Asker Rahat!

Asker Rahat!

Türkiye’nin standartlaşmış ‘çatışma alanları’ ve ‘çatışma konuları’ var. Toplum ve kurumlar, hemen bu çatışma alanları etrafında durumlarına ve meşreplerine uygun olarak kamplaşıveriyor.
Kabul etmek lazım, AK Parti hükümetinin ‘mutabakat arayışları’ nedendir bilinmez ama akamete uğradı. Belki, zaten, olmayacak duaya amin demek gibi bir şeydi bu.
Türkiye’nin gündemini aleni çatışmalar işgal ediyor artık, mutabakat arayışları değil.
Bu çatışma alanları arasında bazı konular var ki, bütün toplum kesimlerinin yakın vadede üzerinde mutabakata varması mümkün değil. Bunların etrafında fikir ayrılıklarının yaşanması, farklı konumlanmaların olması, tadında çatışmaların yaşanması doğaldır. Fakat demokrasi böyle bir konu değil… Üzerinde mutabakata varacağımız ender konulardan biri; herkesin bunda menfaati var; demokrasiye inansa da inanmasa da…
Demokrasi karşıtı görünmek kimsenin işine gelmiyor; o nedenle herkes demokrasi havarisi kesilmiş…
İlginç olan şu: Darbe tezgâhlayanlar bile, demokrasiye yönelik tehdit ve tehlikeyi bertaraf etmek için durumdan vazife çıkarıyor.
Darbenin muhatabı olan siyasi iktidar, geniş toplumsal kesimler ve destekçi medya, demokrasinin inkıtaya uğramaması için mücadele ediyor.
Darbe tehditlerine maruz kalan hükümetin konumu güçlendikçe, ‘sivil dikta’ ve ‘sivil faşizm’ endişesine kapılan bir kısım çevreler demokrasinin muhafazası için gardını alıyor.
Yahu herkesin derdi demokrasi ise… Herkes demokrasiyi korumak için mücadele ediyorsa… Durun kalabalıklar! Durun! Bu kavga, gürültü niye?
Madem herkes demokrasiyi korumak istiyor; o halde herkes kendi sınırına çekilsin. Kılıçlarını kınına soksun! Elini yumruk yapıp sallayacak yerde, tokalaşmak için karşısındakine uzatsın!
Uzlaşma, demokrasinin ruhu değil midir? Demokrasi, demokratik mücadele ile korunur ve güçlenir. Demokrasi dışı yollara yeltenmekle demokrasi korunmaz; aksine tam canevinden vurulmuş olur; kimse kaş yapayım derken göz çıkartmasın.
Hükümetten sıkılmış olabilirsiniz. Sivil iktidarın fevkalade güçlenmesi, sivil diktayı anımsatıyor olabilir. Fakat ‘Sivil dikta’ tehdidi, uzak olasılıktır; evhamdır… Böyle bir şey, olasılık dahilinde olsa bile, mücadele nispeten kolaydır. Lakin askeri cuntaya davetiye çıkarmak, demokrasi için yakın tehdittir. Ve askeri cunta ile mücadele etmek, sivil dikta ile mücadele etmekten daha kolay değildir.
Her defasında demokrasiyi kurtarırsak, -ki bu demokrasiyi kurtarmak demekse- rüştünü nasıl ispat eder demokrasi denen nazenin? Cuntaya davetiye çıkarmak, sivil diktadan daha fazla gölge düşürmektir demokrasiye.
Buna hakkınız yok!
Uzak ihtimal ve evhamlar adına, yakın tehditler oluşturmanın demokrasiye ne gibi faydası olabilir ki!
Bu hükümetten kurtulmak mı istiyorsunuz?
AK Parti, yüzde 48’lik halk desteğine, 27 Nisan sanal muhtırası sayesinde ulaşmadı mı? 7 yıllık AK Parti hükümetinin nasibine, her yıl bir ya da birkaç adet olmak üzere darbe girişimi düştü.
Belki herkes kendi penceresinden demokrasiye sahip çıkıyor. Ancak, darbe tehdidine maruz kaldıkça, AK Parti hükümetine sahip çıkmak, demokrasiye sahip çıkmak anlamına geliyor.
Gölge etmeyin yeter!
Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’a büyük görev düşüyor.
Çıkıp şunu demeli:
Asker rahat!
İktidara söylenecek şey de şu:
Hükümet sen de rahat!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi