Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kayıtdışı siyaset!

Kayıtdışı siyaset!

Dün kaldığımız yerden devam edelim.
Bu konuda mızrak çuvala sığmıyor.. Özel Harp Dairesi'nden emekli Yarbay Şenol Özbek çarpıcı bilgiler veriyor: “Ordudaki bazı insanların cuntacı faaliyetler içine girdiği açık. Hedefleri iç savaş. Suikastlar yapılabilir” diyor. Yeraltından çıkan silahlar boşuna değil. Denizaltında ele geçirilen patlayıcılar ve sabotaj planları hayal ürünü değil yani.. Bunları bilmek için örgüt üyesi olmak, kahin olmak gerekmiyor.. Daha önce farklı ülkelerde yaşanan tecrübeler bunu gösteriyor.. Bunlar beklenen şeyler.. Şenol Özbek de bu kaygısını dile getiriyor.. Ama bunların tasfiye aşamasında sorun çıkarmalarına rağmen başarılı oldukları tek bir ülke bile olmadı. Aksine direniş ne kadar güçlü, tasfiye ne kadar sorunlu oldu ise, örgüt o oranda büyük zarar gördü ve bedel ödedi..
Hiçbir şansları yok.. Onları oraya yerleştiren irade, bugün onların gitmesini istiyor.. Bu konuda kararlı ve gerektiğinde acımasız olabilir.. Oyun bitti! Oyuncular oyunun bitmemesini istiyorlar. Oysa yeni oyun ve oyuncular sahne almak için bekliyor.. Tıpkı bir zamanlar sizin başkalarını iktidardan uzaklaştırıp onların koltuklarına sizin oturduğunuz gibi.. Şimdi demir almak zamanıdır ve sıra sizde.. Soğuk savaş bitti.. Japon dağlarında savaşın bittiğine inanmak istemeyen Japon savaşçısına benziyorsunuz..
Özel Harp Dairesi'nin tarihini anlayabilmek için basında çıkan şu kronoloji çok açıklayıcı: 1933’de Nazi Partisi Nasyonal Sosyalistler'in Almanya'daki yükselişine denk gelecek şekilde savaş öncesi Türkiye'de, 1949’da bugünkü Milli Güvenlik Kurulu adını alacak olan Yüksek Müdafaa Meclisi kuruldu. Görevi milli seferberlik planlarının hazırlanması ve seferberlik halinde valiliklere verilecek görevlerin tespitiydi. 1949’da MGK’nın görev tanımına 'seferberlik' konularının yanı sıra 'İç ve dış güvenlik konularına karşı hazırlık yapma' yetkisi de eklendi. 1947’de Bernard Baruch, ilk kez Doğu ve Batı Blok'u tanımlamasıyla birlikte 'Soğuk Savaş' kavramını kullandı. Türkiye, bu yeni dengede, Amerika’nın müttefiki idi. 1948’de Türkiye'den bir grup subay, Amerika Birleşik Devletleri'ne gayri nizami harp eğitimi almak üzere gönderildi. 1952’de 27 Eylül’de Amerika’nın isteği, Milli Savunma Yüksek Kurulu'nun tavsiyesiyle, Milli Avcı Birlikleri kurulmasına ilişkin kanun yürürlüğe girdi. Bu kanunla, gayri nizami harp yapabilecek örgütlenmeyi sağlamak ve düşman işgali sırasında savunma birlikleri kurmak üzere görevlendirildi.
Özel Harp Daire Başkanlığı görevinde bulunan Korgeneral Daniş Karabelen kimdi? O, Osmanlı'nın son döneminde Teşkilat-ı Mahsusa'nın bir subayıydı. Filistin'de çarpışan 5. Ordu'da görev aldı. Cemal Paşa ve Ali Fuat Cebesoy ile birlikte cephede bulundu. Ama asıl bağlı olduğu kişi Süleyman Askeri'ydi. Karabelen, milli mücadelenin ilk yıllarında Karakol Cemiyeti'nde çalıştı. Ardından ordunun çeşitli kademelerinde görev yaptı. Tümgeneral rütbesindeyken Özel Harp Dairesi'ni kurdu.
İnternetten derlediğim bilgilere göre, “1969’un 8 Eylül'ünde gazeteci İlhami Soysal, Özel Harp Dairesi subaylarından Yarbay Raci Tekin tarafından öldüresiye dövüldü. Yarbay Tekin'le beraber Astsubay Başçavuş Yüksel Aşçıoğlu ve Astsubay Sadık Görmez de Soysal'a saldırmışlardı. 1960'lı yıllarda Masonlar üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Soysal, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cemal Tural hakkında yazdığı yazılardan dolayı tehditler alıyordu. İsmet Paşa, Soysal'ı birkaç kez üstü kapalı bir şekilde Orgeneral Tural'ı araması ve işi tatlıya bağlaması konusunda uyarmıştı. O gün Soysal'a saldıran Yarbay Raci Tekin, delil yetersizliğinden beraat etti ve Kıbrıs'a yollandı. Kıbrıs, Özel Harp Dairesi'nin staj sahası gibiydi. Raci Tekin, Ergenekon tutuklusu Muzaffer Tekin'in babasıdır.”
1977’de Kanlı 1 Mayıs'ta Taksim'de toplanan binlerce kişilik kalabalığın üzerine ateş açanların da Özel Harpçi olduğu... Avukat Rasim Öz, katliam belgelerinin Daire'nin arşivinde olduğunu iddia ediyor. Uzun lafın kısası, bu örgütü Amerika kurdu. Sorun Genelkurmay’a, “Özel Harp” diye bir örgüt var mı?” diye; “Yok” diyecektir. Hem yok, hem varsa, işten asıl sorun o. Demek ki, varolan yapı illegaldir. Oraya girip araştırma yapmanıza gerek yok. Eğer JİTEM resmen yok, fiilen varsa, TSK içinde illegal bir yapılanma var demektir. Bu da suçun isbatıdır. Aynı durum BÇG için de sözkonusudur.. O yapının kendisi zaten illegaldir. Bu adres, kayıtdışı siyasetin merkezidir. Bizim Sovyet bu işin bittiğini kabul etmek istemiyor. Varlığını kanıtlamak için de şimdi sağa sola hediye paketleri gönderdiğine bakmayın, hâlâ daha fazlasını yapacak güce sahip.. Yarın düğmeye basabilir. İşte kızılca kıyamet de o zaman kopar. O zaman ne olacaksa olur.. Yeter ki, işler o noktaya gelmesin.. Basına bazı bilgiler sızıyorsa, bir sızdıran var. O kişiler de o sistemin parçası.. Yani, bunun anlamı şu, bu hesaplaşma derin yapının kendi iç hesaplaşması gibi bir şey aynı zamanda..
“Bazıları Özel Harp Dairesi'ni Amerika'nın kurdurduğunu unutuyor ve 'Bu Amerikan operasyonudur, TSK'ya saldırı var' diyor. Karşı kesim ise, bu operasyonların Amerika'nın bir projesi olduğunu görmek istemiyor ve 'Özel Harp Dairesi'ni dağıtırsak demokrasi gelecek' diyor.” Bana kalırsa bu tesbiti de yabana atmamak gerek.. Celal Kazdağlı, “Aslında proje, ABD istihbarat örgütü CIA’ye aitti. Komünizme karşı bütün ülkelerde ‘vatansever’ unsurlara dayanan bir örgüt kurmaktı amaç. Fikir, İkinci Dünya Savaşından hemen sonra ortaya atıldı. Asıl kadrolar, Nazi Almanya’sının kurduğu Gestapo personelinden devşirildi ve o model örnek alındı. NATO öncesi CIA tarafından çekirdek kadrosu oluşturulan bu Gladio yapılanması, NATO ile birlikte 16 üye ülkede gerçekleştirildi. Bu ülkelerin hepsinde ordu ve güvenlik birimleri içinde yer aldılar ve bir de Nazilerin SS örgütlerine benzer paramiliter örgütlenmelere gittiler. Türkiye de benzer yapıya onay verdi” diyor..
“Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir, her görüldüğü yerde ezilmelidir” diye, “Komünizmle Mücadele Dernekleri”ni örgütleyip, iç savaş kışkırtıcılığı yapanlar da bunlardı..
Herkesi kullandılar. Sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, ilerici-gerici tartışmaları bunların başının altından çıktı.. Darbeler bunların eseri idi.. Bunlar için, din, mezhep, tarikat, ideoloji, siyaset, etnik kimlik, kültürel kimlik, her şey çatışma konusu haline getirildi.. Kayıtdışı siyaset dediğimiz işte budur. Kayıtdışı ekonomi, kayıtdışı siyasetin örtülü KİT’idir, bir yanı ile de.
NOT:
Dinleyin Ey Mısır’ın yöneticileri.. Bugün Yakub’un; kardeşlerini kuyuya atan çocuklarına benziyorsunuz.. Haberiniz olsun, Yusuf, Mısır’a sultan olacak!
Mısır Firavunları, dün Hz. Musa kavmine nasıl bir haksızlık yaptı ise, bugün de Mısır yönetimi, Firavunlaşan Siyonist güçlerin baskısı altında kendi kardeşlerine, ırkdaşına, dindaşına aynı şeyi yapıyor. Kendi kardeşine yardım edeni taşlıyor.. Mısır’ın derin gerçeği de bu.. Bunlar bu dünyada ve ahirette bu haksızlığın hesabını veremezler. Vicdanı olan kimse bu haksızlığa onay vermez. Bu bir insanlık suçudur.. İnsanlık vicdanı, Müslümanların vicdanı ve Arap halkının onuru bu haksızlığı kabul etmeyecektir.. Zulm ile abad olunmaz.. Zulme rıza zulümdür. Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır.. Bu olanlardan dolayı, vicdanen bu haksızlıklara karşı çıkan Mısır halkını tenzih ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi