Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

PKK-ETÖ ortak yapımı organizasyon!

PKK-ETÖ ortak yapımı organizasyon!

Hikâye bu ya; ikisinin de “ilk evlilik”lerinden “çocukları” olan bir kadın ve erkek, “yeni bir yuva” kurmuşlar... Birkaç yıl içinde, bu evlilikten de “çocukları” olmuş... Olacak ya; çocuklar, bir gün “kavga”ya tutuşmuş... Birbirlerine öyle girmişler ki; üstleri-başları kan-revan içinde...
O anda “mutfak”ta bulaşıkları yıkayan kadın, bağırtıları duyunca seslenmiş kocasına...
“Ne oluyor avluda?..
Bu gürültü-patırtı ne?..”
Adam, “Bir şey olduğu yok” demiş; “Senin çocuklar ile benim çocuklar birlik olmuş, bizim çocukları dövüyor!”
Türkiye’de son günlerde meydana gelen olaylar da, aynen hikâyedeki gibi... Türkiye’nin hemen her yerinde ve hemen her gün “kavga”lar oluyor...
Peki “kavga” edenler kim veya kimi dövüyorlar?
BU KAVGADA “TÜRKLER”İN İŞİ NE?
Soruya cevap vermeden önce Çanakkale Bayramiç’e uzanalım ve 27 Kasım tarihli gazetelere, “Kürt ailelerin evleri taşlandı” başlığı ile yansıyan olaya bir bakalım.
Gazetelerin de yazdığı gibi, olay şu:
Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde 25 Kasım günü saat 21.00 sıralarında kapalı pazar yerinde, doğu illerinden gelip ilçeye yerleştikleri öğrenilen 26 yaşındaki Tamer Demir, 19 yaşındaki Timur Özkan ve askerden izinli gelmiş 21 yaşındaki Mehmet Başaran ile 19 yaşındaki Mert Kapıcıoğlu arasında kız yüzünden kavga çıkmış...
İddiaya göre kavgayı ayırmak isteyen polise direnen Taner Demir ve Timur Özkan güçlükle polis aracına bindirilerek gözaltına alınmış!.. Bunun üzerine önce olay yerine yakın kahvelerde oturanlar ayaklanmış...
İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen gençler sorguya çekilirken, yüzlerce Bayramiçli Emniyet’in kapılarını zorlayıp, Kürtler aleyhine sloganlar atıp, “şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırmaya başlamış!..
Sayıları 100’ü aşan protestocu grup, ilerleyen dakikalarda İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün önüne gelen başka gruplarla birleşerek 2 bin 500 kişi olmuş...
Polis, kalabalığı dağıtmakta yetersiz kalınca, İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan takviye gelmiş... İlçeye, Çanakkale Emniyet Müdürlüğü’nden de 50 kişilik Çevik Kuvvet ekibi çağırılmış... Bayramiç Kaymakamı Şahin Aslan ve Belediye Başkan Yardımcısı Ergün Tüzgen, vatandaşları sağduyuya davet etmiş... Buna rağmen toplu şekilde yürüyüşünü sürdüren kalabalık, Kürt vatandaşların oturduğu evlere taşlı saldırıda bulunmuş ve 5 evin camları kırılmış... Olaylar saat 00.30 sıralarında yatıştırılmış...
Olay, özetle bu!..
Peki, bu olay size de garip gelmiyor mu?..
Düşünebiliyor musunuz;
“Kürt” gençler, “kız yüzünden” kavga ediyorlar, üstelik “gözaltına” alınıyorlar ama “Türk” gençler giriyor devreye ve slogan atıyorlar; “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!” Siz olsanız sormaz mısınız;
“Kız yüzünden kavga”nın “şehitlik”le veya “vatan bölünmez”likle ne ilgisi var?.. Dahası; bu kavganın “30 yıldır Bayramiç’te oturan Kürtler”le ne ilgisi olabilir ki; onların evleri taşlanıyor?..
Demek oluyor ki;
Birileri, “olay çıkarmak” için “bahane” arıyor!..
Demek oluyor ki; bir “derin oluşum” var ve onlar düğmeye basmışlar!..
Sorarım size;
Bu bir “ETÖ organizasyonu” değil de, nedir?..
Öyle ya; “kavga” edenler Kürt, “gözaltına” alınanlar Kürt iken, “evleri taşlanan”lar niye Kürt?..
GÖZÜ DÖNMÜŞ PKK’LILARIN EYLEMLERİ
Sizler bu sorunun cevabını düşünürken, ben diğer olayları sıralayayım...
Bir Pazar günü... Evlerinde televizyon seyredenler, ekranlardaki “son dakika” haberi ile Mersin’e dikkat kesiliyorlar... Çünkü Mersin’de, “yüzlerce PKK’lı tarafından” bir polis karakoluna “havai fişek” atılmıştır!..
Peki, sebep?..
Sebep, “PKK’nın kuruluş yıldönümü”ymüş efendim!..
Kutlamaya bakar mısınız;
Adı üstünde “havaya” atılması gereken havaî fişekler, “polis karakolu”na atılıyor!..
Televizyonlarının başında oturanlar, diğer “son dakika” haberleriyle hepten sarsılır!..
İstanbul Okmeydanı’nda da, molotofkokteylli korsan göstericiler, ortalığı yangın yerine çevirir..
Urfa Viranşehir’de benzer görüntüler yaşanır; polis, taş ve molotof saldırısına uğrar...
Devam eder “kutlama”(!) eylemleri!..
Diyarbakır’da devam eder, Şırnak ve Hakkari’de devam eder!..
Şehirler “savaş alanı”na döner!..
Çünkü, “gözü dönmüş PKK’lılar” her tarafı yakmakta, yıkmakta ve insanların canlarına kastetmektedir!..
Arabaları bile ateşe verirler!..
Sorarım size;
Tüm bu eylemler, bir “kutlama”nın yansımaları mıdır?..
Hayır!.. Milyon defa hayır!..
Bu kalkışma, bu galeyan, bu provokasyon kesinlikle “Kürt gençler”in işi değildir!.. Çanakkale Bayramiç’te veya İzmir’de olduğu gibi, buralardaki “taşlama”ların temelinde de “Türk gençler” yoktur!..
Onlar, maalesef piyon”lardır!..
Onlar, birer “figüran”dır!..
“Ağababa”ları perde gerisindedir!..
“Kürt”lerin ağababaları da perde gerisindedir, “Türk”lerin ağababaları da!..
“Kürt eylemciler”in arkasında nasıl PKK Diasporası varsa, hiç şüpheniz olmasın ki “Türk eylemciler”in arkasında da Ergenekon Diasporası vardır!..
Ve yine hiç şüpheniz olmasın ki; bu kaos, bu karmaşa, bir “PKK-ETÖ ortak organizasyonu”dur!..
Senaryo, “ortaklaşa” yazılmıştır!..
Sadece “oyuncu”lar farklıdır!..
Meselâ İzmir ve Bayramiç’te “Türk figüranlar” eylem yapacak, Mersin, İstanbul, Şanlıurfa, Diyarbakır, Şırnak ve Hakkari’de meydan “Kürt figüranlar”a terkedilecektir!..
YILLARDIR HEP AYNI FİLM!
Diyeceksiniz ki; nereden biliyorsun?..
Bilirim... Çünkü biz, bu filmi gördük!..
Hem de çok gördük!..
“Darbe” yapmak için “şartların olgunlaşmasını” bekleyenler, bugüne kadar “hep aynı filmi” sokmuşlardır vizyona!..
Sabahtan öğleye kadar “solcu”nun elinde olup da “ülkücü”ye kurşun yağdıran tabanca, öğleden sonra “ülkücü”nün eline tutuşturulmuş, o da “solcu”ları vurmuştur!..
Yine “aynı senaryo” sahnelenmektedir!..
Dünün “solcu” ve “ülkücü”lerinin yerini, bugün “PKK ve ETÖ figüranları” almıştır!..
Olay budur!..
“Hikâye”mize dönecek olursak;
“PKK’nın çocukları” ile “ETÖ’nün çocukları” birlik olmuşlar, “milletin çocukları”nı dövmekte, “milletin huzuru”nu kaçırmaktadır!..
ÇOCUKLARI KATLEDEN, HER ŞEYİ KATLEDER!
Hele bakın “manzara”ya:
Ortaya çıkarılan “Kafes Eylem Plânı”na göre; içine “patlayıcı”lar yerleştirilen Koç Müzesi’ndeki Uluç Ali Reis adlı “denizaltı”ya çok sayıda öğrencinin ziyaret etmesi sağlanacak, “denizaltı ağzına kadar dolduğunda” ise düğmeye basılacak ve denizaltı “yüzlerce çocuk” ile birlikte havaya uçurulacak!..
Yazarken bile insanın tüyleri diken diken oluyor!.. Düşünebiliyor musunuz; adamların, böyle bir “katliam” yapacak kadar gözleri kararmış!..
“Yüzlerce çocuğu katletmeyi” plânlayan adamlar, memleketin “yangın yeri”ne dönmesinden hiç rahatsız olur mu?..
“Yüzlerce çocuğu havaya uçurmayı” plânlayan bu adamlar, “saltanatlarını sürdürmek” için her şeyi yapar!..
“Siyaset”e de burnunu sokar,
“Yargı”ya da, “eğitim”e de!..
“Çocukları katletmeyi” göze almış adamlar; hiç “siyaseti, eğitimi ve hukuku” katletmez mi?
DAYAĞI YİYEN BİZİM ÇOCUKLARIMIZ!
Fazla söze ne hacet;
“Vakit’in manşeti”ne bakın, yeter!..
Adamlar, “Katsayıda eşitlik sağlanıp da, İmam Hatip öğrencilerinin önü açılmasın” diye neler yapmışlar neler?..
Bana öyle geliyor ki;
Danıştay’ın verdiği “Katsayı adaletsizliğine devam” kararının altında, “TSK içindeki cuntacılar”ın emir ve talimatları vardır!..
Bu emir ve talimatlarla, bu milletin çocukları, bu defa da “yargı tarafından dövülmekte”dir!..
Sonuç itibariyle;
Dövülen “milletin çocukları”dır!..
Döven; ha PKK olmuş, ha ETÖ!..
Ya da, yargı!..
Hepsi birlik olmuş,
“Bizim çocuklarımızı” dövüyorlar!..
Bizler de, hep aynı filmi seyrediyoruz!..
Hem de, gözlerimizi kırpmadan!..
Hem de, kılımızı kıpırdatmadan!..
Ne de olsa, “seyirci” milletiz!..


Baltanın sapı!
Bugünkü 3. sayfamızda; “Güler misin, ağlar mısın” dedirtecek bir haber var... Hani, şu “katsayı eşitliğinin iptali” için Danıştay’a dâvâ açan İstanbul Barosu var ya, o dâvâyı açan avukatlardan biri de, Tayfun Aktaş imiş, iyi mi?..
Peki, Tayfun Aktaş’ın özelliği ne?..
Efendim; iş bu Tayfun Aktaş, Baro’da hem Yönetim Kurulu Üyesi imiş, hem de “sayman”lık yapıyormuş!..
Ama, asıl özelliği “meslek lisesi mezunu” olmasıymış!..
Evet, “Meslek liselerine yönelik katsayı zulmünün devamını” isteyen Tayfun Aktaş, “Maliye Meslek Lisesi” mezunuymuş!..
Bu durumda, meslek lisesi öğrencilerinin feryat etmesine hiç gerek yok!.. Çünkü, “baltanın sapı” kendilerinden!..
Bir ağacın, “gövde”sine “balta darbeleri” indikçe, “dal”lar ah-vah etmeye başlamış da, gövde de dile gelip; “Hiç ağlayıp, sızlamayın!.. Çünkü o baltanın sapı bizden!” demiş ya; meslek liselerinin “önünü kesen” avukat da, kendilerinden!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi