Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Sadra şifa haber

Sadra şifa haber

Şu anda eminim hiç kimse Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un yerinde olmak istemezdi. Evet, şu anda Genelkurmay Başkanı, belki de bir savaş halinden daha çetin bir durumla karşı karşıya...

Düşünün bir:

4 iddianame.

Hepsi binlerce sayfalık.

Suçlamalarla dolu.

Ve suçlananların büyük kısmı emekli ya da asker kişiler.

Kimisi hemen Genelkurmay Başkanı'nın yanı başında, karargâhında duruyor.

Sivillerle iç içe geçmiş cuntalaşmalar, darbe girişimleri, gömülü silahlar, fesat planları...

Her gün gazetelerin onlarca sayfası bu iddialara ayrılmış durumda. Yani, kamuoyunda binlerce soru oluşuyor ve onların cevaplanması lazım.

Her şeyden önce, Genelkurmay Başkanı'nın bizzat kendisinin, yönettiği kurumdan emin olması lazım. Hem bu iddialar hem emin olmak, öylesine zor ki.

Emin olmak için, bu fesat işinin koordinatörü olmak lazım belki. Ama cuntalaşmalarda o bile mümkün değil. Çünkü cuntalar bile kısa süre içinde kliklere ayrılıyor ve birbirini yiyor.

Ya içinde değilseniz ve cuntalaşma iddiaları sizin yönettiğiniz kurumun içine yönelikse...

Kim ne yaptı, ne yapıyor?

Sizin içinizi kemirmez mi bu düşünce?

Kıvrıkoğlu, komuta kademesini kendine göre tanzim için Edip Başer Paşa'yı tasfiye etmiş, onun geleceği yere Jandarma'dan Aytaç Yalman'ı getirmiş. Bunu biliyorsunuz. Bu çok net bir bilgi. Acaba Kıvrıkoğlu başka ne yapmış. Acaba Eruygur, Atatürkçü Düşünce Derneği eylemlerini yürütürken ordu içinde bir şey yapmış mı?

Alın işte son iddianamede bir iddia:

"Doğu Perinçek, cezaevindeyken denizci askerlere talimat gönderdi!"

Ne yapacaksınız bu iddiayı?

Genelkurmay Başkanı yaşanan süreçte birkaç çıkış yaptı; genelde "iddiaları ret" ağırlıklı çıkışlardı bunlar.

Birkaç adım attı, genelde "bilgi sızmaları"nın kaynağını öğrenme istikametindeydi atılan adımlar.

Öfke vardı çıkışlarda.

Ama o çıkışların bizzat kendisini tatmin ettiğini sanmıyorum.

Bir kere, ilke olarak, tüm bu iddiaların incelenmeden reddi çok sağlıksızdır.

Buradaki çarpıklığa, MHP lideri Bahçeli, gayet net işaret etti:

- Bu iddialar gerçekse, ya astlarınıza hakim değilsiniz ya da bir fesat hareketine göz yumuyorsunuz.

Bahçeli bu sözü, üstelik "Açıklamalarınız tatminkâr değil" cümlesinin ardından söyledi.

Genelkurmay Başkanı açısından denklem bu kadar basit ve bu kadar kötü.

Tabii ki, Bahçeli'nin sözünün bir şartı var:

"Bu iddialar gerçekse" diye başlıyor cümle...

Peki, iddiaların gerçeklik payı ne?

Bunu ancak yargı ortaya çıkaracak. Yargı süreci de işliyor. Görebildiğimiz kadarıyla Genelkurmay da yargı sürecine engel çıkarmadığını göstermeye gayret ediyor.

Ancak...

"Genelkurmay açısından iş bununla biter mi" diye sorulursa, bence bitmez.

Kanaatimce Genelkurmay için, tüm iddialara yönelik ek bir iç soruşturma zarureti bulunmaktadır.

Olay, çıplak gözle görülemeyecek kadar girift bir durum arz ediyor.

Yani iş, Genelkurmay Başkanı'nın, medyaya yansıyan haberlere bakıp "Tamam işi çözdüm" diyebileceği bir iş değildir. Binlerce isim, binlerce olay, binlerce kumpas... Belki bir bölümü kurgu, bir bölümü montaj belki... Ama kurgu ve montaj boyutlarını görmüş bile olsanız, kategorik retler sadece kuşkuları artırıyor. Sergilenen "öfke"ler, sadece yanlışları örtme hamlesi gibi değerlendiriliyor. Keşke "Çözdüm" diyebildiğiniz şeyi kamuoyu ile de paylaşabilseniz ve kamuoyu da onları inandırıcı bulsa... Ama şu anda kamuoyu derin kuşkularla yüklü.

Bunlar yarayı derinleştiriyor.

Oysa her şeyi aklayıp paklamak gerekiyor.

Bu iş, "Askerin millet iradesini dışladığı" 27 Mayıs bagajına kadar uzanıyor.

Maalesef her askeri hareketlilik, varıp, millet iradesine müdahale çizgisi ile bütünleşiyor ve TSK'nın üzerine yüklenen bir bagaja dönüşüyor.

İş, ordu ile milletin duygusal ilişkilerinin yaralanması noktasına kadar gelmiş ise, çok daha radikal bir aklanıp-paklanma eylemine ihtiyaç var demektir.

Şu an Başbuğ'un önünde bu imkân vardır ve kamuoyunda kendisine yönelik prim tükenmemiştir.

Sağlıklı duruşlar, bu primi besleyecek ve o da Başbuğ'u, TSK'yı sağlıklı limanlara çekme noktasında daha da güçlendirecektir.

Bu arada eskilerin ifadesiyle sadra şifa diye nitelenebilecek bir haber var: Genelkurmay, Balyoz Planı'nda adı geçen 162 subay hakkında soruşturma açmış. Söz konusu subaylara, yasal plan görüşmesi dışında kimlerin neler konuştuğu soruluyormuş. (Hürriyet, 29 Ocak 2010)


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi