Hizbullah artık Birleşmiş Milletler’de

Hizbullah artık Birleşmiş Milletler’de

1 Ocak 2010 tarihi itibariyle Lübnan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 10 geçici üyesinden biri olarak görev yapmaya başlayacak. Güvenlik Konseyi’nde Libya’dan boşalan sandalyede Arap ülkelerini temsil edecek olan Lübnan’ın BM Güvenlik Konseyi’ne seçilmesinden en fazla rahatsız duyan ülke İsrail oldu. Oysa İsrail’in, BM Güvenlik Konseyi’nde kendisi aleyhine hazırlanan önerilerde en başta imzası bulunan Libya’nın görevi Lübnan’a devretmesine sevinmesi gerekirdi! Peki İsrail, Amerika’nın desteklediği Hariri’nin hükümette olduğu Lübnan’dan neden rahatsız?

Hatırlanacağı üzere 2005 yılında eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’ye düzenlenen suikastın, Suriye istihbaratınca gerçekleştirildiği iddia edilmiş ve ABD, suikastin ardından Suriye’nin derhal Lübnan topraklarını terk etmesini istemişti. Suriye suikastle hiçbir ilgisinin olmadığını defalarca dile getirdi. Hatta Beşar Esad’ın İngiltere’ye atadığı Büyükelçi Dr. Sami Kiyami, İngiliz BBC televizyonundaki haber spikerinin ‘Suriye’nin yapmadığına nasıl inanacağız?’ şeklinde sorusuna ilginç bir cevap vermişti. Büyükelçi, spikerin defalarca aynı soruyu tekrarlamasına dayanamayarak “Ben bir Müslümanım. Kur’an üzerine yemin ederim ki Suriye’nin bu işle hiçbir ilgisi yok” demişti.

Suriye ne kadar yalanlarsa yalanlasın, ABD Suriye’yi suçlamaktan vazgeçmedi ve sonunda Suriye askerlerini Lübnan’ın dışına çıkarmayı başardı. Sonuçlarına baktığımız zaman suikastten en fazla menfaat sağlayan ülke İsrail görünüyor. Zira, suikastin ardından Lübnan’da neredeyse bir iç savaş çıkacaktı. 2005’ten 2009’a kadar Lübnan’da tam bir siyasi belirsizlik hakim oldu. Bu zaman dilimi içerisinde Lübnan, gerek Suriye gerekse İran nüfuzundan temizlenmiş bir şekilde 2009 Haziran’ında yapılan seçimlerle Batı yanlısı Saad Hariri’ye teslim edildi.

Saad Hariri seçimleri kazanmasına rağmen hükümeti kurmayı başaramayınca bu sefer Hizbullah’ı da içine alan ulusal birlik hükümetini kurarak, ABD eski Başkanı George Bush ve İsrail’in dört yıl boyunca kendisi için yaptığı yatırımları sürpriz bir şekilde elinin tersiyle itti. Sadece Hizbullah ile ortaklık yaparak sürpriz yapmadı Hariri, iki hafta önce Şam’a tarihi bir ziyaret gerçekleştirerek de Lübnan’ın düşmanının Suriye değil, İsrail olduğu mesajını verdi.

Yeniden siyasi istikrara kavuşmuş gözüken Lübnan’da Hariri’nin 30 kişilik kabinesinde Hizbullah’tan iki bakan bulunuyor ve bunlardan birisi, Ali al-Shami, Dışişleri Bakanlığı görevini yürütüyor. İsrail’in en büyük rahatsızlığı buradan kaynaklanıyor. Zira, Shami Lübnan’ın dış politikasında tek söz sahibi ve BM Güvenlik Konseyi’nde Lübnan’ın ne yönde oy kullanacağına o karar verecek. Shami’nin Dışişleri Bakanı olması ve Lübnan’ın BM Güvenlik Konseyi’ne seçilmesi, fiili olarak Hizbullah’ın da BM Güvenlik Konseyi’nde söz sahibi olması anlamına geliyor.

BM kararlarına rağmen on yıllardır işgal ve şiddet politikasını sürdüren İsrail’i sadece Lübnan’ın Güvenlik Konseyi’ne seçilmesi değil, aynı zamanda İslam Konferansı Örgütü üyelerinin çoğunlukta olması da endişelendiriyor. Zira, BM Güvenlik Konseyi’nin 10 geçici üyesinden beşi (Türkiye, Lübnan, Gabon, Nijerya, Uganda) İKÖ üyesi iken biri de (Bosna-Hersek) İKÖ’nün gözlemci üyesi. Konsey’de alınacak kararlarda aynı yönde oy kullanması beklenen bu ülkelere Brezilya’nın da katılması bekleniyor. Brezilya, Türkiye’nin katılmadığı İran’a yaptırım uygulanmasına yönelik BM Genel Kurulu’ndaki son oylamada ‘çekimser’ oy kullanarak İran’a yaptırım istemediği mesajını vermişti. 2010 yılında BM, uluslar arası hukuka aykırı işgallerini sürdüren ülkelerin kaybedeceği büyük diplomasi savaşlarına sahne olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi