Danıştay mağdurları ne yapmalı?

Danıştay mağdurları ne yapmalı?

Danıştay'ın yetkisini ve donanımını aşan katsayı kararları üzerine 'ne yapabiliriz?' soruları çoğaldı.
Meslek liseliler ve alan değiştirme teşebbüsünde bulunmuş düz liseliler düşünüldüğünde yüz binlerce öğrenci, belirsizliğin kucağına itildi. Demokratik hukuk devleti iddiasını anayasanın değişmez maddelerine yazan bir ülkede yol belli: Demokratik tepki ve hukuk. Demokratik tepkinin kanallarının başında siyasî partiler geliyor. Yerel teşkilatlar ve genel merkezler nezdinde kamuoyu baskısı oluşturulabilir. Normal demokrasilerde sokak eylemleri demokratik tepki şekli olmakla birlikte, bizde araya karışabilecek provokatörler düşünüldüğünde ters sonuçlar doğurabilir. Demokrat gazeteci ve yazarların desteğini alabilecek adımlar atılmalı; bilgi verilerek ilgilenmeleri sağlanabilir. Yüzlerce mesajla posta kutularını doldurup insanları canından bezdirmek doğru değil. Kaş yapayım derken göz çıkarabilir ve insanları kızdırabilirsiniz.

Gelelim hukukî yollara... Karar vesilesiyle mağdur olduğuna inanan kişiler veya bunların velayetini haiz olanlar müdahillik talebinde bulunabilir. Endüstri meslek lisesi öğrencisi Ömer Faruk Benli'nin talebi mahkemece haklı bulunarak müdahilliği kabul edildi. Davacı İstanbul Barosu'nun talebini yerinde gören Mahkeme'nin, mağdurları reddetmesi, tarafsızlığına 'telafisi imkânsız' zararlar verecektir. Yükseköğretim Kurulu'nun kararından doğrudan veya dolaylı olarak menfaat ihlali bulunmadığı ve bu sebeple dava ehliyeti olmadığı halde baronun müracaatı kabul edildi. Sadece eski katsayı uygulamasından değil, oluşan belirsizlikten dolayı maddî ve manevî mağduriyet oluştuğu inkâr edilemez. Danıştay'ın verdiği yürütmeyi durdurma kararı söz konusu kayıpları telafisi imkânsız şekilde büyüteceğinden hareketle hem itiraz hem de müdahillik talep edilebilir. Mahkeme, hukukî menfaatin varlığına karar verirse, davalının yanında davaya iştirak edilebilir. Davaya katılanların (müdahillerin) yetkileri sınırlı olup, katıldığı kişiye yardımcı konumdadır. Uygulamada, taraflardan biri yanında davaya katılmak isteyenler, yürütmenin durdurulması taleplerinde bulunuyorlar. Bu başvurunun tabii bir sonucu olarak, yürütmenin durdurulması kararına da itiraz edebilir. Sadece son karara itiraz, temyiz, reddihâkim vs. gibi usul muamelelerinde bulunamaz. Bir de davaya katılanlar lehine veya aleyhine yargılama giderine de hükmedilemez.

İnternette yazımın altında matbu dilekçe örneğini bulabilirsiniz. Ancak şu kadarını söyleyeyim, dilekçeyi gerçekten ikna edici şekilde yazmak faydalı olur. Menfaatine halel geldiğine dair somut ifadeler kullanmak neticeye etki edebilir. Fakat asıl sorun, hak arama konusundaki ahesterevliğimiz. Ya yol bilmediğimizden ya da devlet kapısında sürünmek istemediğimizden, hakkımızın peşinden yeterince gitmiyoruz. Çeşitli meslek liseleri ve düz liselerden on binlerce mağdur bu yolla sesini yükseltirse duyarsız kalınamaz. Danıştay'a ulaşacak itiraz ve müdahillik dilekçelerinin en selametli usul olduğu kanaatindeyiz. Cılız tepkiler ise davacının haklılığına olmasa bile güçlülüğüne delalet ediyor. Ağlamayana mama verilmemesi de bir realite olarak önümüzde duruyor.

Tepkisizliğin en somut yansımalarından biri, 'Meslek lisesi memleket meselesi' diyen iş dünyasının sesini yükseltmemesi. Diğer bazı sosyal sorumluluk projelerinde olduğu üzere 'mış gibi' mi yapıyorlar acaba? TÜSİAD ve TOBB gibi iş dünyasının önde gelen kurumsal yapılarının sessizliğini izahta zorlanıyorum. 28 Şubat sürecinde 'silahsız kuvvetler' olarak göreve çağrılan kurumlar, yönetimleri değişmesine rağmen üstlerindeki ölü toprağını atmakta zorlanıyor. Sefer görev emirlerinin iptal edildiğini düşünüyoruz. Umarım yanılmıyoruzdur.

NOT: Endüstri meslek lisesi öğrencisi Ömer Faruk Benli'nin talebi mahkemece haklı bulunarak müdahilliği kabul edildi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi