmenin durdurulmasına karar verilmelidir..”

Şimdi burada bir ekleme yapmak gerekiyor: Hukukta “butlan” kavramı ile “yok hükmünde sayılmak” yani eski dilde “keenlemyekûn olmak” birbirine karıştırılıyor.

Oysa “butlan”, kasap dükkanına gidip “Kanat değil, but lan…” demek değildir!

“Butlan”da orta yerde bir işlem vardır ama hükümsüzdür..

“Yok hükmünde” ise ortada geçerli bir işlem dahi yoktur..

örneğin; kadın satmak için sözleşme yaparsanız bu “butlanla sakat” olur; şayet bu kadın satma sözleşmesini 11 yaşındaki çocuk yaparsa ortada “keenlemyekûn” bir işlem var demektir.

Bu kadar ukalalık yaptıktan sonra gelelim CHP'nin başvurusuna..

CHP ne diyor? Şunu diyor: “Ey Mahkeme üyeleri yürütmeyi durdurun..”

Yani demek istiyor ki: “Dava sonuçlanıncaya kadar yürütmeyi durdurma kararı verin ki üniversitelere başörtüsü ile girilmesi mümkün olmasın..”

Şimdi yüksek hukuk nosyonuna sahip olmaya gerek, ortalama bir zekaya sahip olanlar bu cümleden ne anlayacaktır? Pek tabii ki şunu anlayacaktır:

“Demek ki anayasa değişikliği üniversitelere başörtüsü ile girebilme hakkını getirmiş..”

Yani CHP, anayasa değişikliğine hem “Yok öyle bir şey..” diyor hem de “Var öyle bir şey; var ki yürütmenin durdurulmasını talep ediyorum..”

Dolayısıyla bu değişiklik şayet başörtüsüne serbestlik getirmişse bazı rektörler başörtülüleri içeri almamakla suç işliyor..

Yok, bu değişiklik başörtüsüne serbestlik getirmiyorsa o zaman Anayasa Mahkemesi çıkıp şöyle bir karar almalıdır:

“CHP'nin başvurusu tetkik edilip görüşüldü.. Gereği düşünüldü: CHP'nin başvurusunun YOK hükmünde sayılarak talebin reddine..”!

* * *

Türk siyasetinde Şener karakteri..

Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener yine birileri tarafından “gaza” getiriliyor ve ne acıdır ki kendisi bunun farkında bile olamıyor..

Hatırlayınız; görevde iken kimi zaman “İçki içmem ama içkiden anlarım”.. kimi zaman “Ben biraz komünistim”.. kimi zaman “Merve Kavakçı'nın adaylığını tasvip etmedim” diyordu.

Kimi zaman ise “Başörtü yasağı Anayasa Mahkemesi'nce yasaklandı ve artık bu karar son noktadır..” diyordu..

Hatta geçen yıl Balçiçek Pamir'e “Ben Adil Düzen taraftarı hiç olmadım..” demişti.

Aynı röportajda “Eşi başörtülü olan biri cumhurbaşkanı olabilir mi?” şeklindeki soruya olumlu ya da olumsuz bir cevap vermek yerine “Yorum yok” diyerek kaçamak cevap vermişti.

Velhasıl, Abdüllatif Şener bir “PR” çalışmasını “ustalıkla” yerine getirerek kendini “cilalatma” konusunda büyük bir gayret sarf ediyor.

Oysa bir insanın geleceğinin “parlak” olması için, kendini bu kadar “cilalatması” gerekmiyor!

örneğin Merve Kavakçı'nın milletvekili olmasını tasvip etmediğini ve “bu işin altında” Nazlı Ilıcak'ın olduğunu söylüyor ama yemin töreninin yapıldığı esnada “grup başkanvekili” olduğunu unutuyor..

Bu arada “Ben evlendiğimde eşimin başı açıktı. üstelik kapanırken bana danışmadı; Yozgat'tan döndüğünde bir de baktım ki başını örtmüş..” demek “sinyal çakmaktan” başka bir şey değildir..

Bunun gibi “Kayınpederim içki içerdi, şu anda içiyor mu bilmiyorum..” diyerek kayınpederinin özel hayatını ifşa etmesi de bir “damat”a yakışmayan tavırdan başka bir şey değildir..

Hele hele Ahmet Hakan, Yavuz Donat gibi isimlerin çıkıp “Abdüllatif Şener'e helal olsun.. Başbakan yardımcılığı koltuğunu hatta milletvekilliğini bile elinin tersiyle itti..” demiyorlar mı, çok gülüyorum.

Oysa Şener'in amacı çok açıktı: 22 Temmuz seçimine gidilirken orta yerde bir “184 içtihadı” vardı ve anketlerde Ak Parti'nin oyu 35'lerde görünüyordu..

Ve şu “hesabı” yaptı: Meclis'e Ağar ve Mumcu da gireceği için Ak Parti nasıl olsa 367 çoğunluğu elde edemeyecek ve Abdullah Gül aday olsa da seçilemeyecek.

Ve bu durumda “uzlaşma” (siz bunu dayatma olarak okuyunuz..) arayışı başlayacak; eh “Hürriyet ve CHP de arkamda” olduğuna göre ben aday olur ve seçilirim.

Denilebilir ki: “Ama bak Şener Ak Parti'den hâlâ istifa etmedi..”

Etmedi, etmiyor; çünkü % 47'yi karşısına almak istemiyor!

İstifa etsin, bütün sözlerimi geri alacak ve bu yazıyı “keenlemyekûn” sayacağım!

NOT: Pazartesi günkü yazılarım bundan böyle çarşamba günleri yayımlanacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi