Ne denir? Medeni mi, ne den’î mi?

Ne denir? Medeni mi, ne den’î mi?

Dünyanın en medeni (!) ülkesi İsviçre, topu topu 5 adet minareye tahammül edemedi. Yazık. Medeni dünyanın Osmanlı’dan öğreneceği çok şey var gerçekten. Kurtla kuzunun bile kardeş kardeş yaşadığı bir medeniyet nerde, dünyanın sözde medeni ülkesi İsviçre nerde? Oysa medeniyet ve tahammül ya da hoşgörü arasında bir paralellik olmalı değil mi? 5 tane minareden, öküz kıçına öğrende batmış gibi rahatsızlık duyan İsviçre medeni bir ülke olamaz; bakmayın medeni dediklerine ‘madeni’dir, ‘madeni’… Dünyanın para kasası olmasından mütevellit…
Demokrasi desen, azınlıkların hakları çoğunluklara boğdurulamaz…

İnsan hakları desen, din hürriyeti en temel insan haklarından bir tanesidir ve asla referandum konusu yapılamaz.
Medeniyet ve hoşgörü desen, 5 adet minareden rahatsızlık duyan bir ülkede hoşgörüden bahsetmek mümkün olabilir mi?

Hangi açıdan ele alınırsa alınsın, İsviçre sınıfta kalmıştır. Bundan sonra İsviçre’nin medeni bir memleket olduğunu külahımıza anlatsınlar.

İslam fobisi ateşini alevlendirenler, Haçlı ruhunu ve tabi aşırı milliyetçiliği hortlatıyorlar. Bunun da ötesinde, baltayı kendi ayaklarına vuruyorlar. Bu referandumla, hem insan haklarından, demokrasiden ne anladıkları ortaya çıkıyor, hem bütün dünyanın gözleri önünde medeni bir toplum olmadıklarını kendi elleri ile tescil ediyorlar, hem de en büyük zararın kendilerine olacağını bile bile İslam dünyasında galeyana sebebiyet veriyorlar.
Bunu yapanlar, sanmasınlar ki, minareleri yasaklamakla, İslam’a olan ilgiyi söndürebilirler. Biz yasaklar cumhuriyeti sayılması lazım olan ülkemizdeki engin tecrübelerimizden de gayet iyi biliyoruz ki, yasaklar merakı kamçılar, daha özendirici olur. Suyun önüne vurulan ket ne kadar büyük olursa, suyun potansiyel gücü o kadar artar. O bentler gün olur, yer ile yeksan olur.
Türk-İslam medeniyetinin en büyük ve en son temsilcisi ve birinci dereceden mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ne idüğü belirsiz İsviçre’den Medeni Kanun’u tercüme ettirmek sureti ile almış olması, ne yalan söylemeli, öteden beri kanıma dokunurdu. Ancak İsviçre’nin pervasızca ve yüzsüzce minareleri sandığa gömmek istemesi, adeta kanımı dondurdu; alerji yaptı sanki; medeni kanun dedikçe, tüylerim diken diken oluyor şimdi. Medeni Kanun’un Esbab-ı Mucibe Layihasını (Gerekçesi) hazırlayan ve ‘uygarlık yapıtı’ olarak takdim eden Mahmut Esat Bozkurt’un kemikleri sızlıyor mudur acaba?
Madem İsviçre’ye tepkiler çığ gibi büyüyor; madem adam akıllı bir şamar atmak vacip oldu; o halde neden bu paçavrayı İsviçre’nin suratına çarpmıyoruz?

Türk Medeni Kanunu’nu tümden kaldırıp atmaktan söz etmiyorum; böyle bir şeyin istense de mümkün olamayacağının bilincindeyim, ama “Biz İsviçre’yi medeni bir memleket sanmıştık, yanılmışız” mealinde bir Meclis deklarasyonu da yayınlanamaz mı?
Batı medeniyeti hangi suretle karşımıza çıkarsa çıksın, özgürlükçü olamaz; çünkü kodlarına Engizisyon ruhu sinmiştir.

Öte yandan minare yasağı konusunda İsviçre’ye yönelik tepkiler yerden göğe kadar haklıdır ve gerçeği söylemek gerekirse azdır bile. Ne ki, bu tepkiyi verenlerin de önce kendilerine dönüp bakması gerekmez mi? Örneğin Türkiye… İsviçre dese ki, iyi de kardeşim, siz de başörtüsünü yasaklamıyor musunuz?
Ayıkla pirincin taşını…

Özetle: Minareyi yasaklayanlara ne denir? Minareyi çalan kılıfını uydururmuş… Fakat ne tür taklalar atarlarsa atsınlar, ezanla, minareyle uğraşanlara medeni denmez; dense dense densiz yerine, alçak yerine den’î denir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi