Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Modern Türkiye nereye?

Modern Türkiye nereye?

Devlet Aysel’e elini uzatacakmış. Öyle demiş Kadından Sorumlu Kadın Bakan. Çocuklarını himayesine almış bile devletlu. Aysel? İki kulağı ve burnu kocası tarafından kesilen kadın. Türkiye’de Türkiyeli bir kadın Aysel. Öyle eften püften bir darb, “klasik” bir dövme, na’piyim elim kaşındı işte gibisinden, itilmişle-kakılmış komedisine özenmiş bir vak’a değil Aysel’inki. Adam dövmekle hızını alamamış, eline geçirdiği bıçakla kesmiş atmış, ayırmış Aysel’in iki kulağını, burnunu bedeninden. Hunharca. Tamamı da önceden hesabı kitabı yapılmış. Yani bilinçli. Sebep Aysel’in kocasını devlete şikayet etmesiymiş. Filmi biraz geri alalım. Popüler kültürümüzün gereğini yerine getirirmiş her daim koca Gıyasettin. İki canlı karısının sırtından köteği de eksik etmezmiş. Dördüncü çocuğuna hamile olan genç, yirmi yedi yaşındaki Aysel doğacak çocuğunun kız olduğunu öğrenince dayağı da “hak etmiş” hani. Ama bu sefer öncekilerden farklı olarak dayanamamış ve yetkililere şikayet etmiş kocasını, “beni dövüyor” diyerek. Nasıl olmuşsa bu sefer yine ataerkil geleneklerimizin vazgeçilmezi olarak “aile mahremiyetine karışamayız, kocadır sever de döver de” dememiş güvenlik güçleri de apar topar atmışlar kocayı hapise. Hiç gözümün önünden gitmez, lise yıllarındaydı, Ankara’nın tam ortasında Kızılay meydanında şahit olmuştum garip bir şeye de yıllar geçmesine rağmen zihnimde bugünkü gibi taptaze yer edebilmişti. Kırsal kesimi temsil ettiği üzerindeki şalvarı, başındaki tülbentinden belli olan orta yaşlı bir kadını yine kendi yaşlarında olduğu anlaşılan bir adam ve yanındaki genç çocuk çekiştirerek, kadının bütün direnmesine rağmen sürükleye sürükleye bir taksiye bindirmiş, herkesin suskun bakışları arasında kadının avaz avaz bağırıyor olması nedense bir Allah’ın kuluna “yahu siz ne yapıyorsunuz, nedir derdiniz?” dedirtememişti. Çünkü varsayımlar seyirci zihinlerde birbirini kovalamış, düz bir mantıkla: kadın köydeki evinden kaçmış olmalı, çekiştiren kocası ve oğlu olmalı, e aile işine de engin halk kültürümüzde karışılmayacağına göre el kol bağlı güzelce seyredilmeli ve hatta çok da şaşırmış görünmemeli, olay göz ucuyla takip edilirken kendi işine de devam edilmeli. Her neyse dönelim konumuza: - Üç ay diş bilemiş içerideki eş Aysel’e. Çıkar çıkmaz da ilk iş kolları sıvamış koyulmuş yarım bıraktığı işe devam etmeye. Ama bunun için önce götürmüş nehir kıyısına, genç kadını. Daha da bir hırsla dövmüş bu sefer kadıncağızı. Adeta faizini de ödeterek! Bakmış olmuyor eline geçirdiği bıçakla biçivermiş iki kulak bir burunu. Sonra da itivermiş Aysel’i nehrin derinliklerine. Ne hadle şikayet edermiş Aysel kocasını, ananelerimize aykırı olaraktan, bu bir. Ama daha da vahimi ne hakla yine kız çocuk doğururmuş. Nasıl olmuşsa kurtulmuş azgın nehrin pençesinden genç kadın. Hastaneye zor atmış kendini. Kulaksız. Burunsuz. Kocaysa doğru hapise. Ama olayın asıl en acı kısmı da bundan sonra gelişmiş: Yaşadıklarının tesiriyle erken doğum yapan Aysel şimdi diyormuş ki “barışabiliriz!!”
Konu Aysel’i aşıyor hiç şüphesiz. Vatandaşını koru(ya)mayan bir sistemde kaderlerine ve o kaderin en önemli aktörü olarak da saldırganlarının eline terkedilmiş Aysellerin yaşadıklarının tesiriyle sislenmiş zihinlerinde, saldırganıma uzak olup onu iyice çileden çıkartmak yerine yakınında olup agresifliğini bir parça kontrol altında tutabilirim, ne de olsa dönüp dolaşıp geleceğim yer onun yanı değil mi gibi bir kendince rasyonelle gelişen geri sarma prosedürü, kadına verdiği haklar sebebiyle model ülke konumuna güle oynaya oturmuş bir ülkede ne anlama gelir? Bu zaman ve çağda? Hele bu ülke her şeye tabu yaftasını yapıştırıp iyi kötü ne varsa hepsini bir sepete atmayı refleksleştirmiş bir burun kıvırıcı olmuşsa?
Sorular artırılabilir. Mesele, devletin bir taraftan Aysellerin maruz kaldığı davranış sistemini ve içini dolduran gelenek, görenek, örf, adet, töre ne varsa hepsini ne hikmetse dinle ilişkilendirip dine çatması ve bu yolla da onu kenara iteklemede Ayselleri araç olarak kullanması ve meşruiyetini bunun üzerinden sağlamlaştırması kadar diğer taraftan da Aysel’i bu sona mahkum eden olagelmiş düzenin devamına katkı sağlayacak davranış sistemini devlet ataerkilliği başlığı altında koruma altına almasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi