Prof. Sadun Aren ve bir anı..

Prof. Sadun Aren ve bir anı..

Sadun Aren’in vefat ettiğini medyadan öğrendik. Yakınlarına başsağlığı dilerim. 1960’lı 1970’li yıllarda solun en bilinçli ve etkin temsilcilerinden biriydi.
12 Mart Darbecileri sola nefes aldırmıyordu.
Sadun Aren ve o zamanki Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) bütün yöneticileri tutuklanmışlardı. Basında; solculara olmadık işkenceler yapıldığı, îma yoluyla yazılarak anlatılmaya çalışılıyordu.
Sadun Aren cezaevinde çok tehlikeli bir mide kanaması geçirdiği halde, onun hastaneye götürülmesine müsaade edilmemişti. Darbecilerin “Gebersin kızıl köpek..” dedikleri kulaktan kulağa fısıldanıyordu. ülkede tam bir devlet terörü vardı. Her diktatörlükte olduğu gibi fısıltı gazetesi faaliyetteydi. Kimsenin haksızlıklar karşısında gık diyecek hali yoktu.
Deniz Gezmiş ve arkadaşları her yerde aranıyordu. Onların yakalandıkları an, ya idam edilecekleri, ya da kurşuna dizilecekleri söyleniyordu.
çok yıllar sonra Sayın Reha Muhtar’ın yönettiği Ateş Hattı programında söylediğim gibi ben, cinayet işlememiş insanların öldürülmesine asla taraftar değildim.
İslâmda: “Kısasta Hayat Vardır” buyuruluyordu. Onun doğruluğu benim inancım ve imanımdı. Bu sistemde bu anlayış çağdışılık sayılıyordu. Mevcut yasalara göre, öldürülenin yakınlarına sahip çıkılacağına… öldürenin cezasının infazında, hoşgörülü ve insancıl davranılması öngörülüyordu. Bu belki güzeldi ama… Kat’iyyen âdil değildi. Yazık ki güya uygar toplumlarda kısas uygulanmıyordu. Onlara göre katilin öldürülmesi vahşetti.
Böyle düşünenler, kendilerince vahşî değil, uygar ve medenî (!) çevrelerdi. Halbuki, Yüce Kitabımızdaki bu ulvî adalet, en çok bize lazımdı.
çünkü Doğu’da, Güneydoğu’da, ve Karadeniz Bölgemizde yüzlerce yıllardan beri devam eden kan davaları vardı. Kısasın uygulaması ile 500 yıllık kan davaları 5 dakikada bitebilirdi. çağdaş geçinenler bu İlahî Adalet’in farkında değillerdi.
Deniz Gezmiş’in avukatları, Mükerrem Erdoğan’la Refik Ergün benim yakın arkadaşlarımdı. O zaman MHP’de oldukça önemli bir görevdeydim. Avukat arkadaşlarıma: “Bulun bu gençleri, bana gelsinler. Nereye kaçmak istiyorlarsa, oraya en yakın olan hududa kadar kendilerini götürebilirim. Bu çocukları mutlaka asacaklar” dedim.
Bir türlü o gençlerle görüşemedik. Benim bu tutumum, bizim canipte bomba tesiri yapmıştı. Sözlerim, aleyhimde dedikodulara sebep oldu. Rahmetli Serdengeçti ağabeyimle, Ordinaryüs Profesör Rahmetli Ali Fuat Başgil’e gittik. Ben: “Bu çocuklar hiçbir cinayet işlemediler. Adam öldürmediler. Bolivya Devrimcileri gibi Romantik Solcular.. Yakalanırlarsa mutlaka asılacaklar” dedim. Osman Ağabey: “Komünistler hücre usûlü çalışırlar. Bir iceberg gibidirler. Göründüklerinin çok üzerinde yer altı güçleri vardır. Ellerine fırsat geçse, hepimizi bir anda yok ederler” diyordu. Rahmetli Başgil Hoca bana hak verdi. “Hüseyin haklı. Bizim Türkler Komünizmi de dejenere ederler. Birisi yakalandı mı geridekiler çorap söküğü gibi gelir. Bizim Türkler sır tutmasını bilmezler merak etme Osman” dedi.
Sadun Aren’in ölümcül hastalığına rağmen, onu hastaneye bile göndertmeyen darbeciler, Hiçbir talep, hatta ümit yokken, solcu aydınların topunu birden tahliye etmişlerdi. Bizim romantik solculara göre, birden kendiliklerinden yumuşamışlardı.. Solcular ve avukatları neredeyse zil takıp oynayacaklardı. Darbecileri sola yakınlaşıyor sanıyorlardı. Buna beni de inandırmaya çalışıyorlardı. Bence darbeciler, aydınlara: “Siz bizdensiniz. Bırakın ki; halkı savunan şu baldırı çıplakları yok edelim” demek istemişlerdi. Bunu kendilerine de söyledim. Ancak hayatı anlamak Das Kapitalı ezberlemek kadar kolay değildi. Onlara bir türlü anlatamadım. Sonunda ben haklı çıktım.
O çocuklar haksız yere idam edildiler. Kan kanı davet eder. Baskı, dayatma ve zulüm, mazlumları uyandıran ve bileyen en önemli faktörlerdir. Tesettürün, Allah’ın emri olduğunu bilmeyen mi var.. En tabiî insan haklarından olan başörtüsü üzerine böylesine düşmanca iftiralarla gidilmeseydi.. Belki de bugün (Kasten) türban sorunu dedikleri bu mesele karşımıza çıkmazdı. 70 milyonluk Türkiye de, havanda su dövercesine, böyle boş tartışmalarla uğraşmak zorunda kalmazdı. Anlayana sivri sinek saz..
Saygılarımızla…


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi