Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

İsviçre pişman değil, yalnız da kalmadı

İsviçre pişman değil, yalnız da kalmadı

İsviçre'nin referandum sonucundan gerçekten üzüntü duymasını elbete isterdik. Ama böyle bir pişmanlık söz konusu değil. Kendimizi kandırmaya çalışmanın anlamı yok. Hatta, referandum sonucu bir şekilde iptal bile edilse bu pişmanlığın değil, taktik bir adımın sonucu olacaktır. İsviçre'nin referandum sonucundan pişmanlık duymadığını, yapılan tüm açıklamalara rağmen hata yaptıklarını düşündüklerini sanmıyorum. Çünkü, bu ülkedeki bazı gelişmeler aksini gösteriyor. Vatan Gazetesi'nin "Minare bitti, sıra türbana geldi" başlığı atında verdiği haber bunun açık ifadesidir. Haberden yapacağımız kısa bir alıntı sanıyorum İsviçre'nin referandumdan pişmanlık falan duymadığını açıkça gösterecektir:

"Minare yasağı ile büyük tartışma yaratan İsviçre'de şimdide öğretmenler için olan türban yasağının öğrencilere de genişletilmesi gündeme geldi. Friburg ve Lozan'ın en büyük kenti olduğu Vaud kantonlarının parlamentolarına 'türban yasağına' ilişkin tasarılar sunuldu."

Bu arada İsviçre Büyükelçisi'nin Diyanet İşleri Başkanlığı'nı ziyaretinde söylediği sözlerde bir pişmanlığın ifadesinden çok sonucun savunmasına yöneliktir. Büyükelçi, "Referandum Müslümanlara ve inançlarına karşı değil" derken belki de sergilediği çelişkinin farkında olmayabilir ama, işin özü söylediklerinin tam tersidir. Yani Referandum Müslümanlara ve inançlarına yöneliktir. Bunun tersini söylemek sadece günü kurtarmaya yöneliktir.

Bu arada İsviçre'nin referandumun arkasından dünyada yalnız kaldığını ileri sürenlerin yaklaşımının da gerçeğe uymadığı açıkça ortadadır.

Söz gelimi İtalya'dan gelen değerlendirmelerde "Halkın sesine sürekli kulak verilmelidir. Demokrasilerde aydın addedilen seçkinler yerine, halkın isteklerinin yerine getirilmesi daha yararlıdır" deniler İsviçre'deki sonuca destek verilirken Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy de "Fransızlar gibi ülkelerinin değişmesini istemiyorlar" diyerek İsviçre'yi alkışlamaktadır.

Benzer sesler Almanya'dan da yükseliyor. Bild ve Die Welt gazeteleri , Spiegel ve Stern Dergileri ile ntv televizyonunun internet sitelerinde İsviçre'deki minare yasağı ile ilgili düzenlenen anketlere katılanlar yüzde 80 ile 86 arasında yasağa destek verirken dinin anayasal bir hak olduğunu belirtenlerin sayısı yüzde 18'de kaldı.

Dünkü yazımda da İsviçre'ye destek verenlere dikkat çekmiştim. Bu bakımdan İsviçre'yi yalnız kaldı sananların yanıldığını bir kez daha hatırlatmakta yarar var.

Avrupa Konseyi, ABD Kongresi ve BM'den yapılan açıklamalarda karar eleştiriliyor gibi görünüyor ama bu kuruluşların geçmiş uygulamaları dikkate alınırsa tam bir ikiyüzlülük sergilendiği rahatlıkla görülür. Bazıları bu açıklamalara bakarak İsviçre'nin yalnız kaldığını düşünüyor olabilirler. Ancak, BM'nin İsrail'in Filistinlilere karşı uyguladığı soykırım karşısında hiçbir yaptırım uygulamadığını unutmamak gerekiyor. Yine ABD'nin Irak ve Afganistan işgallerine BM'nin destek verdiğini de hatırdan çıkarmamak lazım. Kısacası ABD ve BM Müslümanlara karşı şimdiyle kadar iyi sınav vermemişlerdir. Avrupa Konseyi'nin açıklaması ise AB ülkelerinin ortak sesi anlamına gelmiyor. Az yukarıda İtalya, Fransa ve Almanya'dan minare yasağını destekleyen çeşitli örnekler verdik. Bu bakımdan İsviçre'nin minare yasağı karşısındaki sergilenen tepkileri doğru değerlendirmek gerekir. Siyaseten yapılan açıklamalara bakarak Batı Dünyası'nın İslam Dünyasını kucaklamaya hazırmış gibi değerlendirmek ciddi hayal kırıklıklarına yol açabilir. Bunun için diyorum ki, referandum sonucundan ne İsviçre pişman olmuştur ne de Batı Dünyası bu kararında İsviçre'yi yalnız bırakmıştır. Batının Haçlı Zihniyeti dün olduğu gibi bugün de sürüp gidiyor.

TBMM'nin İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül'ün başkanlığında oluşturduğu komisyonun Belçika'daki incelemeleri ile ilgili raporunda Batı ülkelerinde İslam karşıtlığının yayılmaya başladığına dikkat çekilerek şöyle deniyor:

"Bu durum yabancı düşmanlığı ve ırkçılık eğilimlerini tetiklemiş ve bu eğilimler siyasi karar alma mercilerini etkilemeye başlamıştır."

Başka söze gerek var mı? Tüm bu gelişmeler İslam Dünyası'nın bir an evvel kendi arasında birlik oluşturması gerektiğini göstermiyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi