Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Bay Baykal, hangi galakside yaşıyor?

Bay Baykal, hangi galakside yaşıyor?

Merak ediyorum; CHP Genel Başkanı Bay Deniz Baykal, acaba Türkiye’de değil de başka bir “galaksi”de mi yaşıyor?.. Yoksa “yaşlılık”tan kaynaklanan bir “hafıza problemi” mi var?..
Dünkü CHP Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşma, hem daha önce sarfettiği “söylem”leri unuttuğunu, yani kendisinde bir “unutkanlık” başladığını, hem de, “sanki Türkiye’de yaşamadığını” gösteriyordu... O kadar “tezat” sözler sarfetti ki, “mezat”a çıkarsan, hiç alıcısı çıkmaz!.. Aklı sıra, hem “Balyoz Darbe Plânı”yla dalgasını geçti, hem “Arınç’a suikast girişimi” iddialarıyla!... Türkiye’de “darbe dönemi”nin kapandığını, dolayısıyla “darbe-marbe” yapılmayacağını ama “darbe ticareti” yapanlar bulunduğunu iddia etti!.. Lütfen dikkat, “darbe”ler bitmiş ama “darbe ticarati” yapanlar yaplamış ortalığı!..
Bu sözün, “CHP Grubu tarafından hararetle alkışlandığını” da bir kenara not edin!.. Çünkü, “darbe ticareti”ni kimin yaptığını biraz sonra, belgeleriyle göreceğiz.
SUİKAST DA YOK, BALYOZ DA!
Efendim, “başlıktaki soru”ya geçmeden önce, Bay Baykal’ın konuşmasından kısa pasajlar aktaralım.
Baykal, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik “suikast iddiaları”yla ilgili şunları söyledi:
“Şimdi onu eskittik, yenileri gelsin. Artık Dursun Çiçek’le reyting yok. Senin derdin reyting mi ,işin özüyle mi uğraşmak? Bir askerin komutanını vuracağı söyleniyor. Ne oldu; adamı aldılar, bıraktılar.
Ne oluyoruz kardeşim. Başbakan Yardımcısı’na suikast girişimi!.. Sanki Aşk-ı Memnu dizisi.”
Demek oluyor ki;
“Niye iktidar olamıyorum?” diyerek “dizini dövmesi” gereken Bay Baykal, vaktini “dizi” seyretmekle geçiriyor!..
Hem de “Aşk-ı Memnu”yu!..
Yani, “aile içi sapık ilişkiler”in zirve yaptığı, bu haliyle “Dallas’ı bile sollayan” diziyi!..
En çok kim seyreder “dizi”leri?..
Genellikle “kadın”lar ve “hayattan beklentisi kalmayan” insanlar!..
Sanıyorum, Bay Baykal da “iktidar olmaktan umudunu kesmiş” olmalı ki; kendini “dizi”ye vermiş!..
Her neyse... Bu durum, Baykal’ın “iç meselesi”dir!.. “İç dünyası”ndaki “git-gel”lere elbette müdahale edemeyiz!..
Ama, “Balyoz Darbe Plânı” hakkındaki tavrını, her biri; “Aldatma!.. Entrika!.. İhanet!.. Ve yatak”tan ibret olan “dizi”lerle açıklamaya kalkışması, pek hayra alâmet olmasa gerek!..
Dün, şöyle dedi, “Balyoz”la ilgili olarak;
“Her hafta yeni heyecan, yeni gerilim. Herkes işi gücü bıraksın, bizi izlesin.
Her hafta yeni bir senaryo!..
Birileri oturup yazıyor. Biz de oturup bekliyoruz.
Başbakan Yardımcısı’na suikast denildi. 8 kişi gözaltına alındı. İncelendi, sonra da bu kişiler serbest bırakıldı. Birer fiyasko haline dönüşmesi bir anlam taşımıyor mu? Bize hatırlattığı bir gerçek yok mu?
Sonrasında Kozmik Oda arandı. Didik didik edildi.
Ardından resmi açıklama yapıldı.
Yasalara aykırı hiç bir şeye rastlanmadı.
Şimdi ise daha gerilimli bir plan çıktı.
Neymiş, Fatih Camii bombalanacakmış.
Türk jeti düşürülecek Yunanlılar düşürdü denilerek savaş çıkarılacakmış.
Efendim bu devletin resmi planıymış.
Bu plan ne zaman yapılmış, 2003'ün martında!..
7 yıl geçmiş. Bu sürede kaç tane komutan gelmiş geçmiş. O plan TSK'nın planı. Bunca komutan gelip geçiyor, kimse böyle bir plan yakalamıyor.”
ŞİMDİ DE “GECE MUHALEFETİ!”
Şimdi, siz olsanız, sormaz mısınız;
Bay Baykal, “gündemi” mi takip ediyor, yoksa “dizi film” mi izliyor?..
Ya da, şöyle soralım:
CHP, “Öğleden Sonra Muhalefeti”nden sonra, şimdi de “Gece Muhalefeti”ne mi başladı acaba?..
Malûm; CHP’liler, sabahleyin parti genel merkezine gelirler, “gazete”leri okurlar, işlerine yarayacak bir konu bulurlarsa, “öğleden sonra” hemen bir “basın toplantısı” düzenlerler, ya da “yazılı açıklama” yaparlar!..
Eski CHP’li Tarhan Erdem, CHP’lilerin bu tavrını “Öğleden Sonra Muhalefeti yapmak” olarak değerlendirmişti ki çok isabetli bir teşhisti!..
Demek oluyor ki;
Bay Baykal ve CHP kurmayları, “Öğleden Sonra Muhalefeti”nden sonra, şimdi de “Gece Muhalefeti”ne başlamış!..
Geceleri, izliyorlar “dizi film”leri, sabahleyin de demeçleri patlatıyorlar!..
Baksanıza; Balyoz’a bile, “Heyecan!.. Gerilim!..
Senaryo” gibi, “dizi film jargonu”yla bakıyorlar!..
Ehh, ne yapalım;
Otursunlar, “dizi” seyretsinler!..
Paşa paşa seyretsinler!..
28 ŞUBAT VE 27 NİSAN DARBE DEĞİL Mİ?
Yalnız, “dizi” seyredilirken, “bölüm kaçırmamak” gerekir!.. Eğer kaçırırsan, ne “entrika”lar döndüğünü, kimin kimi “aldattığını” veya kimin kime “ihanet” ettiğini anlayamazsın!..
Bana öyle geliyor ki;
“Aşk-ı Memnu” dizisinin tiryakisi olduğu anlaşılan Bay Baykal, “iki bölüm”ü kaçırmış!.. Evet, kaçırmış, çünkü dünkü konuşmasında “eksiklik” vardı!..
Meselâ, diyordu ki;
“Darbe aşağı, darbe yukarı... Manşetlerde darbe, televizyon ekranlarında darbe konuşuluyor... Başbakan'ın ağzında darbe var. Genelkurmay Başkanı dün büyük bir rahatsızlık, huzursuzluk içinde, neredeyse mahcubiyet içinde özür dileyerek, darbe kelimesini ağzına almak zorunda olduğunu ifade etti!..
Darbe mi geliyor?.. Türkiye'nin darbe diye bir olayı mı var?.. Son askerî müdahaleden bu yana geçen 30 yıl içinde, son günlere kadar, darbe bekleyişi, tartışması, teşebbüsü yaşanmadı... Türkiye; 30 yılda, darbeyi arkada bırakmış bir ülke olarak gelişti!..
30 yıldan beri bu işleri aşmış bir ülkede, birden bire bu tartışmanın niçin gündeme geldiği sorusu, doğru cevaplandırılmalıdır.”
Dedim ya;
“İki bölüm”ü kaçırmış Bay Baykal!..
12 Eylül 1980’den bu yana, yani 30 yıldan bu yana “darbe yapılmadığını” iddia ediyor!..
Peki, “askerler”in bile, “postmodern bir darbe” olduğunu kabul ettikleri “28 Şubat Darbesi”ni nereye koyacağız?..
Ya da;
Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın; “Ben yazdım” itirafında bulunduğu “27 Nisan e-muhtırası”nı ne yapacağız?..
Unutmayalım ki;
“Sabih Kanadoğlu yapımı” olarak sahneye konulan “367 ucubesi” de, bir “yargı darbesi”dir!..
Bay Baykal’ın, “Aşk-ı Memnu”nun bölümlerini kaçırması normal karşılanabilir ama “3 darbe”yi ıskalaması, eğer “yaşlılık”tan değilse, bir “hafıza problemi” yaşadığına delâlet eder!..
Evet, bir “hafıza problemi” olmalı!..
Çünkü, ıskaladığı her üç darbe ile ilgili söylediklerini, bugün “unutmuş” görünüyor!..
28 ŞUBAT SÜRECİNDE NELER DEMİŞTİ?
Oysa, “28 Şubat Darbesi”nden sonra, “CHP Genel Başkanı” olarak, dönemin Refahyol Hükümeti’ne ve Başbakan Necmettin Erbakan’a fena halde yüklenmiş ve açıkça, “Bırak git” demişti!..
Ne dersiniz; “13 yıl öncesi”ne gidip, Bay Baykal’a bir “hafıza tazelemesi” terapisi yapalım mı?..
2 Mart 1997... Sabah’taki haber:
¥ “Baykal: Hükümet suçüstü yakalandı - CHP lideri 28 Şubat’taki MGK bildirisinin yayınlanmasından sonra Türkiye’de Anayasa’nın öngördüğü anlamda bir hükümetin varlığından söz etme imkanı kalmadığını söyledi.”
7 Mart 1997... Yine Sabah gazetesi...
Bay Baykal, Başbakan Erbakan’a sesleniyor:
¥ “Meclis’in arkasına saklanarak hükümet olamazsın. Kimseyi aldatmaya kalkma. Kaytarmaya kalkma. Onun bunun arkasına saklanma. Bu, hükümet etme anlayışından vazgeçmektir.”
12 Mart 1997... Milliyet’teki haber:
¥ “Baykal: Kabine, MGK’ya karşı çıkamaz - CHP lideri, MGK kararlarının altında Başbakan’ın imzası bulunduğuna dikkat çekerek, “MGK kararlarına herkes karşı çıkabilir ama Başbakan ve Yardımcısı karşı çıkamaz” dedi.
2 Nisan 1997... Sabah’taki haber:
¥ “Baykal: Kararları sulandırıyorlar - MGK kararlarını imzalarken “Kararları sulandırmadan uygulayacağız” diyen Erbakan’a, CHP lideri Baykal’dan cevap geldi... Baykal, Refahyol Hükümeti’nin sona erdirilmesi için bütün toplumun ayakta olduğunu belirterek, ‘Beyhude direniyorlar. Gitmeleri kesinlik kazanıyor’ dedi.”
22 Mayıs 1997... Milliyet’teki haber:
¥ “Hükümet bitmiştir - CHP lideri Baykal, gensoru oylama sonucunu “oksijen çadırında ömrün uzatılmasına” benzetti: “Refah-DYP bitti. Çiller, şimdi kendine yeni senaryo arıyor. Erken Başbakanlığı alırsa, hükümeti sürdürebileceğini sanarak kendini aldatıyor. Ülke çok tehlikeli noktada. Hükümet hemen istifa etmeli.”
Ne bir kelime eksik, ne bir kelime fazla...
Baykal, o günlerde aynen bunları söylemiş...
Yani, “28 Şubat Darbesi”ne hem “destek” vermiş, hem de “rant” ummuş!..
Çünkü şu söz, kendisine ait:
“Bu hükümet çok kısa zamanda noktalanacak ve Türkiye çok kısa sürede erken seçime gidecek.
CHP birinci parti olacak. Şu an bu hükümetin en zayıf olduğu andır, ancak erken seçim kararıyla bir süre daha ayakta kalmayı deneyebilirler.”
Görüyorsunuz değil mi;
“Cuntacı askerler”in bile “darbe” dediği 28 Şubat için, Bay Baykal, “darbe” lâfını hiç ağzına almıyor?..
Ama, “darbe rantı” yeme umudundan da vazgeçmiyor!
Öyle ya; CHP, ancak bir şekilde “iktidar” olabilir!..
Evet, “darbelerden sonra!”
Ne yazık ki;
Bu defa avuçlarını yaladılar!..
O MUHTIRAYI ASKER VERMEDİ Mİ?
Tıpkı, “367 darbesi”nden ve “27 Nisan e-muhtırası”ndan sonra da avuçlarını yaladıkları gibi!..
Org. Yaşar Büyükanıt’ın, “metni ben yazdım” dediği Genelkurmay açıklamasından hemen sonra, yani 28 Nisan’da Bay Baykal, ne yapmıştı hatırlıyor musunuz?..
Muhtıra sabahında, hemen Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar’ı arayıp, “erken seçime gitme” konusunda anlaşmışlardı!..
Çünkü, “iktidar” ateşi ile yanıp tutuşuyordu!..
Bay Baykal, bugün “hatırlamasa” veya “görmezden gelse” de, Radikal’in 29 Nisan 2007 günkü sayısında yer alan demecinde, CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, aynen şöyle diyordu:
“Bu, AKP Hükümeti’ne verilmiş ucu açık bir muhtıradır!.. Muhtıranın muhatabı hükümettir!”
“Sadece darbeler ve muhtıralar sonrası iktidar olabilen CHP”nin genel başkanı Bay Baykal, yine “iktidar umudu”na kapılmış olmalı ki; 29 Nisan 2007’de Çağlayan’da düzenlenen Cumhuriyet Mitingi’ni, “Artık Türkiye’de Cumhuriyet en güçlü sahibinin, halkın eline geçiyor. Bu el değiştirme, laik Cumhuriyeti kemirmek isteyenler hariç herkesi memnun edecektir” sözleriyle değerlendiriyordu!..
Tabiî, “darbe” veya “muhtıra” sözünü hiç ağzına almadan!.. Oysa, bütün Türkiye biliyordu ki, bunlar bir “darbe”dir!..
28 Şubat da “darbe”dir!..
27 Nisan da!..
Tek bir farkla...
AK Parti Hükümeti, hem “367 darbesi”ne direnmiştir, hem de “27 Nisan Muhtırası”na!..
Bütün bunlar olup-biterken, “kafayı kuma gömme”nin hiç kimseye faydası olmaz!..
Çünkü bu ülkede; “Balyoz”la başlayıp, “Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven”le devam eden, “İrtica Eylem Plânı” ve “Kafes” kod adlı darbe girişimleriyle, “şimdilik” noktalanan bir “darbe girişimleri dizisi” yaşanmıştır!.. Bay Baykal’ın; “darbe girişimleri dizisi” yerine, “Aşk-ı Memnu” adlı “dizi film”i seyrediyor olması, “darbe kalkışmaları” olmadığını göstermez!..
Bay Baykal, “hangi galakside yaşıyor” bilmem, ama bir an önce “hayâl dünyası”ndan kurtulmalıdır!..
Kurtulmalı ve “Türkiye gerçekleri”ne dönmelidir!..


Dış düşmanı boşver, iç düşmana bak!
İnsan, “orman”a bakarken, tek tek “ağaç”ları göremez ya; “darbe plânları”na bir “bütün” olarak bakınca da, “ayrıntı”ları göremiyoruz...
Meselâ, gündemdeki Balyoz darbe plânı?..
Ne zaman ve nerede hazırlanmış bu plân?..
Mart 2003’te, İstanbul’da!.. Malûm; bu plânın, bir “seminer” ve “tatbikat” olduğu iddia edildi... Benim bildiğim seminer ve tatbikatlar, “muhtemel bir düşman saldırısı”na karşı tedbir için yapılır?..
Ama, bu öyle bir “seminer”(!) ki; hedef “iç düşman”lar!.. Yani “cami”ler, “mütedeyyin” insanlar ve “demokrat” gazeteciler!..
Öyle bir “tatbikat”(!) ki; o günlerde “1 Mart Tezkeresi” Meclis’ten geçmemiş... Yani, ABD, bir şeyler yapmaya kalkışabilir!..
Ama komutanlarımız, “ABD saldırısına karşı strateji üretmek” yerine, “camileri bombalamayı” konuşuyor!..
Seminer (!) İstanbul’da!.. Ama, ne hikmettir bilinmez, komutanlarımız Bingöl’deki vali ve kaymakamla meşguller!..
Hani, diyorum ki; “ağaç”lara da bakmak gerekir!..
Çünkü “orman”lar, “ağaç”lardan oluşur!..
“Darbe plânı”ndaki bu “ayrıntı”ları da gözden kaçırmayalım!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi