Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Postmodern darbe, psikolojik harp, amiral gemisi, topyekun savaş vs...

Postmodern darbe, psikolojik harp, amiral gemisi, topyekun savaş vs...

Psikolojik harp, P2 Locası, yeraltına gizlenmiş silahlar, suikast planları hepsi bildik şeyler..
Murat Aksoy’un Gladio’nun tarihine ilişkin kaleme aldığı yazıda şu bilgilere de yer veriliyor: “İkinci Dünya Savaşı sonrasında, ABD yönetimi, İtalya’da Mussolini’nin faşist yönetimine karşı beraber savaştıkları komünist direnişçilere karşı tavır aldılar. İtalya’daki Amerikalı resmi görevliler, daha önce savaşmakta oldukları aşırı sağ ve faşist kökenlilerle işbirliğine gittiler. 1949’da NATO’nun kurulması, İtalya’nın kurucu üyeler arasında yer almasıyla beraber Hıristiyan Demokratlar (Democrazia Cristiana -DC) bünyesinde filizlenmeye başlayan Gladio yapılanması, giderek resmi hale geldi. İtalyan Savunma Bakanlığı’na bağlı olan Silahlı Kuvvetler İstihbarat Servisi (Servizio Informazioni Forze Armate-SIFAR) General Giovanni Carlo yönetiminde, Gladio’yu teşkilatlandırmaya başladı. Carlo’nun ardından SIFAR Başkanı olan General Giovanni De Lorenzo, Gladio üyelerinin eğitileceği bir kamp kurdu. Sardunya Adası’nda yüksek duvarlarla çevrelenen, kendine ait ufak bir limanı olan, denizaltı eğitimi verilen, uçak ile helikopter pistleri ve yeraltı sığınakları bulunan bu okula Sabotajcıların Eğitim Merkezi (Centro Adestramento Guastatori) adı verildi. (Bu yapı JİTEM’i, Dalan’ın arazisindeki gizli örgütlenmeyi hatırlatmıyor mu? Deniz üssü filan, her şey kopya edilmiş gibi sanki..) Burada, ‘Gladyatörlere’ askeri ve ideolojik eğitim verilmesinin yanı sıra özellikle patlayıcı eğitimleri veriliyordu.”
General De Lorenzo, askeri istihbarat örgütü başkanı Renzo Rocca tarafından kumanda edilen Gladio birimlerinin gerçekleştirdiği eylemlerle ‘tansiyonu’ yükseltti. (Tıpkı 12 Eylül’de olduğu gibi) Gladio hücreleri, Hıristiyan Demokratlar’ın parti merkezlerini ve bazı yerel gazeteleri bombalamaya başladı ve bunların, komünist ve sosyalistler tarafından gerçekleştirildiği iddia edildi. (Son Kafes darbe planlarında ele geçirilen belgelerdeki gibi) Bu eylemlerin hedefi hükümetti. Ancak başarılı olamadılar. Bunun üzerine, İtalya’da 1995’te yayınlanan Senato Raporu’nda belirtildiği üzere, De Lorenzo, 1964’te “Gladyatörlerin, kendi işareti üzerine radyo ve televizyon kaynaklarının da arasında bulunduğu tüm önemli haberleşme merkezleri, sol partilerin merkezleri, sol görüşteki gazetelerin bürolarını işgal etmesine yönelik” bir plan yaptı. Gladio’nun gizli askerlerini acımasız ve kararlı davranmaları yolunda da uyaran De Lorenzo, darbe ertesinde Sardunya’daki gizli Gladio merkezinde hapsedilecek bini aşkın sol görüşlü kimseyi de listeledi.” Fişlemeler filan aynı. Post modern bir darbe planı bunlar.. Bunun yanı sıra, İtalya’nın önde gelen yüzbinlerce insanı hakkında dosyalar tutulmaya başlandı. Hemen her siyasetçi, önemli işadamı ve ‘medyatik’ tüm şahsiyetler izleniyordu. Başbakanlık ise sürekli dinleniyordu. Aynı yılın Haziran ayında, De Lorenzo, İtalyan polis güçleri Carabieneri’nin 150. kuruluş yıldönümü vesilesiyle, Roma’da tanklarla boy gösterisi yaptı. (Sincan’ı hatırlayın) Kendisi de Gladio’nun kurucularından olan Başbakan Aldo Moro, kendisini alaşağı etmeye çalışan De Lorenzo ile gizlice buluştu. Bu buluşmada Moro, tansiyonun düşürülmesi karşılığında kabinedeki sert sosyalistleri daha ılımlı isimlerle değiştirmeye razı oldu. Bu sayede, Gladyatörler sessiz sedasız tekrar yeraltına çekildi. Bu operasyon yıllar sonra İtalya’nın postmodern darbesi olan ‘Piano Solo’ adıyla tarihe geçecekti. Moro olayı, icabında bu adamların kendi arkadaşlarını da infaz ettikleri çok açık! Aygen’in anlattıkları da bunlardan çok farklı şeyler değil.. Rosa dei Venti (Rüzgar Gülü) yapılanması, örgütün kendine karşı farklı bir örgütlenmeyi de kendi içinde gerçekleştirdiğini gösteriyor.. Anlatılanlara göre: “Tora Tora Darbe Girişimi’nin tüm sorumlusu ilan edilen ve yıllarca tutuklu kalan Amos Spiazzi İtalya’da Gladio’nun içindeki gizli başka bir yapılanmanın var olduğunu söyledi: Rosa dei Venti (Rüzgar Gülü). Bu örgüt, NATO’ya bağlı gizli ordulardan farklı bir yapıydı. Rüzgar Gülü’nün üyeleri, Gladio’nun diğer üyelerinin aksine, ABD ve NATO’ya sempati duymayan “aşırı milliyetçi” ve “ulusalcı”lardan oluşuyordu. (Ne tesadüf, bizimkiler de ulusalcılık yapıyorlar). Dışarıdan bakıldığında gündelik yaşamda şüpheleri kesinlikle üzerlerine çekmeyecek hayatlar süren bu kişilerin, ulusal çıkar olarak gördükleri hedefler uğruna her şeyi yapabilecek, her şeyi göze alabilecek derecede fanatik ve sadık karakterde olmasına özen gösteriliyordu. Rüzgar Gülü’nün üyeleri, askerler arasından özel olarak seçiliyordu. Emekli olduktan sonra da örgütle ilişkileri sürüyor ve her türlü operasyona hazır bekliyorlardı.”
Bunlar bize hiç yabancı şeyler değil.. Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağ-sol, Maraş-Sıvas, Çorum-Başbağlar.. Zaman, yer ve isimler farklı da olsa aynı senaryo uygulanıyor..
Bu yapının tasfiyesi için de sanırım bu yapıların tasfiye edildiği ülkelerdeki tecrübelerden yararlanmak gerek..
Düne kadar efendilerine sadakatle hizmet edenler, kendi yurttaşlarını katledenler, artık kendilerine ihtiyaç kalmadığı bir noktada niye bu kadar öfkeleniyorlar ki? Bu eski şirket tasfiye ediliyor. Bu, eski tetikçilerin işsiz kalacakları anlamına geliyor.. Bana kalırsa onların korkuları daha derin. Hesap sorulmasından, sanık sandalyesine oturtulmaktan korkuyorlar. Yaptıkları işleri hatırlayıp, silah bırakmak istemiyorlar. Bunun kendilerinin sonu olacağını, her şeylerini kaybedeceklerini düşünüyorlar.. Ve de kendilerini kullananlara karşı öfkeleniyorlar tabii bu arada. Ama yine de kendi halklarına karşı karanlık tertiplerin içinde olma konusunda bir pişmanlıkları yok gibi..
Oysa artık çok geç.. Oyun bitti. Şimdi kartlar yeniden karılıyor.. Yeni bir oyun kuruluyor.
Psikolojik harp, topyekun savaş, amiral gemisi, post modern darbe, bütün bunlar bizim bilmediğimiz şeyler değil.. Sadece “Made in Italy” değil. “Made in Turkey”i de var. Öyle anlaşılıyor ki, bizimki onlarınkinden daha derin, köklü ve inatçı.. Onlar tasfiye oldu, bizimkiler hâlâ askeri, yargıcı, gazetecisi, işadamı, STK’sı ile direnmeye devam ediyor..
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi