Bu mu hukukçuluk?

Bu mu hukukçuluk?

İtiraf edeyim ki, bazen hukukçuyum demeye utanıyorum. Her nasılsa, bir köşe kapmış olan bazı hukukçuları görünce kendimi bu duygudan kurtaramıyorum.
Bakıyorum; büyük bir orkestra ahenk içinde çalınmaya devam ederken… Bizim Malatyalı Rahmetli Ebuzer Dayının Zurnası gibi bir yerlerden birden çatlak bir ses çıkıyor. Milletin huzuru altüst oluyor. Okuyucularım bilirler. Ben anlatmak istediğim bir konuyu, lafla anlatmaktan ziyade, müşahhas örneklerle anlatmaya çalışırım.
Burada çok yakın geçmişimize ait bazı tarihî olaylardan bahsettikten sonra, bugünkü sosyal çalkantıya kendimce çözüm yolları aramaya çalışacağım. Ne demek istediğimi bugünkü yazıya sığdıramazsak, yarın devam ederiz İnşallah… önce yakın geçmişimizden 1-2 örnek vereyim: Sayın Demirel’in, Başbakanlığı döneminde, Cemal Tural adında bir Genelkurmay Başkanı vardı. Emekliliğine çok az bir zaman kala, Askerî Birlikleri dolaşmaya başladı. Güya birliklere veda ediyordu. 27 Mayıs ve 12 Mart gibi Darbelerin acısını çekmiş olan halkımız huzursuz olmaya başladı. Cemal Tural darbe hazırlığı içinde dedikoduları, kulaktan kulağa yayılıyordu. Hiçbir riski göze almayan Başbakan Demirel Paşayı gününden önce emekliye sevk etti. Genelkurmay Başkanlığını, halefine törenle devretmesine bile fırsat vermedi. Kulağından tuttuğu gibi attı. Korkulan olmadı. Kimse yönetime el koyma çılgınlığına kalkmadı. Yani kıyamet kopmadı.
Yıllar sonra Rahmetli Turgut özal Başbakan oldu. Başlangıçta bazı çevreler onu hiç ciddiye almadılar. Yurdun bazı bölgelerine uçakla gidiyordu. Sivil havaalanının bulunmadığı, yerlerde, Başbakanın içinde bulunduğu uçağın, Askerî Havaalanına inmesine bile müsaade etmiyorlardı. Malatyalıların hemşerisi olan Kara Kuvvetleri Komutanı bir orgeneral vardı. Genelkurmay Başkanı olma sırası kendisine gelmişti. İki gün sonra yapılacak olan bir törenle Genelkurmay Başkanlığı görevini devralacaktı. Davetiyeleri bile bastırmıştı. Genelkurmay Başkanı olmasına günler değil, birkaç saat kalmıştı. Törende zinde görünmek için sabah sporu yapıyormuş. Başbakan özal telefonla kendisini aratmış. Paşanın cevabı: “Şu anda sabah sporumu yapıyorum. Ben kendisini sonra ararım” olmuş. Rahmetli Turgut özal da tıpkı Sayın Demirel’in, Cemal Tural Paşaya yaptığı gibi… Adamı kulağından tuttuğu gibi attı. Yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Necip Torumtay’ı Genelkurmay Başkanı olarak atadı. öbür Paşanın bütün hayalleri gözünde kaldı. Yine kıyamet kopmadı. Bir süre sonra, Körfez Savaşı patlak verdi. ABD Başkanı Baba Bush özal’ın dostuydu. Türkiye’den destek istedi. özal bu fırsattan istifade etmeyi düşündü. Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’a: “Bu fırsatı kaçırmayalım. Zaten bizim olduğu halde, Lozan’da elimizden alınan ve Millî Misak Hududlarımız dahilindeki Kerkük ve Süleymaniye’yi Anavatan Topraklarımıza katalım” dedi. Sayın Torumtay, meseleyi ağırdan alınca, özal onun da görevine son verdi. Yine kıyamet kopmadı.
Kısaca şunu söylemek istiyoruz: Elbette ki Genelkurmay Başkanı olmak, büyük bir onur ve kutsal bir görevdir. O makama layık görülen askerlerimizin sayısı da ordudaki subaylarımız kadardır. Hem ordumuzda, hem de Yargıtay’ımızda, nice vatanperver, milliyetçi, sapına kadar Atatürkçü subaylarımız ve savcılarımız vardır. Kimse kendini yasaların üzerinde görmemeli, anayasal çerçevede görevini yapmalıdır. Bütün dünyanın ekonomik bir dar boğaza girdiği, milletimizin ise Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği çağdaş uygarlığın üzerine çıkmak için dolu dizgin yol aldığı böyle bir zamanda… Sayın Yargıtay Başsavcımız, durup dururken kalkıp %47 oy çokluğu ile tek başına iktidar olan, AK Parti'nin kapatılması için dava açıyor. Medyaya sızan bazı bilgilere bakıyorsunuz. İddianame en hırçın bir muhalefet lîderinin kaleminden çıkmış gibi.
Ben şahsen şöyle düşünüyorum. Nâmuslu, dürüst ve tertemiz bir Anadolu çocuğu olduğuna inandığım; bunu bu köşede de sık sık yazdığım Sayın Deniz Baykal o iddianameyi kaleme almış olsaydı, her halde çok daha inandırıcı, âdil ve insaflı davranırdı. Dünya durumu şaşkınlıkla karşılamazdı. Milletimiz de bugünkü kadar huzursuz olmazdı.
Yarın da bu tür keyfiliklerin nasıl önlenebileceğini yazacağız inşallah… Sayın Başsavcıya saygılarımız, sabır küpü milletimize dualarımızla…


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi