Mahir Kaynak

Mahir Kaynak

Sıradakiler

Sıradakiler

Bugünlerde gündemimizde sadece Anayasa değişiklikleri var. Daha demokratik bir Türkiye’yi savunanlarla kurumların iktidarın güdümünde olmasını istemediklerini söyleyenler mücadele ediyor. Bu sürecin sonucu ülkeyi yönetecek odağın kim olduğunu belirlemekte etkin olacak ve görünen mücadele güç dengesinin nasıl şekillendiğini belirlemekten öte bir sonuç yaratmayacak. Ancak önümüzdeki günlerde bugün yaşadıklarımızı arka plana itecek gelişmelerin olacağını göz ardı etmemek gerekir.

Ekonomik kriz Avrupa’da etkisini daha güçlü biçimde gösteriyor. Bu sadece ekonomik sonuçlar yaratmakla kalmayacak AB’nin yeni Dünya dengesinde bir güç odağı olup olmayacağını da belirleyecek. İlk belirtiler AB’nin bir gerileme sürecine girdiğini ve bütünleşme sürecinin ayrışmaya dönüştüğünü gösteriyor. Artık AB bir bütün olmaktan çıkıyor ve Avrupa ülkelerinin bağımsız ekonomik ve siyasi politikalar izlemeye başladığı gözleniyor. Bu durum ülkemizin siyasi hedefi olan AB üyeliğinin önemini kaybetmesiyle sonuçlanacak gibi görünüyor. Bu durumda yeni hedefimiz ne olacak?

Bugüne kadar ülkemizin bölgesel bir güç odağı olacağı ve bunun AB üyeliğiyle çelişkili olmadığı söyleniyordu. Oysa bölgesel güç olmamız ve AB ile bütünleşmemiz ABD, Rusya ve Çin gibi büyük güçlerin politikalarıyla uyumlu değildi. Onların da hedefinde Ortadoğu ve Afrika vardı ve her biri bu bölgeleri kontrolüne almaya çalışıyordu. İkinci sorumuz bölgesel güç haline gelecek olan Türkiye’nin kiminle ittifak yapacağıdır.

Irak’ın geleceği bu sorunun kilit taşlarından biridir. Bu ülkenin geleceğinin halkın tercihleriyle belirleneceği ve bunun göstergesinin seçim sonuçları olduğunu düşünmek yanlıştır. Irak’ın geleceğini belirlemek için savaşı göze alan ve büyük maddi ve manevi bedeller ödeyen ABD’nin seçim sonuçlarına razı olacağı düşünülemez. Ya da bu sonuçların politikasına uygun olarak çıkmasını sağlayacaktır. Yeni Irak ülkemizi derinden etkileyecektir. Irak’ta İran etkisi güçlenirse bu aynı zamanda Çin’in bölgeye girmesi anlamına gelir. Bu durumda yeni Irak yönetimin Kürtlerle çatışması kaçınılmaz olur ve Kürtler Türkiye’nin himayesine muhtaç hale gelir. Ancak Irak’ın geleceğinin barışçı yollarla belirlenmesi zor ve bir iç savaş ve buna dışarıdan müdahale ihtimali yüksek görünüyor. Bu durumda ülkemizin bu çatışamaya müdahale edenlerden biri olması beklenir.

Birinci Körfez Savaşı’nda Türkiye’nin Irak’a müdahalesine, siyasi karara rağmen, Ordunun karşı çıkması bu sorunun çözümünün bugüne kadar ertelenmesine neden oldu. Acaba bugün yaşadığımız askere yönelik operasyonlar, sanıldığını aksine, Orduyu zayıflatmak amacı gütmüyor, sadece yeni siyasi kararların gerçekleşmesine engel olacakların tasfiyesini mi amaçlıyor? Ordu yeni dönemde bölgede oynayacağı rolle eskisinden daha itibarlı hale mi gelecek?

Dünyada ve bunun sonucu olarak bölgemizde oluşacak gelişmeleri incelemeden yapılan tartışmalar sınırlı kalacak ve bütünü görmemizi engelleyecektir. Her yeni yapı arkasında birçok yıkıntı bırakır. Bu sonuçlara hazırlıklı olmamız gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahir Kaynak Arşivi