Serdar Arseven

Serdar Arseven

Yargıtay Başkanı’nın tavrı!..

Yargıtay Başkanı’nın tavrı!..

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker; “Anamuhalefet partisi gibi çalıştığımız doğru değil” diyor.
“Çalışanlar yok mu?..”
“Her kurumda olduğu gibi Yargı’da da olabilir. Ama Yargı’nın tamamını töhmet altında bırakmak doğru bir tavır olmaz!..”

“Meclis’in Anayasa yapma hakkına saygı duyduğunuzu söylemiştiniz...”
“Tamamen!..”
“Tavrınızda değişiklik var mı?..”
“Hayır.”

“Mesele ne?..”
“Yargı mensuplarının da düşüncelerini hukuk çerçevesinde ifade etme hakkı vardır. O hakkımızı kullanıyoruz. Ancak?..”
“Ancak?.”
“Paketin Meclis’in ve Yüce Milletimizin onayından geçmeyeceğine dair inancımızı da belirtiyoruz.”

Evet; bu son nokta önemli:
“Paketin Meclis’in ve Yüce Milletimizin onayından geçmeyeceğine dair inancımızı da belirtiyoruz.”

Ben tam tersini düşünüyorum; CHP-Anayasa Mahkemesi ikilisi takoz koymaz da, paket millete giderse…
Yüce milletim, paketi kahir ekseriyetle kabullenecektir!..
Anayasa değişiklik paketinin Meclis’e sunulmasından sonra, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker de tepkisini dile getirmişti.
Dikkatinizi çekti mi bilmem;
Sayın Gerçeker’in “tepkileri” olabildiğince ölçülü ve Meclis’in hakkını teslim eder mahiyetteydi.
Anayasa paketiyle, yargının ele geçirilmek istendiğini öne süren Gerçeker’in bu sözleriyle “aşırıya” kaçtığı söylenebilir.
Lâkin; ben “Millete çağrı” niteliğindeki beyanlarını önemsiyorum.
Ve destekliyorum.
Burada Anayasa Mahkemesi’ne filan atıf yok.
Millete atıf var.
İstenen de bu değil mi;
paket gitsin millete;
Nihai kararı o versin.
“Hayır” da diyebilir “Evet”te.
Sonuç ne olursa olsun…
Sayın Gerçeker onu da dile getiriyor:
“Saygı duymak vazifemiz.”

Hasan Celal Güzel ağabeyimiz, yargıdan gelen tepkileri alt alta dizmiş…
Başbakan Erdoğan’ın “Siyaset yapacaklarsa parti kursunlar” çıkışının son derece haklı olduğunu dile getirmiş…

Büyük ölçüde doğru;
Yargı’da resmen bir “Ali’siz Alevi örgütlenmesi” kurmuş olan ve adeta CHP’nin “Alisiz Alevi kolu” gibi faaliyet gösteren bir ekip var.
Bu ekip hâlâ çok güçlü ve aralarından bazılarının işi “Sünni personele tacize” kadar götürdüğü Teftiş Kurulu raporları ile belgeli!..
Buraya kadarı doğru…
Ancak…
“Hepsini aynı kefeye koymamak gerekir” diye düşünüyorum.
Gerçeker’in farkına dikkat!..

Yargıtay Başkanı’nın eleştirileri sert evet; lâkin bazı “ılımlı” mesajlar da mutlaka yakalanmalı.
Ve o mesajların “farkı” teslim edilmeli.
Yargının tepesindekiler ekseriyetle “Bu milletin adam olmadığını ve olmayacağını” düşünürler.
Onlara göre, sokaktaki vatandaşın aslında “oy kullanmaya” bile hakkı olmamalıdır.
Bir yüksek yargı mensubu ile bir “köylü”nün; “sıradan” bir vatandaşın eşit oy hakkına sahip olmasına tepkilidirler.
Bu milletin sürekli olarak “Kitaplılara” oy vermesini “cehalete” bağlarlar.
Milletle aralarında kalın duvarlar vardır, parasını yedikleri millete tepeden bakarlar.
Sayın Hasan Gerçeker’in “Bu pakete yüce milletimizin geçit vermeyeceğini düşünüyorum” cümlesinin, kendisini o takımdan farklı bir yere oturttuğunu görmek lâzım.
Anayasa paketine karşı çıkmak onun için de bir hak;
bir oyu var ve iş referanduma gittiğinde o da oyunu kullanacak.
Düzenlemeler Yargı’yla ilgili, Yargı’nın zirvesindeki bir zat olarak, düşüncelerini dile getirmesini de yadırgamayalım.
O bir camiayı temsil ediyor ve kendisinden pakete karşı çıkmasını talep eden bir tabanı var.
Bu “görevini” yerine getirirken;
“Millete” işaret etmesi…
Ve nihai kararın “Millete” ait olduğunu dile getirmesi, önemli bir ayrıntı değil mi?..

“Ayrıntıları” görmezden gelerek herkesi aynı kefeye yerleştirirseniz; diyalog kanallarını tıkarsınız.
Aradaki “ılımlı” mesajları kaçırırsanız, arzu etmediğiniz halde gerilimin artmasına yol açarsınız.

Maksadımız üzüm yemek!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi