Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Ayaklar baş olmuş!..”

“Ayaklar baş olmuş!..”

Müteveffa Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, “anılarında” yer vermiş... Merhum Menderes’in “güçlü” addedildiği dönemler...
Eskişehir’deki Şeker Fabrikası’nda Demokrat Parti tarafından düzenlenen bir akşam yemeği. Garnizon’da bulunan bütün General, Albay ve Yarbay rütbesindeki subaylar da davetli.
Dönemin askeri yönetimi, aralarında Muhsin Batur’un da bulunduğu bir grubu “davete icabetle” görevlendirince...
“Mecburen” gidiyorlar; “bir yemek masasında oturmayı bile bilmeyen insanlar” olarak nitelendirdikleri Demokrat Partililerin etkinliğine.
¥
Okuyalım: “Salonun giriş methali gittikçe kalabalıklaşmaya başladı. Öyle bir kalabalık ki, tâbir belki fena fakat ne çare ki doğru; ‘AYAKLARIN BAŞ OLDUĞU, MEMLEKETİN İDARESİNDE BUNLAR MI SÖZ SAHİBİ OLACAK?!’ dedirten bir topluluk. Subay ve üniformalı olarak BÖYLE BİR PARTİ TOPLULUĞU İÇİNDE BULUNMAKTAN ÜZÜNTÜ DUYMAYA VE BURAYI TERK ETMEK ÇARESİNİ ARAŞTIRMAYA KOYULDUK!..”
¥
Manzara bu: Demokrat Partililerin, özel ilgi gösterip yemeklerine davet ettiği bu zatlar; memleket müdafaası için çocuklarını gözlerini kırpmadan ölüme gönderen yiğit babalardan tiksiniyorlar!..
Tavır bu: ¥ Ayakların baş olduğu memleketin idaresine bunlar mı sahip olacak!.. ¥ Kendileri gibi basit insanların oylarından güç alıp, bizi yönetmeye kalkıyorlar!.. ¥ Böyle bir insan topluluğu içinde bulunmak bizim için züldür!..
¥
Bu bir bakış açısı: Millet, kendini yönetme ehliyetine sahip değildir. Millet, kendini ancak kurumlar eliyle yönetir!..
¥
Devam edelim anılara: Muhsin Batur ve diğerleri “Sıradan vatandaşların” içinde ve “o pis ortamdan bir an evvel kurtulmanın” derdinde.
Başlarındaki General S. Tulgan diyor ki herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle: “Aksilik, gece uçuşunda bir teyyare kırılmış!.. Gidip bir bakalım da geliriz!..”
¥
Teyyarenin kırıldığı filan yok tabii; kirişi; en kısa sürede kırmak için bahane!..
Bir çıkmış ki ekip dışarıya; dünya varmış!.. Dünya, ohhh be!..
¥
Muhsin Batur, “kurtuluş anını” şu edebî cümleyle ifade etmiş: “Dışarıya çıktığımızda teneffüs ettiğimiz hava bize her zamankinden daha temiz geldi!..”
¥
Bu Muhsin Batur; darbe olduğunda; merhum Menderes ve dâvâ arkadaşlarına “Silahlı Kuvvetler memleket idaresini ele aldı, benim vazifem sizi Eskişehir’e götürmektir” diyecek ve “durumu telefonla bir yakınlarına bildirmelerine” bile mâni olacak Asker’dir!..
¥
Bir asker, nasıl olmuş da bu hallere gelmiş?.. Kendi insanından böylesine nefret ediyor, iğreniyor olmasının sebebi ne?.. Milletle “kök” uyuşmazlığı mı var?..
Bakıyorum; İtalyan okulunda üçüncü sınıfa devam ederken babasını kaybedince semt değiştirmek mecburiyetinde kalmış ve III. Selim İlköğretim Okulu’na başlamış...
Üsküdar’da, evdekilerle birlikte oruç tutuyor, geceleri Selimiye Camii’nde teravihe gidiyormuş...
Büyükbabası Enver Paşa’yı severmiş.
Kuleli’yi kazanınca, dünyalar onun olmuş.
Bu dönemden sonra; “duygu”larının seyrini takip ediyorum;
Atatürk ölünce mâteme boğulmuş; bir de annesinin 3750 adet reşat altınına denk gelen mirası 5 yıl içinde hesapsızca bitirmesine üzülmüş.
Sonraki duyguları, “darbe”nin bir parçası olmaktan kaynaklanan “gurur”; komutanları ile arasındaki fikir ayrılıkları ve çekişmelerin yol açtığı asabiyet.
Bilhassa Hava Kuvvetleri Komutanı “General Tansel”le arasındaki büyük anlaşmazlığın yol açtığı huzursuzluk, stres...
¥
Gündemdeki “planları” anlamlandırmak isteyen için; darbelere bir şekilde bulaşmış olanların anılarını okumakta büyük fayda var...
Farklı bir zihniyet atmosferi bu.
Kapıldım mı havaya; içinden çıktığınız, “çocukluk” yıllarınızda “birlikte saf tuttuğunuz” insanlardan kopuyorsunuz...
Rütbeler gibi “kategorilere” ayırıyorsunuz insanları;
“Ayaklar” ve “başlar”...
“Aşağıdakiler” ve “yukarıdakiler..”
¥
Zihninizi esir alan “kast” modeli, değişimi kabullenemiyor...
“Kapıcı oğlunun”, günün birinde daire başkanı, genel müdür, hele bakan, başbakan olmasını hazmedemiyor...
İçinden çıktığı toplumu “unutuyor” sanki...
Bambaşka bir dünyanın insanı oluyor.
¥
Askerlerin çoğu böyle değil elbet...
Böyle olmayanlar da zaten; “darbe, müdahale, muhtıra” gibi eylemlerin, “askerlik mesleğinin onuruyla bağdaşmadığını”, bunların “hicap duyulması gereken faaliyetler” olduğunu açıkça dile getiriyor!..
¥
Darbeci içinse “sıradan vatandaşın” sivri sinek kadar değeri yoktur.
Kendisi gibi “inancı” da zararlıdır, sokaktaki adamın. İşte; gündemdeki son “darbe organizasyonu”nun “bir numarası” olarak nâmına nam katan “Eski Asker”in komuta ettiği bir toplantıda alınan kararlara bakıyorum...
Biri şöyle: “Bizimkiler postu deldirmesin. Buna yönelik önlemler alın. CEPHEYE BİZDEN OLMAYAN O NAMUSSUZLARI SÜRÜN!..”
¥
Ergenekon iddianamesinin ek delil klasörlerinde yer alan belgeyi yeniden elime alıyor, “Eski Asker”in şu ifadelerinin de altını çiziyorum: “DİN bizim için, bizim için derken AKLINA NE GELİRSE GELSİN her şeyi kast ediyorum, zararlıdır!..”
¥
Ortada, kurum olarak Ordumuz’u bağlamasa da, üzerine titrediğimiz Ordumuz’un imajında onulmaz yaralar açacak kadar vahim görüntüler var.
Ordumuz, “yanlış paşaları” hak etmiyor.
¥
Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ da bunun farkında olduğu için, Güneydoğu’da “postal üstü galoş” usulü de olsa, ev ziyaretlerinde bulundu...
“Sıradan” vatandaşlarla buluştu...
Güzel tavır, devamına ihtiyaç var.
Kimse lafı çarpıtmasın. Ordumuz bir bütün olarak; millet, mukaddesat karşıtı değildir. Ancak Ordumuz içinden maalesef “yanlış” insanlar çıkmıştır ve azınlıkta kalan bu yanlış insanlar, Ordumuza fena halde zarar vermiştir.
Ben Sayın Başbuğ’un bunlar arasında olmadığına bütün kalbimle inanmak istiyorum.
Bir takım ortak dostlarımız da, “Sayın Başbuğ, demokrasiye bağlı bir insandır, vatandaşın inançlarına da bağlıdır” diyorlar...
Ben de kendilerine; “Ne güzel. Sayın Paşamızın, vatandaşla birlikte Cuma namazı kılması son derece faydalı bir adım olur” karşılığını veriyorum.
¥
Cemaatte “ayak”, “baş” ayrımı yoktur... Orada insanlar mis kokar...
Camilerimize, “Allah Allah” nidalarıyla düşmana hücum eden şehidin kokusu sinmiştir!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi