Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

CHP’liler çok zeki, çevik ve de akıllıdır!

CHP’liler çok zeki, çevik ve de akıllıdır!

Hikâyeyi, ben de yeni duydum... Duyup da sizlerle paylaşmasam olmaz... Çünkü ben; ne biliyor, ne görüyor ve ne duyuyorsam sizlerle paylaşıyorum... Son duyduğum hikâye şu: Adamın biri, etrafındaki bazı kişilere; “Siz salaksınız!.. Siz geri zekâlısınız!.. Siz aptalsınız!.. Sizin kafanız hiç çalışmıyor” diyerek, sürekli “hakaret” eder, onları aşağılarmış!.. Hakaretlerden son derece rahatsız olan kişiler; “ispatla” demişler; Bizim aptal olduğumuzu ispatla!”
Adam, onların eline bir “kesekâğıdı” vermiş!.. Sonra da uyarmış: “Bu kesekâğıdını hiç açmadan, içinde ne olduğuna bakmadan İstanbul’dan Erzurum’a kadar götüreceksiniz... Eğer sağlam getirirseniz, sözümü geri alacağım!”
Vatandaşlar, almışlar “kesekâğıdı”nı, binmişler otobüse!.. Ellerindekileri “bagaj”a koyup, bir süre sonra uykuya dalmışlar!..
Uyandıklarında bir de ne görsünler?.. Ortada ne kesekâğıdı var, ne de içindekiler!..
Meğer, “kesekâğıdı”nın içinde “fare”ler varmış... Kapalı kalan “fare”ler, kâğıdı kemirip, dışarı çıkmışlar!..
Geri döndüklerinde durumu anlatınca, adam; “Gördünüz mü” demiş; “Aptallığınızı kanıtladınız işte!.. Hem kesekâğıdını deldirdiniz, hem de fareleri kaçırdınız!”
Vatandaşlar, “Ne yapabilirdik ki” diye itiraz edince, “Gelin..” demiş; “Bir yolculuk daha yapalım... Ki, akıllı bir adamın ne yaptığını görün!”
Adam, daha önce yaptığı gibi; “fare”leri koymuş “kesekâğıdı”nın içine, kapatmış ağzını...
Binmişler otobüse...
Adam, kesekâğıdını “bagaj”a koymak yerine, elinde tutmuş... Bununla da kalmamış, kesekâğıdını sürekli “sallamaya” başlamış!..
Bir sağa, bir sola!..
Bir aşağı, bir yukarı!..
Yolculuk bitip de Erzurum’a vardıklarında; bakmışlar ki, kesekâğıdı sapasağlam!.. İçindeki fareler de “sallanmak”tan bitap düşmüş olarak, hareketsiz!..
Kendilerine “aptal, salak” denilen insanlar, “Bu işin sırrı ne?” diye sorduklarında adam “işin sırrı”nı açıklamış:
“Kesekâğıdını sürekli salladım ki, fareler rahat edemesin!.. Eğer rahat bıraksaydım, kesekâğıdını kemirip, dışarı çıkarlardı!..”
İNÖNÜ, BUNU HEP YAPTI!
“Hikâyenin ana fikri”ni herhalde anladınız.
Demek oluyor ki;
İnsanları hiç “rahat” ve “özgür” bırakmayacaksın... Yoksa, “çıkış yolu” aramaya başlarlar!..
Bunu ister “Türkiye” için düşünün, isterse “dünya ülkeleri” için!..
İnsanları, sürekli sallayacaksın!..
Ve de sarsacaksın!..
Ki, “sersemlesinler” de, “hiçbir şey düşünemeyecek” hâle gelsinler!..
Böylece, “sömürü düzeni” de devam eder, “egemenlik” ve “buyurganlık”lar da!..
ABD, bunu “İkiz Kule’leri vurarak” yaptı!.. İnsanları derinden sarstı ki, “düzen” devam etsin!..
Diğer ülkeler de, “başka metodlar” uygulayarak sürdürdüler “egemenlik”lerini!..
Biliyorum, “Türkiye, bu hikâyenin neresinde?” diye soracaksınız!..
Derim ki;
“Türkiye’nin yakın tarihi”ne bir bakın!..
Meselâ, “İsmet İnönü’nün Başbakanlık tarihi”ne bir bakın!.. 30 Ekim 1923’te “1. İnönü Hükümeti”ni kuran İsmet İnönü, “10. Hükümet”ini 25 Aralık 1963’te kurmuş, 20 Şubat 1965’te de “Başbakanlık koltuğu”na veda etmiş!..
Düşünebiliyor musunuz;
“Tam 42 yıl boyunca” Türkiye üzerinde “hükümran” olmuş!..
Bu 42 yıl içinde,
Toplam “19 yıl 3 ay 22 gün” süreyle Başbakanlık yapmış!..
Peki, bu 42 yıl içinde ne yapmış!..
Yani “kesekâğıdı”nı deldirmiş mi?..
Elbette hayır!..
Meselâ, “Yol Vergisi” koymuş... Bu vergiyi ödeyemeyen vatandaşları “yol yapımı”nda çalıştırmış, “taş kırma”da kullanmış!..
“Varlık Vergisi” koyup, Müslüman olmayan vatandaşları rahatsız etmiş!..
“Takriri Sükûn” Kanunu ile gazeteleri ve aydınları susturmuş... Susmayanları hapse attırmış!..
“Türkçe Ezan” dayatmasıyla Müslüman halkı rahatsız etmiş... “Kur’an okuma”yı yasaklamış!.. “Dinî kitap”ları köy meydanında toplayıp, ateşe verdirmiş!..
Başında “takke” ile camiye giden vatandaşları yakalayıp, başına “katran” sürmüşler ki, bir daha “takke” takamasın!..
Uzun lafın kısası; sürekli sallamışlar vatandaşı!..
Sürekli sarsmışlar!..
O kadar ki;
Bırakın “dayatmalara isyan” etmeyi, “canının derdine” düşmüş vatandaş!..
“Baş kaldırmak” ne ki!..
Vatandaş, “başını gövdesinin üzerinde tutmak”tan başka bir şey düşünemez olmuş!..
Uzun lafın kısası;
İnönü “akıllı” adammış vesselam!..
Kesekağıdını sürekli sallayarak, hem “düzen”i devam ettirmiş, hem “CHP egemenliği”ni!..
Bu durumda millet n’aapsın;
Yukarı baksa vergi,
Aşağı baksa yasak!..
Sağda dipçik, solda postal!..
Gel de, başka şey düşün!..
BAYKAL YA TARİH BİLMİYOR, YA DA!
Bana öyle geliyor ki;
“Bizim kökümüzde İsmet İnönü vardır” diyen Bay Deniz Baykal, 2010 Türkiye’sinde yaşayan vatandaşları hâlâ “fare” olarak görüyor olmalı ki, “sarsmaya” devam ediyor!..
Yalnız, bu sarsma, “uyandırmak” için değil... Tam aksine, “insanları sersemletmek” için!..
Dün, CHP Grubu’nda konuşmuş.
Özetle demiş ki;
¥ “Bu değişiklik Anayasa’ya aykırıdır... Millet, AKP’ye ‘hayır’ diyecektir.”
¥ “Yarının Yüce Divanı hazırlanıyor... AKP freni patlamış kamyon gibi milletin üstüne yuvarlanıyor.”
¥ “Bu; AKP’nin, Anayasa Mahkemesi’ni kendisine yandaş mahkeme haline getirme girişimidir.”
Bir sözü daha var ki, gel de gülme!..
“Bu değişiklikler; Türkiye’nin, devletin kuruluşundan bu yana geliştirip ortaya koyduğu temel bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü anlayışını tahrip etmeye yönelik, hukuku siyasetin emrine almaya yönelik yeni bir zihniyetin ortaya konulması anlamına gelmektedir. Yapılmakta olan Anayasa değişikliğinin özü budur.”
Hani derler ya;
“Bu adam, ya sayı saymasını bilmiyor, ya da hiç dayak yememiş!”
Bay Deniz Baykal da; ya hiç “tarih” bilmiyor, ya da “Anayasa değişikliği”nin ruhunu hiç kavrayamamış!..
Dün Meclis’e sunulan “29 maddelik Anayasa değişikliği teklifi”nde ne var?.. “Anayasa Mahkemesi” ve “HSYK’nın yapısı”nı değiştirmek var!..
Peki, soralım Bay Baykal’a;
Anayasa Mahkemesi ve HSYK “devletin kuruluşu” esnasında var mıydılar ki; onların yapısı değişince, devlet de değişmiş olsun?..
Anayasa Mahkemesi 25 Nisan 1962’den bu yana, HSYK ise 13 Mayıs 1981’den bu yana var!..
Yani, her ikisi de darbe ürünü!..
Peki, niye varlar?..
Elbette, “kesekağıdını deldirmemek” için!..
“Vatandaş”ları ve onların kurdukları “parti”leri sürekli sallıyorlar, sürekli sarsıyorlar ki; millet “rahat yüzü” görmesin, görüp de aklına “zararlı(!) fikir”ler üşüşmesin!..
Baykal’ın şimdi yaptığı budur!..
Sadece Baykal da değil, CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay da aynısını yapıyor.
O da dün demiş ki;
“Anayasa oylamasında CHP’den hiçbir fire olmayacaktır!.. Fire verecek arkadaşın, CHP’de yeri yoktur!”
Hoppalaaa!..
Hani Anayasa oylaması “gizli” idi?.. Hani “grup kararı” alınamazdı?.. Hani, her milletvekili “özgür iradeleri”yle oy kullanırdı?..
Bu yapılan “despotluk” değil midir?..
Şu hale bakın;
“Milletvekilinin iradesi”ne bile “ipotek” koyuyorlar, sonra da “hukuk”tan dem vuruyorlar!..
Bu mudur hukuk?..
Ama dedik ya;
Önemli olan “kesekağıdını deldirmemek!”
“Fareler sersemlemiş” kimin umurunda?..
Düşünün hele;
CHP, kendi yandaşlarının bile iradesine “ipotek” koyuyorsa, “millet”e ne yapmaz?..
Bunlar, “çok akıllı” adamlar ya!..
“Despot”luğun adı “akıl” olmuş ya!..
Daha ben ne diyeyim?..
=================
Al sana bağımsız yargı!
Haberturk’teki “Kantinciye bak” manşetini görünce, “Olamaz..” demiştim; “Milli Eğitim uyuyor mu?.. Böyle bir adama hiç kantin teslim edilir mi?..”
Öyle ya; “Haberturk’ün iddiası”na göre; 4500 öğrencinin okuduğu okulda “kantincilik” yapan vatandaş; “okuldaki liseli kızlardan birini hamile bırakıp zorla evlenmiş, bir öğretmenle tam 2.5 yıl yasak ilişki yaşamış, bir diğerini de taciz etmiş!.. Ve hâlâ görevinin başında”ymış!..
Buna, “hassasiyet”lerini yakından bildiğim Nimet Çubukçu Hanım nasıl göz yumar, diye düşünüyordum ki; kazın ayağı hiç de öyle değilmiş!.. Meğer, adı geçen vatandaşla ilgili “iddia”lar ortalığa yayılınca, İl Özel İdaresi tarafından kendisine verilen “kantin işletme hakkı” elinden alınmış!..
Peki, bu kantinci vatandaş boş mu durmuş?.. Derhal 5. İdare Mahkemesi’ne gidip, “yürütmeyi durdurma” kararı aldırmış!.. “Oybirliği ile alınan bu karar” üzerine, tekrar okula dönüp, işine devam etmiş!.. 31 Mayıs’a kadar da devam edecekmiş!..
Bu durumda Milli Eğitim ne yapsın?.. Öyle ya; karşısında “bağımsız yargı” ve onun “oybirliği” ile alınmış kararı var!..
Demem o ki;
“Bağımsız yargı”ya hiç kimse dokunamaz!.. MEB bile!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi