Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Kanadoğlu yalan mı söylüyor?

Kanadoğlu yalan mı söylüyor?

Kanadoğlu, “Bu Meclis anayasayı değiştiremez” diyorsa değiştiremez!
Hani değiştirebildi mi?
Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, günün solcularına ne demişti?
“Bu ülkeye komünistlik gelecekse biz getiririz, size ne oluyor?”
Öyle ya, rejimin asıl sahipleri varken Meclis’e ne oluyor!
İşte o Tandoğan.
Ankara’nın mahallelerinde “irtica virüsü” olup olmadığını algılamak için yapmış olduğu koklama gezisinde düşürülen krikonu arama görevi bekçiye verilmiş.
Bekçi kardeş akşama kadar arayıp sormuş da bulamayınca garibim, Tandoğan’ın karşısında selama durmuş:
“Sorup soruşturmama rağmen “Kriko” adındaki bir şahsı tanıyan bilen olmamıştır.”
Bekir Bozdağ’ı beğenirim, dolu bir politikacı.
Açık oturumlardaki kararlılığı ile tok sözleri beni rahatlatır...
Bu sefer öyle olmadı.
Kanadoğlu’na cevap verirken paylaması yerine kendi partisine dönüp sormalıydı: Hani değiştirdiniz mi?
Eskilerimiz, balık baştan kokar demişlerdi.
Bir ülkenin anayasası ya demokrattır veya darbecidir.
Darbeci ise, siz kalkıp elinde silahı olanlara “Neden bu tankları ikide bir sokağa salıyorsunuz” diyemezsiniz. Çünkü o anayasadan kaynaklanan 35. madde var.
Aynı şekilde yargıyı sivil ve asker diye bölen 145. madde var.
Sorumsuz HSYK var, YAŞ var...
Diğer değişmezler de (tabular) kutsal Hindistan inekleri gibi trafiğin tam da ortasına oturunca, şimdi siz kalkıp viranenin bir köşesini tamir edip diğer köşesini çıkmaz bahara bırakırsanız olmaz. Ellemeyin daha iyi. Ya hep, ya hiç...
Görüyorsunuz ki Sayın Genelkurmay Başkanı çok açık ve de net ifade ediyor:
“Sabrımızı taşırmayın...”
Sivillere ait hukuk kitaplarında araştırdım, öyle bir cümle bulamadım. Ama şu var, sivilleşemeyen toplumlarda askerin eli ikide bir belindedir.
Hep ondan olmuş olacak ki, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı koltuğuna oturduğunda ilk aklına gelen iş; ya Refah Partisi’ni kapatmak, veya AK Parti’yi...
Burada da Kanadoğlu haklı!
Çünkü bu anayasa öyle demek istiyor; halka yakın partileri kapatın. Milletvekili çoğunluğu sizden değilse; meclisi de “hukuk” deyin, “guguk” deyin çalıştırmayın.
Halk gözünü açmasın; söz sahibi olmasın, yönetime karışmasın...
Şöyle diyelim:
Ülkenin 12 milyon seçmeninden oy alan bir parti yine de laiklik karşıtı ise, bu laiklik denilen ucube kimin işine yarar? Veya kimin fesi, kimin nesi?..
Azınlığın mı, çoğunluğun mu?
Faraza, referandumda halk laikliğin kaldırılmasını da isterse işte asıl kriko arama hikayesi buradan başlar. Darbecileri ter basar...
Kutsal ineğin birisi ölürse, diğerleri de ölür korkusu...
Azınlık rejimi iktidara zılgıt çekiyor:
Siz en iyisi ekonomiyi düze çıkarın, yolları yapın, paraları bankalarda biriktirin, başka işlere karışmadan çekin gidin.
İsterseniz Süheyl Batum namındaki akademisyene Kanadoğlu’nu sorun, “O büyük bir hukukçu” diye cevap verecek.
Aynı telden Süheyl Batum’u Kanadoğlu’na sorun, o da “Büyük bir anayasa profesörü” diyecek. Kare tamamlandığına göre o zaman halk dediğin nedir ki?..
Ne anlar? Ne bilir? Sürü, kat önüne güt!
İşte o sürünün oyu ile yeni bir anayasa yapılır da bu ekalliyetin ayrıcalıkları son bulur korkusu var. O yüzden ekranlardaki darbeci pişkin generalin, işi bir başka mecralara akıtma mimiklerini görmüyor musunuz?
İnkar ediyor, iddiaları alaya alıyor.
Taraf gazetesi uydurmuş.
E peki ya savcıların iddianamesi?
Onlar da iddia imiş...
O zaman çavuşun mantığı giriyor devreye; yapanlar haklı, ihanetleri sızdıranlar suçlu...
Şimdi Genelkurmay onların peşine düştü, hainleri yakında kodese tıkayacaklar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi