Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Anayasayı darbecilerin yapmasını istemek!..

Anayasayı darbecilerin yapmasını istemek!..

Elbette doğrudan "Anayasa değişikliği olacaksa ille de bir darbe yapılsın ve darbenin ardından oluşturulacak bir anayasa komisyonu tarafından yeni bir anayasa hazırlansın" diyen yok. Böyle olsa, yani birileri "Ben ya da benim gibi düşünenler bu milletin demokrasiye uygun olmadığına inanıyoruz. Çünkü bu milleti kendi haline bırakınca bizim gibi seçkinlerin arzusuna uygun bir anayasa yapmazlar" diyerek eğip bükmeden düşüncelerini açıklasalar bu da bir görüş deyip geçilebilir belki. Ama lafı dolaştırıp duranlar, halkın seçtiklerinin oluşturacağı bir Meclis'in anayasa yapamayacağını söyleyenler var. Bunu da geçmişteki uygulamalara atıf yaparak ülkemizde anayasaların hep Kurucu Meclisler tarafından hazırlandığına vurgu yaparak yeni bir anayasa yapılacaksa önce bir Kurucu Meclis oluşturulması gerektiğini her fırsatta dile getirenler var. Kısacası bu milleti geri zekalı yerine koyanlar, kendi isteklerini millete dayatmayı marifet sayanlar var. Elbette her ülkede farklı görüşler ve anlayışlar olacaktır. Ve her görüş mensuplarının da kendi düşünce ve inancının toplumun çoğunluğu tarafından benimsenmesini arzu etmesi doğaldır. Ancak bunun yolu demokrasilerde darbe olamaz. Darbelerin ardından hazırlanmış anayasaların millete demokratik düzenin devamı için böyle olacak diye dayatmanın demokrasi ile bir alakası olamaz.

Zaten farklı görüşlere tahammülün olmadığı, tek tip düşüncenin topluma hakim kılınması için bir takım dayatmalara başvurulan rejimin adı nasıl tarif edilirse edilsin diktadır. Bunu yapanların asker ya da sivil olmaları fark etmez. Bu bakımdan demokrasi ile totaliter rejim arasındaki en önemli fark fikir, düşünce ve inanç özgürlüğüdür. Ne adına olursa olsun demokrasilerde tepeden inmeci dayatmalara yer yoktur, olmaması gerekir. Ne var ki demokrasiyi kimselere bırakmayan bir kesim yıllardan beri topluma kendi düşünce ve inancını dayatmaktadırlar. Bir diğer ifade ile kendi anlayış ve inançlarını istedikleri gibi yaşayabilmelerini, propagandasını yapabilmelerini isterken farklı görüş ve inanç mensuplarına karşı bu özgürlükler hiç akıllarına gelmemektedir. Diyebiliriz ki bu sivil görünüşlü dayatmacılar kendi görüş ve düşüncelerine sonuna kadar özgürlük isterlerken, onlar gibi düşünmeyen ve inanmayanlara tahammül gösteremiyor, bu yönde bir çaba da göstermiyorlar. Bununla da kalmayarak farklı görüş ve inanç mensuplarına saldırmakta, hakaret etmekte, aşağılamaktadırlar. Bunu da fikir, düşünce ve inanç özgürlüğünün bir gereği gibi takdim ediyorlar. Onların dayatması demokrasi gereği olurken, farklı görüş ve inanç mensuplarının düşüncelerini ifade etmeleri ve inançlarını inandıkları gibi yaşamak istemeleri çağdışı bir dünyanın özlemi olarak nitelendiriliyor. Kendilerinin çağdaşlığı nereden geliyorsa onlardan başka bilen de yok. Halbuki her fırsatta darbe şakşakçılığı yapanlar kendilerini nasıl oluyor da çağdaş olarak nitelendiriyorlar bu da ayrı bir garabet örneğidir. Benim inancıma saygı göstermeyenler kendi inançlarına benden nasıl saygı beklerler. Benim ibadethaneme tahammül edemeyenlerin sıra kendilerine gelince asıl olur da tahammül beklerler... Bir ülkede farklılıklara karşılıklı tahammül kültürü gelişmediği sürece o ülkede özgürlüklerin yerleşmesi ve yeşermesi mümkün olabilir mi?

Kısacası bu ülkede belli bir kesim kendilerini ayrıcalıklı ve imtiyazlı kabul ediyor. Bunun için eğer yeni bir anayasa yapılacaksa bunun izninin de onlardan çıkması gerektiğini düşünüyorlar. Sadece izin vermekle yetinseler ne ise, yeni anayasayı da kendilerinden başkasının yapmasına tahammülleri yoktur. Yıllardan beri anayasaları hep benzer zihniyetin mensupları yaptılar ve bugün geldiğimiz noktada halimizin hiç iç açıcı olmadığını görmek için biraz insaf sahibi olmak yeterlidir.

Bu ülke yıllarda beri hep darbelerle anılır oldu. Daha doğrusu sürekli olarak düşünce ve inanca saygısızlığın sonucu problemlerle boğuşur olduk. Halk iradesinin hakim olması hiç sağlanamadı. Halk iradesine saygı kültürü gelişmedi. Bir azınlığın tahakkümünden ve tasallutundan kurtulamadığı sürece daha çok demokrasi nutukları dinleriz. Hem de demokrasiyi kesinlikle içlerine sindirememiş olanlardan dinleriz bu nutukları.

Ancak, bu zincir artık kırılıyor. Kırılmak zorundadır. Bunun başka yolu yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi