Mevlüt Özcan

Mevlüt Özcan

Mevlânâ’nın irtihali Şebi Arus

Mevlânâ’nın irtihali Şebi Arus

Bugün 17 Aralık. 17 Aralık, Hazreti Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi'nin ölmeden önce ölümünün Şeb-i Arus (düğün günü) ilân edilmesini vasiyet ettiği günün eylemleştirildiği gündür. Hz. Mevlânâ bugünde irtihal edip ahirete intikaleyledi.

Bu akşam bu münasebetle Konya'da "Mevlânâ Törenleri"nin kapanış merasimi her yıl yapılır. Bu merasim ile böylece her yıl ihtifaller bitmiş olur.

17 Aralık akşamı yapılan merasime Şeb-i Arus deniliyor. Şeb-i Arus, Mevlevi tâbirlerindendir. Hz. Mevlânâ'nın ölüm gününün hatırası olarak yapılan merasim hakkında kullanılan bir ifadedir.

İkindiden sonra Kur'ân okunarak ve Ayn'ül-Cem yapılmak suretiyle icra edilen bu merasimin gecesine, aynı zamanda "Leyletü'l-Arus" da denilir. Şeb, Farsca'da gece, leyl de Arapça'da gece demek olduğu için,tâbirlerin ikisi de bir mânâya delalet etmektedir.

"Mevlânâ Haftası"nda Mevlânâ ile ilgili bazı şeyler konuşuldu. Maalesef "Mevlânâ Edebiyatı" yapıldı. Yapılanların pratiğe dönüşmesi için ne önlem alındı ve ne de bu yüce veli örnek alındı. Başlangıçtan bu yana da hiç örnek alınmamıştı. Böyle devam ederse bundan sonra da örnek alınacağına dair bir ümit ışığı yok.

Mevlânâ'ya bakınız. O, beşeriyeti arzu edilen medeniyet ve fazilet şahikasına çıkaracak ve istenilen huzura kavuşturacak yegâne düsturun Kur'ân-ı Kerim olduğuna inanır ve bu gerçeği haykırırdı. Hz. Mevlânâ bakınız ne diyor:

"Ben sağ olduğum müddetçe Kur'ân-ı Kerim'in kölesiyim...

Ey insan! Sen güzellik Yûsufusun. Dünya kuyusuna atılmışsın. Seni bu müzlim kuyusundan çıkaracak, kurtaracak tek çare Hablullah (=Allah'ın ipi) olan Kur'ân-ı Kerim'e sıkı sıkı sarılmandır.

Eğer sen mukaddes Kur'ân'ın dergâhına sığınırsan, orada bütün peygamberlerin ruhlarıyla görüşürsün..."

Mevlânâ en büyük tad ve zevki Allah'a ibadet ve O'nu zikir mihrabında bulmuştur. Yine demiştir ki: "İbadet ruhun gıdası, can sefası, kalbin cilası ve gönlün Cenab-ı Hakk'a râbıtasıdır. Allah'a kulluk ve O'nu zikretmek, öyle bir nimet-i azimdir ki: Nefs şeytanı, o nimetten, o lokmadan yiyemedikçe nasıl Müslüman olur. Balık sudan ayrı yaşar mı?"

Mevlânâ Celaleddin-i Rumi'yi kendi eserlerinden tedkik ettiğimizde, O'nun hakiki şahsiyetini şöyle sıralayabiliriz:

1- Allah-u Teâlâ'ya karşı fütursuz bir iman ve teslimiyetle beraber, volkanları andıran bir aşk ve ilahi muhabbet,

2- Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e karşı noksansız itimat ve bağlılık, O'nun nurlu yolunda kemale eriş.

3- Kur'ân-ı Kerim'i hakiki düstur bilerek herhâl ve emelini O'na uydurup dünya ve ahirete dair bütün işlerinde O'nun hükümlerinden ayrılmamak.

4- Zikir ve ibadetin zevkinde fâni olarak en büylük neşeyi kul olmakta bulup O'ndan gayrıya bir nefes bile iltifat etmemek ve,

5- Hayat boyunca bütün hizmetlerini, din ve Allah (c.c.) yolunda yaparak insanların gaflet ve maddecilikten kurtulmalarını sağlamak.

Şimdi soruyorum:

Mevlânâ ihtifallerine katılanlar Mevlânâ'nın şahsiyetinden kendi şahsiyetlerine ne kazandırabilirler? Bir şey kazanamadılarsa yazık oldu kendilerine; hem de çok yazık...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mevlüt Özcan Arşivi